Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerinde kritik yıla giriyoruz.
2004 ve 2005 yılları Türkiye'nin önemli virajlarda yol alacağı bir yıl olacak.
Kritik yeni yıla girerken Avrupa Birliğinin açıkladığı Türkiye ilerleme Raporunu karşılaşacağımız ciddi yol kazalarını ihtar eden Rapor niteliğinde.
Hükümet daha önceki iktidarlar gibi AB Raporunun sırt sıvazlayan, kafa kola alan süslü cümlelerini öne çıkararak hem kendini hem de milleti kandırıyor.
Övgü cümleleri söz konusu olunca Raporu ciddiye alan Başbakan sıra istek raporuna gelince bu "AB bürokratlarının bir değerlendirmesi" diye geçiştiriyor.
Ama mızrak cuvala sığmıyor. AB Raporu Kürt meselesinden, Aleviliğe, Fener patrikhanesinden kiliselerin mülkiyet edinmesine Türkiye'yi istikrarsızlaştıracak ne kadar konu varsa kanırta kanırta kaşıyor.
Yeni tavizler, verilen sözlerin uygulanması gibi talepler listesi sıralıyor.
Ama AB'ne bunlar da yetinmiyor. İş yine getirilip Kıbrıs'ta düğümleniyor.
1999 yılında "AB için Kıbrıs önkoşulu olmayacak" sözü veren AB ülkeleri bu kez rapora Kıbrısı'da ekleyerek bu Kıbrıs meselesi çözülmeden AB yok mesajı veriyor.
AB komisyonunun Genişlemeden sorumlusu Verheugen Türkiye Raporunda ve Genişleme Stratejisi Belgesinde, Kıbrıs Sorunu ile Türkiye'nin AB'ne katılım hedefi arasındaki bağlantıyı bilinçli kurduklarını bu şekilde Türkiye'ye siyasi bir mesaj verildiğini belirtiyor.
Ama hükümet bu konuda da duymadım görmedim, bilmiyorum havasında üç maymunu oynuyor.
Gelin isterseniz Rapordaki ifadeleri sade bir vatandaş olarak birlikte okuyalım:
"1 Mayıs 2004'te Kıbrıs'ın birleşmiş bir şekilde AB'ye katılması konusunda güçlü bir istek içindeyiz. Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğün, Türkiye'nin AB 'ye üyelik yönünde ciddi bir engel oluşturabilir."
Şimdi Allah aşkına söyleyin. Kıbrıs Türikey'nin AB'ne üyeliği için ön şartmı değil mi?
Ön şartın ötesinde aslında AB'nin Türkiye ile yürüttüğü müzakerelerin temel amacı üyelik havumuza uzatıp Kıbrıs'ı hamuduyla götürmek.
Zaten Verheugen bütün bu tantanadan sonra baklayı ağzından çıkardı: "Türkiyenin AB'ne tam üye olmasının gerekip gerekmediği konusu siyasi alanda ve kamuoyu önünde tartışılabilir."
Beyler Milleti kandırmayın.
Mızrak artık çuvala sığmıyor.
2004 ve 2005 yılları Türkiye'nin önemli virajlarda yol alacağı bir yıl olacak.
Kritik yeni yıla girerken Avrupa Birliğinin açıkladığı Türkiye ilerleme Raporunu karşılaşacağımız ciddi yol kazalarını ihtar eden Rapor niteliğinde.
Hükümet daha önceki iktidarlar gibi AB Raporunun sırt sıvazlayan, kafa kola alan süslü cümlelerini öne çıkararak hem kendini hem de milleti kandırıyor.
Övgü cümleleri söz konusu olunca Raporu ciddiye alan Başbakan sıra istek raporuna gelince bu "AB bürokratlarının bir değerlendirmesi" diye geçiştiriyor.
Ama mızrak cuvala sığmıyor. AB Raporu Kürt meselesinden, Aleviliğe, Fener patrikhanesinden kiliselerin mülkiyet edinmesine Türkiye'yi istikrarsızlaştıracak ne kadar konu varsa kanırta kanırta kaşıyor.
Yeni tavizler, verilen sözlerin uygulanması gibi talepler listesi sıralıyor.
Ama AB'ne bunlar da yetinmiyor. İş yine getirilip Kıbrıs'ta düğümleniyor.
1999 yılında "AB için Kıbrıs önkoşulu olmayacak" sözü veren AB ülkeleri bu kez rapora Kıbrısı'da ekleyerek bu Kıbrıs meselesi çözülmeden AB yok mesajı veriyor.
AB komisyonunun Genişlemeden sorumlusu Verheugen Türkiye Raporunda ve Genişleme Stratejisi Belgesinde, Kıbrıs Sorunu ile Türkiye'nin AB'ne katılım hedefi arasındaki bağlantıyı bilinçli kurduklarını bu şekilde Türkiye'ye siyasi bir mesaj verildiğini belirtiyor.
Ama hükümet bu konuda da duymadım görmedim, bilmiyorum havasında üç maymunu oynuyor.
Gelin isterseniz Rapordaki ifadeleri sade bir vatandaş olarak birlikte okuyalım:
"1 Mayıs 2004'te Kıbrıs'ın birleşmiş bir şekilde AB'ye katılması konusunda güçlü bir istek içindeyiz. Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğün, Türkiye'nin AB 'ye üyelik yönünde ciddi bir engel oluşturabilir."
Şimdi Allah aşkına söyleyin. Kıbrıs Türikey'nin AB'ne üyeliği için ön şartmı değil mi?
Ön şartın ötesinde aslında AB'nin Türkiye ile yürüttüğü müzakerelerin temel amacı üyelik havumuza uzatıp Kıbrıs'ı hamuduyla götürmek.
Zaten Verheugen bütün bu tantanadan sonra baklayı ağzından çıkardı: "Türkiyenin AB'ne tam üye olmasının gerekip gerekmediği konusu siyasi alanda ve kamuoyu önünde tartışılabilir."
Beyler Milleti kandırmayın.
Mızrak artık çuvala sığmıyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014