Tarihe geçecek haberlere bakalım duymayanlara duyuralım
İlk miting Trabzon'daydı birden bire ne mitingi bu dedik. Az bir zaman sonra İstanbul'da oldu aynı miting konu aynı konuşmacı aynı milyonlar toplandı. Medya olarak, yönetim olarak bir yine uyanmadık. Ben bir okuyucu, izleyici olarak çok ilgimi çekiyor, bu medyanın duyarsız olmasına bir anlam verimiyorum. Bir akşam evde çocukları bırakıp komşuya geçtim. Eve geldiğimde kapıyı açtıramadım. Telefonu çaldırıyoruz zile basıyoruz duymuyorlar. Tabii ben de ne oldular diye endişelenmeye başladım. Kapıya vuruyoz, ama ne vurmak, duymuyorlar. Sonunda kapıyı kırmaya karar verdik ve kapıyı kırıp içeriye girdik çocuklar uyuyorlar. Ertesi sabah uyandıklarında olanları anlattım. Beş yaşındaki oğlum ne dese iyidir. Ben bir tıkırtı duymuştum galiba dedi. Kapıyı kırdık, o tıkırtıdan bahsediyor. Bunu neden anlattım size; bizim medyayı ben oğluma benzettim. Miting bu kez Ankara'daydı. Anıtkabirin karşısında milyonlarca bayrak dalga dalga, bunun duyulmaması görülmemesi imkansız bizim medyamızda. Tandoğan'dan geçiyordum bir kaç kişi vardı diye geçiştiriyor. Bu büyük topluluğu küçülterek neden veriyorlar anlamıyoruz. Bayraklardan rahatsız olsalar gerek. Bu mu sizin gazetecilik anlayışınız. Medya demek açık sözlü, her haberi olduğu gibi halka aktarmak değil mi? Bizim medyamız ne yazık ki yıkıcı bir olay varsa oradadır. Artık tarafsız olalım.
Nasıl ses duyurulur. İllaki bir partinin lideri olunca mı, yoksa baş örtülü meclise giremeyince mi, yoksa Amerika'dan Türkiye'ye ithal olarak gelince mi? Vatandaş olarak bunu merak ediyoruz. Müslümanlık adı altında medya grubu olarak görünenleri şiddetle kınıyorum. Bu mitingleri hazırlayanların reklama ihtiyacı yok bu kadar milyonlarca bayrağı Ankara bir arada hiç görmemiştir. Bu haber değil de ne acaba? Bu en büyük yapılacak haber, işte dünyaya duyuralacak haber. Kişisel çıkarları bırakıp reklamcıların peşinde koşmayı bırakıp, tarihe geçecek haberlere bakalım. Böyle doğru-tarihi haberleri bir grup medya hiç duymazdan geliyor, bir grup da nasıl eleştirip karalama adına neler yazacağını şaşırıyor. Bu güne kadar yazarlar söz konusu olunca örnek olarak Emin Çölaşan verilirdi. Ama o da Ankara'da miting yazısıyla örnek biri olmadığını ispatladı. Emin Çölaşan bu yazısında "haftaya ben de izin istesem miting yapmaya bana da izin verirler mi" diye bir kişinin sesi olarak bakmış olaya. Emin Bey, orada yüzbinler vardı ve bir yürek olmuş yüzbinlerce bayrak dalgalanıyordu. Ben soruyorum size, ne zaman yapıcı olarak vatan için millet için bir şey yapmaya kalktınız da izin alamadınız. Olaya mitinge verilen izin olarak bakmayalım. Mitingin içeriğine, orada verilen mesaja bakalım. Oradaki görüntüyü, yüzbinlerce kişiyi oraya toplayan sesi değerlendirelim.
Tarafsız olarak gerçek haberler yazalım. Orada protesto yoktu, birbirini karalayan taşlayan siyaset yoktu. Herkes bir yürek olmuştu. Konuşmalar başından sonuna kadar çözümlerle, vatanla milletle ilgiliydi, neden rahatsız oluyoruz.
Üzüldüğümüz bir durum da; birisi çıkıyor "Düzgün sakal bırakmakla, Kur'an okumakla bu vatan kurtulmaz" diye taşlamada bulunuyor. Bunu bütün gazeteler yazıyor. Bir şeyi hatırlatmak istiyorum. Amerika'dan Anadolu'ya geçerek "Merhaba, ben eski belediye başkanıyım" demekle de bu vatan kurtulmaz. Altını çizerek söylüyorum; Fatih Sultan Mehmet'in de sakalı vardı ama İstanbul'u fethetmesini engellemedi. Türkiye'nin siyaset anlayışında taşlama, yalancılık, kavga, dögüş hatta öldürme var. Artık bu anlayışın değişmesinin zamanı geldi diye düşünüyoruz. Ben bir vatandaş olarak isterdim ki bu eski başkanımız bayrağını alsaydı 10 Haziran Tandoğan mitingine katılsaydı daha güzel bir tablo çizmez miydi. Biz de onu halk olarak takdir etseydik. Artık bayrağa sahip çıkma zamanı, kavgayı bırakıp birilerinin dediğine değild e kendi içinden geleni yapma zamanı. Bunun için bir fırsat vardı o da 10 Haziran Tandoğan mitingiydi, bunu kaçıranlara üzülüyoruz. Yüzbinlerce bayrak bir arada zor bulunur. Bu fırsatları değerlendirelim. Vatandaş olarak uyanık olalım. Reklamla gerçeği ayırmak çok kolay. Örnek ortada, orası Türk'ün Türk'lüğünü ispatlama yeriydi, orası bayrağa saygıyı-sevgiyi ispatlama yeriydi, orası birlik-beraberlik-kardeşlik yeriydi.
