Prof. Dr. Haydar Baş Hocam, tüm hadiselere "insan merkezli" bir bakış açısıyla yaklaştığı için, insanları ilgilendiren her sahada devrim niteliğinde tespitler ve çözümler sunmuştur.
Bir de bu tespit ve çözümlerin insanlık tarihinde ilk ve tek olma özelliğini taşıması, O'nun seçilmişliğini, ne kadar büyük bir dahi olduğunu net olarak gözler önüne sermektedir.
Azerbaycan'ın mümtaz ilim adamlarından Prof. Dr. Dünyamali Veliyev Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş Hocam için "O'na bir Nobel değil, binlerce Nobel Ödülü gereklidir" demiştir. Çünkü O, diğer ekonomistler gibi ekonomide sadece bir konuyu geliştirmemiş, ekonomiyi tanımından her sahasına kadar komple baştan yazmış ve tüm paradoksları ortadan kaldıracak şekilde her şeyi yerli yerine oturtmuştur.
Kapitalist ve diğer ekonomi anlayışlarında "Ekonomi, sınırlı kaynaklarla sınırsız ihtiyaçların karşılanması ilmidir."
Yıllarca ekonomi derslerinde, bu tanım bir papağan gibi ezberlettirildi ve hiç sorgulanmadı.
İnsanlık tarihinde bu tanımı sorgulayan ve kökten değiştiren ilk ve tek insan Prof. Dr. Baş Hocam oldu.
Hocam, Milli Ekonomi Modeli'nde ekonomiyi, "sınırsız kaynaklarla sınırlı ihtiyaçların karşılanması ilmi" olarak ortaya koydu.
Güneş enerjisinin sınırı var mı, yok; tarlaya buğday ektiğiniz müddetçe buğday alabiliyor musunuz, alabiliyorsunuz; o halde kaynaklar nasıl sınırlı olabilir? Demek ki kaynaklar sınırsız.
Peki ya ihtiyaçlar? İnsanın yiyeceği bellidir, giyeceği bellidir, ihtiyaçları bellidir.
Ama insanı çok iyi tanıyan Hocam, "ihtiyaçlar değil, ihtiraslar sınırsızdır" tespitinde bulunarak kapitalizmin ve diğer ekonomi modellerinin handikapını ortaya koymaktadır.
İnsanın ihtiyacı olan ve tüketime çevireceği para bellidir, ama insanların ihtirasları parayı biriktirmeye doğru yönelince, bir de bu parayı faizle satarak hiç emek ortaya koymadan, alınteri dökmeden para kazanma sevdası başlayınca, işte dengesizlikler orada başlıyor ve devam ettikçe de büyük bir gelir adaletsizliği oluşturuyor.
Dünyada 100 trilyon dolara yakın toplam emek ve üretim olmasına rağmen, 300 trilyon dolara yakın küresel borcun olması zaten bu ekonomik çarpıklığı ve çıkmazı göstermektedir.
Bütün ekonomi modelleri çuvallamıştır ve bugün dimdik ayakta kalan ve insanlığın umudu olan, uyguladıkları takdirde tek kurtuluş kapıları olan model sadece Prof. Dr. Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'dir.
Uluslararası Milli Ekonomi Modeli Kongresi'ne katılan bir yabancı bilim adamının ifadesiyle, "Milli Ekonomi Modeli alternatifi olmayan tek modeldir."
Milli Ekonomi Modeli'nin en önemli projelerinden birisi de paraya getirdiği yeni tanımlardır.
Model, paraya iki yeni tanım getirmektedir: Birincisi para, emek ve üretimin karşılığıdır; ikincisi ise para tahrik unsurudur. Ve modelde bu paraya Milli Para denmiştir, bu parayla yapılan dış ticarete de Milli Paralarla Ticaret denmiştir.
Bu iki tanım, devletlerin dışarıdan borç almasını tamamen bitirecek tanımlardır.
Bildiğiniz gibi, kapitalizmde para, 1944 Bretton Woods anlaşmasından sonra Amerikan dolarına endekslenmiştir. Yani bir devletin para basması için Merkez Bankası'nın kasasına dolar koymak zorundadır. Bu saçma sistemde boyalı bir kağıt (para) basabilmeniz için ABD'nin boyalı kağıdına (dolarına) muhtaçsınız.
Prof. Dr. Baş, bu paraya "doların tercümesi" demektedir.
Böyle bir para politikasında, paranız üzerinde TL yazsa bile ABD dolarına bağımlı olduğu için, Doların tercümesi olduğu için bu para size ait değildir, değerini de asla siz belirleyemezsiniz. Kim belirler? Parayı kim size satıyorsa o belirler.
Sen dolar kurunu istediğin kadar MB'nin para hareketleriyle, rezervleri kullanarak dengede tutmaya çalış, bunda asla muvaffak olamazsın. Çünkü senin paran onların parasına bağımlı ve onlar istedikleri kadar kağıdı boyayarak dolar üretebiliyorlar. Bununla nasıl mücadele edebilirsin, bu asla mümkün değil.
Bu şekilde üretilen para asla Milli Para olamaz, bununla yapılan ticaret asla Milli Paralarla Ticaret olamaz; bu ekonomi asla "yerli ve milli" bir ekonomi olarak tanımlanamaz.
Ülkemizde üretim ve ihracat ithalatla yapılıyor, para ise dolara bağımlı, böyle bir ekonomiye "yerli ve milli" demek kendimizi ve milletimizi kandırmaktan başka bir şey değildir.
Prof. Dr. Baş'ın Milli Ekonomi Modeli gerçekten milli olan tek modeldir. Neden mi?
Bunun için iki delil gösterebiliriz.
Bir ekonominin milli olması için paranın milli olması lazım dedik. MEM'de para emek ve üretim karşılığı senyorajla elde edildiği için dayanağı milletin emeğidir, hiçbir dış unsura bağımlı değildir
Yine bir ekonominin milli olmasının en önemli şartı maden ve enerji politikalarının milli olmasıdır. Türkiye'nin toplam ihracatı, yaptığı toplam hammadde ithalatını karşılayamamaktadır.
Hammadde demek, madencilik demektir. AKP hükümeti çıkardığı maden yasalarıyla, millete ait olan maden zenginliklerimizi yabancılara devretmiştir. Bu sebeple hammadde konusunda tamamen dışarıya bağımlı hale geldik.
Yabancıdan alınan borç para ve ithal hammadde ile asla yerli ve milli üretim olamaz.
Ürettikçe, ihraç ettikçe borcun artar, açığın artar ve batarsın.
Milli Ekonomi Modeli ise, parayı emek ve üretim karşılığı olarak basarken, 3 katrilyon dolar olan maden kaynaklarımızı da devlet-millet ortaklığıyla işleyerek hammadde ihtiyacını karşılamaktadır.
İşte gerçek Milli Ekonomi ve gerçek Milli Para budur. Taklitlerinden sakınınız, çünkü taklitler sizi aldatır, asla gerçeğinin yerini tutmaz.
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Hedeflediğiniz, hayal ettiğiniz Suriye bu muydu? / 03.05.2025
- Depreme rağmen kentsel dönüşüm neden ilerlemiyor? / 01.05.2025
- 1 Mayıs: İşçi de mağdur, işsiz de… / 30.04.2025
- Silah bırakması beklenen PKK, 'özerklik kongresi' yaptı / 29.04.2025
- BTP'nin Karaman Kongresi engellendi: Demokrasiye darbe / 28.04.2025