Müslümanın katlini helal sayan Hariciler
Hariciler öyle sapıtmışlardı ki; kendilerinden olan ve bir Hıristiyan’ın domuzunu öldüren adama, “Bu senin yaptığın, yeryüzünde bozgunculuktur” diyerek onu yeriyorlar öte yandan ise kendi görüşlerini kabul etmeyen Müslümanları kâfir ilan edip işkenceyle öldürüyorlardı
12.02.2025 10:00:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Hariciler Nehrevan'da toplanmışlardı. Oradan bir Müslüman geçse, onu öldürüyorlar ama bir Hıristiyan geçerse "Peygamberinizin zimmetini koruyun" deyip ona dokunmuyorlardı. Çünkü onlarca, kendilerinin inancını benimsemeyen Müslüman, kâfirdi.
Sahabeden Hubab oğlu Abdullah'ın yolu, Nehrevan'a uğramıştı. Boynunda asılı bir Mushaf vardı. Gebe bulunan zevcesi de bir eşeğe binmişti, önde gidiyordu. Hariciler kendisini ve karısını durdurdular, "Sen kimsin" diye sordular. Abdullah, "sahabedenim ve sahabeden Hubab'ın oğlu Abdullah'ım" dedi. "Bize yarayacak bir hadis naklet" dediler. Abdullah şöyle dedi: "Ben babamdan duydum, o Resûlullah'tan işitmiş, Resûlullah demiştir ki: Bir fitne olacak, o fitneden insanın bedeni öldüğü gibi kalbi de ölecek. Kişi, iman sahibi olarak akşamlayacak fakat kâfir olarak sabahlayacak, kâfir olarak sabahlayacak, iman sahibi olarak akşamlayacak."
Bu sırada ağaçtan düşen bir hurmayı, içlerinden biri yerden alarak ağzına attı. Hemen o adamın üstüne yürüyüp, "Sen bu hurmayı, sahibi helal etmeden yahut parasını vermeden yemeye kalktın" diye itiraza başladılar. Adam hurmayı ağzından çıkarıp yere attı. Gene bu sırada, bir Hıristiyan'ın domuzu, oraya gelmişti. İçlerinden biri bir kılıç vurarak domuzu öldürdü. "Bu senin yaptığın, yeryüzünde bozgunculuk" dediler. Adam, domuzun sahibini buldu, onu razı etti, gönlünü yaptı.
Abdullah, bunları görünce, "Yaptığınız şeyler gerçekse, sizden bana bir zarar gelmez. Çünkü ben Müslümanım, Müslümanlıkta olmayan bir şey yapmadım" dedi. "Evet, korkma. Yalnız hakeme razı olduktan sonra Ali hakkında ne dersin?" dediler. Abdullah, "Şüphe yok ki Ali, sizden daha ziyade Allah'ı bilir, dinini daha fazla korur, herkesten fazla basiret sahibidir" dedi. Bu sözü duyunca, "Sen hidayete değil, adlarına kanarak adamlara uymuşsun. Boynundaki Kitap, seni öldürmemizi emrediyor bize. Vallahi seni öylesine öldüreceğiz ki hiç kimseyi o çeşit öldürmemişizdir" dediler.
Abdullah'ı yere yatırdılar, koyun boğazlar gibi boğazladılar. Kanı dereye akar, elini ayağını oynatıp çırpınırken karısını da yatırıp, "Allah'tan korkmaz mısın, ben kadınım" demesine bakmadılar, karnını yarıp öldürdüler. Ayrıca Tayy kabilesinden üç kadınla, Sina'üs-Saydavi'nin anasını da şehit ettiler.
el-Kâmil'de, bu sırada bir Hıristiyan'ın hurmasını parasız almamakta ısrar eden Haricilere, bu Hıristiyan'ın, "Ne şaşılacak şey, Hubab oğlu Abdullah gibi bir adamı öldürüyorsunuz da sonra hurmayı parasız almıyorsunuz" dediği kayıtlıdır.
Hubab oğlu Abdullah, Hz. Ali'nin Medayin valisiydi. Mes'udi, Haricilerin Medayin'e hücum ederek Abdullah'ı orada öldürdüklerini ve zevcesini de karnını yararak şehit ettiklerini yazar.
Hz. Ali, bunu duyunca Haris adlı birini onlara öğüt vermek üzere gönderdi. Onu da şehit ettiler.