EMİNE ÖZCAN
İlk miting Trabzon'daydı birden bire ne mitingi bu dedik. Az bir zaman sonra İstanbul'da oldu aynı miting konu aynı konuşmacı aynı milyonlar toplandı. Medya olarak, yönetim olarak bir yine uyanmadık. Ben bir okuyucu, izleyici olarak çok ilgimi çekiyor, bu medyanın duyarsız olmasına bir anlam verimiyorum. Bir akşam evde çocukları bırakıp komşuya geçtim. Eve geldiğimde kapıyı açtıramadım. Telefonu çaldırıyoruz zile basıyoruz duymuyorlar. Tabii ben de ne oldular diye endişelenmeye başladım. Kapıya vuruyoz, ama ne vurmak, duymuyorlar. Sonunda kapıyı kırmaya karar verdik ve kapıyı kırıp içeriye girdik çocuklar uyuyorlar. Ertesi sabah uyandıklarında olanları anlattım. Beş yaşındaki oğlum ne dese iyidir. Ben bir tıkırtı duymuştum galiba dedi. Kapıyı kırdık, o tıkırtıdan bahsediyor. Bunu neden anlattım size; bizim medyayı ben oğluma benzettim. Miting bu kez Ankara'daydı. Anıtkabirin karşısında milyonlarca bayrak dalga dalga, bunun duyulmaması görülmemesi imkansız bizim medyamızda. Tandoğan'dan geçiyordum bir kaç kişi vardı diye geçiştiriyor. Bu büyük topluluğu küçülterek neden veriyorlar anlamıyoruz. Bayraklardan rahatsız olsalar gerek. Bu mu sizin gazetecilik anlayışınız. Medya demek açık sözlü, her haberi olduğu gibi halka aktarmak değil mi? Bizim medyamız ne yazık ki yıkıcı bir olay varsa oradadır. Artık tarafsız olalım.
Nasıl ses duyurulur. İllaki bir partinin lideri olunca mı, yoksa baş örtülü meclise giremeyince mi, yoksa Amerika'dan Türkiye'ye ithal olarak gelince mi? Vatandaş olarak bunu merak ediyoruz. Müslümanlık adı altında medya grubu olarak görünenleri şiddetle kınıyorum. Bu mitingleri hazırlayanların reklama ihtiyacı yok bu kadar milyonlarca bayrağı Ankara bir arada hiç görmemiştir. Bu haber değil de ne acaba? Bu en büyük yapılacak haber, işte dünyaya duyuralacak haber. Kişisel çıkarları bırakıp reklamcıların peşinde koşmayı bırakıp, tarihe geçecek haberlere bakalım. Böyle doğru-tarihi haberleri bir grup medya hiç duymazdan geliyor, bir grup da nasıl eleştirip karalama adına neler yazacağını şaşırıyor. Bu güne kadar yazarlar söz konusu olunca örnek olarak Emin Çölaşan verilirdi. Ama o da Ankara'da miting yazısıyla örnek biri olmadığını ispatladı. Emin Çölaşan bu yazısında "haftaya ben de izin istesem miting yapmaya bana da izin verirler mi" diye bir kişinin sesi olarak bakmış olaya. Emin Bey, orada yüzbinler vardı ve bir yürek olmuş yüzbinlerce bayrak dalgalanıyordu. Ben soruyorum size, ne zaman yapıcı olarak vatan için millet için bir şey yapmaya kalktınız da izin alamadınız. Olaya mitinge verilen izin olarak bakmayalım. Mitingin içeriğine, orada verilen mesaja bakalım. Oradaki görüntüyü, yüzbinlerce kişiyi oraya toplayan sesi değerlendirelim.
Tarafsız olarak gerçek haberler yazalım. Orada protesto yoktu, birbirini karalayan taşlayan siyaset yoktu. Herkes bir yürek olmuştu. Konuşmalar başından sonuna kadar çözümlerle, vatanla milletle ilgiliydi, neden rahatsız oluyoruz.
Üzüldüğümüz bir durum da; birisi çıkıyor "Düzgün sakal bırakmakla, Kur'an okumakla bu vatan kurtulmaz" diye taşlamada bulunuyor. Bunu bütün gazeteler yazıyor. Bir şeyi hatırlatmak istiyorum. Amerika'dan Anadolu'ya geçerek "Merhaba, ben eski belediye başkanıyım" demekle de bu vatan kurtulmaz. Altını çizerek söylüyorum; Fatih Sultan Mehmet'in de sakalı vardı ama İstanbul'u fethetmesini engellemedi. Türkiye'nin siyaset anlayışında taşlama, yalancılık, kavga, dögüş hatta öldürme var. Artık bu anlayışın değişmesinin zamanı geldi diye düşünüyoruz. Ben bir vatandaş olarak isterdim ki bu eski başkanımız bayrağını alsaydı 10 Haziran Tandoğan mitingine katılsaydı daha güzel bir tablo çizmez miydi. Biz de onu halk olarak takdir etseydik. Artık bayrağa sahip çıkma zamanı, kavgayı bırakıp birilerinin dediğine değild e kendi içinden geleni yapma zamanı. Bunun için bir fırsat vardı o da 10 Haziran Tandoğan mitingiydi, bunu kaçıranlara üzülüyoruz. Yüzbinlerce bayrak bir arada zor bulunur. Bu fırsatları değerlendirelim. Vatandaş olarak uyanık olalım. Reklamla gerçeği ayırmak çok kolay. Örnek ortada, orası Türk'ün Türk'lüğünü ispatlama yeriydi, orası bayrağa saygıyı-sevgiyi ispatlama yeriydi, orası birlik-beraberlik-kardeşlik yeriydi.
EMİNE ÖZCAN
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.