Kaç gündür ülkenin yeşil örtüsü içindeki canlılarla birlikte yanıyor.
Manzara ve sonuçları korkunç ötesi…
"Vatan; Toprak, Hava ve Deniz ile bir bütündür."
Nasıl ifade edilir bilmiyorum ama Toprak; yangınlar nedeni ile yeşil örtüsünü kaybediyor. Tıpkı denizin müsilaj ile kaybedilmesi gibi… Bir tek temiz hava sahamız kalmıştı, o da yanan yerlerin kokusunun bütün yurda yayılması ile etkilenmiş olacak.
Sizin anlayacağınız, tek dişi kalmış ve adına medeniyet dediğimiz canavar (nedense o dişi bir türlü söküp atamadık) bir türlü ehlileştirilemedi. Oysa medeniyet insanları rahat ve huzurlu yaşatma sanatının bir başka tarifidir.
Ormancı değilim, ormanlardan anlamam. Ama yıllar önce 20 yıl süren Uludağ izciliği maceramızda tanıştığımız birçok orman mühendisi ile birlikte çalışıp, öğrencilerimize doğada nasıl hareket edileceğini, bir yangına nasıl müdahale edilmesi gerektiğini, hangi yangını insanın değil, makine ve kontrolün söndürebileceğini, daha doğrusu yangın çıkmaması için ne gibi tedbirler alınması gerektiğini öğrenmiştik.
Bize okulda; cam kırıklarının ve şişelerin sıcak havalarda yangın çıkarabileceği öğretilmişti. Özellikle örtü yangınları (ağaç altında biriken iğne yaprakların ve kırılıp düşmüş çam dallarının, kozalakların tutuşması) konusunda eğitim vermişlerdi. Bu nedenle piknikçilerin kullanması muhtemel bölgelerde orman altı temizliğine önem verilir, izcilerle bu temizliklere katılırdık. Her piknik günü sonrası hatırlıyorum da, yüzlerce cam şişe toplanır, çöpler bir yana, şişeler başka bir yana biriktirilirdi.
Özellikle Milli Parklar; dünyada özenle korunan ve izinsiz girilmeyen, doğal hayatı muhafaza edilen, eğitilmiş kadro ve personel gerektiren yerlerdir. Tabii bizde orman emvali denilen kereste ve odun üretimi söz konusu olmadığı için en fazla ihmal edilen, önemsenmeyen, teşkilat yapısı sık sık değiştirilen, hatta sınırları küçültülen yerler olmuştur.
Bir yanda büyümüş ağaçlar kesilip ülke ekonomisine kazandırılırken, öte yanda fidanlıklar ve Ağaçlandırma Genel Müdürlüğünce yeni orman alanları tahsis edilerek ekim, dikim ve bakım çalışmaları yapılmıştır. Aradan geçen süreç, ormanların devlet eli ile korunması ve idaresinin imkansız olduğunu göstermektedir. Pek çok ülkede özel orman mülkiyetleri çoğaltılmış, devlet sadece denetleme görevini ve kaçak üretimi önlemek için kesim iznini üstlenmiştir.
Devlet pek çok ülkede ormanlardan elini eteğini çekmiştir.
Türkiye'de muhalefetin görevi iktidarı denetlemektir. Bu nedenle ormanlar yanmadan önce alınması gereken tedbirleri dillendirmesi gerekir.
Bugünkü durumda iki yol vardır. Ya bu işe tam anlamı ile el koyulacak ve her türlü imkan tahsis edilecektir ya da özelleştirilecektir. Ancak bunu yaparken bir ilkokul mezunu, taşeron belgesi almış, geçmişte pek çok kirli işe bulaşmış kimseler değil; planı ve projesi olan, saygın bir ticari itibarı bulunan, kiraladığı bölgenin korunması, bakımı, işletilmesi, yenilenmesi için yeterli sermayeye ve kadroya sahip olan müteşebbisler tercih edilmelidir.
Muhalefetin iktidar olduğunda uygulayacağı projeleri olmaması, "Hele bir iktidar olalım, meseleler önümüze gelsin, bir çözüm buluruz" mantığı ile hareket etmesi, iktidarı sadece "yönetemiyorlar, yönetemiyorsunuz" sözleri ile eleştirmesi doğru değildir.
Halkın huzurunda sorunlara öneriler sunmak, üşenmemek, herkesin ayağına gitmek ve halka bunları anlatmak gerekir.
Yeni Türkiye lafı, eski Türkiye'den çok çektiklerini söyleyen kesime cazip gelmiş, iktidarın oy toplamasına neden olmuş ancak altı boş bir üst başlık olduğu için hayal kırıklığı yaratmıştır.
Bu ülkede ormancılığı gerçek anlamda uçuracak bilgi ve donanıma sahip, deneyimli orman mühendisi, teknikeri, muhafaza memuru, saha görevlisi ve uzman vardır. Bunların çoğu görevlerini yapamamanın yılgınlığı içindedirler.
Kazma kürek ve tırmıkla yangın söndürülemeyeceği, tehdit altındaki yerler için özel eylem planları geliştirilmesi, ekipman ve gereçlerin alınması, personelin sürekli eğitilmesi gerektiği ortadadır.
Hele hele ülke düşmanın en kolay zarar verebilecekleri yerlerin ormanlarımız olduğu, ormanların her türlü tehlikeye açık olduğu düşünülürse biz bu manzaraya ormanlar yok olana kadar beklemek ve alışmak zorunda kalırız.
Genelgelerle, kısmi tedbirlerle ve giriş çıkışı yasaklamakla sadece yasalara uyan vatandaşı engelleyebilirsiniz. Ama ormanları düşmanlarından koruyamazsınız.
Gün; her ağacın tek tek korunacağı gündür.
- Gözyaşı… / 27.12.2023
- Yazmak, yaşamaktır… / 23.12.2023
- Haydar Hoca'yı unutmayın / 02.12.2023
- Öğretmenim… / 23.11.2023
- Bir zeytin öyküsü… / 11.11.2023
- Yağmur mevsimi… / 07.11.2023
- Çocuk! / 05.11.2023
- Deprem gerçeği / 01.11.2023
- Cumhuriyet anlayışı / 28.10.2023