Bunun üzerine Hz. Ali'ye, "Bunlar, burada dururken nasıl Şam'a gidebiliriz; evladımız-ayalimiz ne olur" dediler. Hz. Ali, fikirlerini doğru bulmakla beraber önce Kays oğlu Sa'd'i, sonra Ebu Eyyub el-Ensari'yi Haricilere gönderip öğüt verdi, sonra bizzat kendisi gidip öğütlerde bulundu. Hiçbir faydası olmadı.
Sahabeden Hubab oğlu Abdullah'ın yolu, Nehrevan'a uğramıştı. Boynunda asılı bir Mushaf vardı. Gebe bulunan zevcesi de bir eşeğe binmişti, önde gidiyordu. Hariciler kendisini ve karısını durdurdular, "Sen kimsin" diye sordular. Abdullah, "sahabedenim ve sahabeden Hubab'ın oğlu Abdullah'ım" dedi. "Bize yarayacak bir hadis naklet" dediler. Abdullah şöyle dedi: "Ben babamdan duydum, o Resûlullah'tan işitmiş, Resûlullah demiştir ki: Bir fitne olacak, o fitneden insanın bedeni öldüğü gibi kalbi de ölecek. Kişi, iman sahibi olarak akşamlayacak fakat kâfir olarak sabahlayacak, kâfir olarak sabahlayacak, iman sahibi olarak akşamlayacak."
Bu sırada ağaçtan düşen bir hurmayı, içlerinden biri yerden alarak ağzına attı. Hemen o adamın üstüne yürüyüp, "Sen bu hurmayı, sahibi helal etmeden yahut parasını vermeden yemeye kalktın" diye itiraza başladılar. Adam hurmayı ağzından çıkarıp yere attı. Gene bu sırada, bir Hıristiyan'ın domuzu, oraya gelmişti. İçlerinden biri bir kılıç vurarak domuzu öldürdü. "Bu senin yaptığın, yeryüzünde bozgunculuk" dediler. Adam, domuzun sahibini buldu, onu razı etti, gönlünü yaptı.
Abdullah, bunları görünce, "Yaptığınız şeyler gerçekse, sizden bana bir zarar gelmez. Çünkü ben Müslümanım, Müslümanlıkta olmayan bir şey yapmadım" dedi. "Evet, korkma. Yalnız hakeme razı olduktan sonra Ali hakkında ne dersin?" dediler. Abdullah, "Şüphe yok ki Ali, sizden daha ziyade Allah'ı bilir, dinini daha fazla korur, herkesten fazla basiret sahibidir" dedi. Bu sözü duyunca, "Sen hidayete değil, adlarına kanarak adamlara uymuşsun. Boynundaki Kitap, seni öldürmemizi emrediyor bize. Vallahi seni öylesine öldüreceğiz ki hiç kimseyi o çeşit öldürmemişizdir" dediler.
Abdullah'ı yere yatırdılar, koyun boğazlar gibi boğazladılar. Kanı dereye akar, elini ayağını oynatıp çırpınırken karısını da yatırıp, "Allah'tan korkmaz mısın, ben kadınım" demesine bakmadılar, karnını yarıp öldürdüler. Ayrıca Tayy kabilesinden üç kadınla, Sina'üs-Saydavi'nin anasını da şehit ettiler.
el-Kâmil'de, bu sırada bir Hıristiyan'ın hurmasını parasız almamakta ısrar eden Haricilere, bu Hıristiyan'ın, "Ne şaşılacak şey, Hubab oğlu Abdullah gibi bir adamı öldürüyorsunuz da sonra hurmayı parasız almıyorsunuz" dediği kayıtlıdır.
Hubab oğlu Abdullah, Hz. Ali'nin Medayin valisiydi. Mes'udi, Haricilerin Medayin'e hücum ederek Abdullah'ı orada öldürdüklerini ve zevcesini de karnını yararak şehit ettiklerini yazar.
Hz. Ali, bunu duyunca Haris adlı birini onlara öğüt vermek üzere gönderdi. Onu da şehit ettiler.
Bunun üzerine Hz. Ali'ye, "Bunlar, burada dururken nasıl Şam'a gidebiliriz; evladımız-ayalimiz ne olur" dediler. Hz. Ali, fikirlerini doğru bulmakla beraber önce Kays oğlu Sa'd'i, sonra Ebu Eyyub el-Ensari'yi Haricilere gönderip öğüt verdi, sonra bizzat kendisi gidip öğütlerde bulundu. Hiçbir faydası olmadı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.