Fert ve toplum hayatında moral değerler var olmanın birinci ve "olmazsa olmaz" şartıdır. Hiç bir fert ve toplum bu temel kaidenin dışında değildir ve kalamaz.
Bu değerler toplumdan topluma farklı olabilirler. Toplumdan topluma doğrulukları, geçerlilikleri tartışılabilir.
Ancak toplum kendisini doğuran, yaşatan, geliştiren ve o toplumu bugünkü haliyle "kendisi" yapan değerlerini asla tartışamaz ve tartışmamalıdır da...
Eğer toplum "kendisi" olmaktan vazgeçmiş ise veya birileri o toplumu "kendisi" olmaktan uzaklaştırmanın emeli ve gayreti içinde ise işte o zaman "atış serbest" misali her şey tartışma konusu olur.
Korkarız, ülkemiz bugünlerde içten ve dıştan "atış serbest" halini yaşıyor. Medyaya intikal ettiği kadarıyla bir günlük olayları tahlil ettiğimiz zaman tabiri caiz ise dört koldan nasıl kuşatıldığımızı hemen anlar ve görürüz.
İster gazete, ister TV haberlerine bir göz atalım. İç politikadan-dış politikaya, eğitimden-sağlığa, tarımdan-sanayie, edebiyattan-tarihe ve her ağızda maalesef sakız gibi çiğnenen din ve dini değerlere ne büyük yanlışların, müdahalelerin, tehditlerin yapıldığını hemen görürüz.
Ülkemiz gerçekten bir kuşatma ve istila ile karşı karşıyadır. Kimileri özgürlük adına, kimileri sanat adına, kimileri hukuk adına, kimileri hoşgörü ve diyalog adına, kimileri çağdaşlık ve uygarlık adına, kimileri AB adına, kimileri şahsi ihtiras ve nefreti adına, kimileri şahsiyetsizliği ve cehaleti adına, kimileri üç kuruşluk dünya menfaati adına fertten aileye, aileden topluma, toplumdan millete, milletten devlete bütün moral değerlerimizi hafife almanın, terhid etmenin, suçlu göstermenin, inkâr etmenin yarışı içindedirler.
Ödüllendirilen insanlara ve eserlere bakın, her gün her an milletin önüne konan görüntülere bakın, her şeyi çıplaklığı ile göreceksiniz.
Siyaset adına, kültür ve sanat adına, din adına, edebiyat ve tarih adına ortaya konan acayipliklere, garipliklere, ön yargılara, seviyesizliklere, cehaletlere bakınız, bütün konularda ve sahalarda fakirleşen, yozlaşan, tökezleyen fertler, aileler ve nihayet bir toplum göreceksiniz.
Yani akla muhtaç, siyasete muhtaç, ekmeğe-suya muhtaç, edebiyata, sanata, kültüre muhtaç... İlme, irfana, dine muhtaç... Ve nihayet yaşamaya muhtaç bir toplum.
Ve daha kötüsü ve korkunç olanı bütün bunları kendisine kefen biçenlerden bekleme durumuna düşürülmek istenen bir toplum.
Başta millet, devlet, vatan ve din olmak üzere bir milleti millet yapan moral değerlerinin maksatlı ağızlara sakız yapılmasının ne manaya geldiğini bugün anlayamazsak ne zaman ve nasıl anlayacağız?..
Bir milletin moral değerleri zaafa uğrar ve kaybolursa avucunuzda neyiniz kalır?
Her fert ve toplum için asıl olan kendi moral değerleridir. Dolayısıyla şunu bir kere daha ifade edelim ki moral değerlerine sahip çıkmayanlar, onları koruyamayanlar, onları geleceğe taşımayanlar yaşamayı da hak edemezler.
Son zamanlardaki bu yoğun siyasi, ekonomik, kültürel, ahlâki ve dini konulardaki zayıflamaları, fakirleşmeleri ve yozlaşmaları bir de bu açıdan değerlendirmekte hayati zaruretler vardır.
Bu değerler toplumdan topluma farklı olabilirler. Toplumdan topluma doğrulukları, geçerlilikleri tartışılabilir.
Ancak toplum kendisini doğuran, yaşatan, geliştiren ve o toplumu bugünkü haliyle "kendisi" yapan değerlerini asla tartışamaz ve tartışmamalıdır da...
Eğer toplum "kendisi" olmaktan vazgeçmiş ise veya birileri o toplumu "kendisi" olmaktan uzaklaştırmanın emeli ve gayreti içinde ise işte o zaman "atış serbest" misali her şey tartışma konusu olur.
Korkarız, ülkemiz bugünlerde içten ve dıştan "atış serbest" halini yaşıyor. Medyaya intikal ettiği kadarıyla bir günlük olayları tahlil ettiğimiz zaman tabiri caiz ise dört koldan nasıl kuşatıldığımızı hemen anlar ve görürüz.
İster gazete, ister TV haberlerine bir göz atalım. İç politikadan-dış politikaya, eğitimden-sağlığa, tarımdan-sanayie, edebiyattan-tarihe ve her ağızda maalesef sakız gibi çiğnenen din ve dini değerlere ne büyük yanlışların, müdahalelerin, tehditlerin yapıldığını hemen görürüz.
Ülkemiz gerçekten bir kuşatma ve istila ile karşı karşıyadır. Kimileri özgürlük adına, kimileri sanat adına, kimileri hukuk adına, kimileri hoşgörü ve diyalog adına, kimileri çağdaşlık ve uygarlık adına, kimileri AB adına, kimileri şahsi ihtiras ve nefreti adına, kimileri şahsiyetsizliği ve cehaleti adına, kimileri üç kuruşluk dünya menfaati adına fertten aileye, aileden topluma, toplumdan millete, milletten devlete bütün moral değerlerimizi hafife almanın, terhid etmenin, suçlu göstermenin, inkâr etmenin yarışı içindedirler.
Ödüllendirilen insanlara ve eserlere bakın, her gün her an milletin önüne konan görüntülere bakın, her şeyi çıplaklığı ile göreceksiniz.
Siyaset adına, kültür ve sanat adına, din adına, edebiyat ve tarih adına ortaya konan acayipliklere, garipliklere, ön yargılara, seviyesizliklere, cehaletlere bakınız, bütün konularda ve sahalarda fakirleşen, yozlaşan, tökezleyen fertler, aileler ve nihayet bir toplum göreceksiniz.
Yani akla muhtaç, siyasete muhtaç, ekmeğe-suya muhtaç, edebiyata, sanata, kültüre muhtaç... İlme, irfana, dine muhtaç... Ve nihayet yaşamaya muhtaç bir toplum.
Ve daha kötüsü ve korkunç olanı bütün bunları kendisine kefen biçenlerden bekleme durumuna düşürülmek istenen bir toplum.
Başta millet, devlet, vatan ve din olmak üzere bir milleti millet yapan moral değerlerinin maksatlı ağızlara sakız yapılmasının ne manaya geldiğini bugün anlayamazsak ne zaman ve nasıl anlayacağız?..
Bir milletin moral değerleri zaafa uğrar ve kaybolursa avucunuzda neyiniz kalır?
Her fert ve toplum için asıl olan kendi moral değerleridir. Dolayısıyla şunu bir kere daha ifade edelim ki moral değerlerine sahip çıkmayanlar, onları koruyamayanlar, onları geleceğe taşımayanlar yaşamayı da hak edemezler.
Son zamanlardaki bu yoğun siyasi, ekonomik, kültürel, ahlâki ve dini konulardaki zayıflamaları, fakirleşmeleri ve yozlaşmaları bir de bu açıdan değerlendirmekte hayati zaruretler vardır.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010