Günümüzde Müslümanlar üzerinde oynanan oyunlardan biri de, onları liberalleştirmektir. Liberalleştirmek, ifade edildiği gibi sadece ekonomik alanla sınırlı olmayan bir amaçtır. Daha açık ve doğru bir deyişle liberalleşmek, ılımlı İslâm veya İslâm'ı Protestanlaştırma ile eşanlamlıdır.Esasen bu projeler, aynı merkezin farklı adlar altında yürüttüğü projelerdir. Meselâ Ortadoğu'da, siyaset bilimci Augustos Richard Norton'un önderliğini yaptığı 'Sivil Toplum Projesi'nin amacı, Müslümanları liberalleştirirken, aynı zamanda da Protestanlaştırmaktır. Daha doğrusu bu projelerin nihai amacı, Müslümanları, Batılılar gibi düşünmeye sevk etmektir. Batılılar, kendileri gibi düşünen Müslümanların ibadet yapmasında hiçbir sakınca görmezler. Ama kendileri gibi düşünmeyen Müslümanları, ibadeti az olsun veya hiç olmasın, tehlikeli bulurlar. Müslümanları liberalleştirme projesinin, siyasi, ekonomik ve dini ayakları bulunmaktadır. Bazıları bunun dini ayağını görmezden gelir. Hâlbuki insanları yönlendirmek isteyenlerin, işe dini yönlendirmekten başlamaları, en isabetli yoldur. İşte ABD, bunu yapıyor. Soğuk Savaş döneminde, komünizmle mücadelede de ABD, dine sarılmıştı. Moskova'da Büyükelçilik yapmış olan William C. Bullitt, 1946'da yayımlanan "Asıl Büyük Dünya" adlı kitabında şöyle diyordu: "Tanrı'dan başka efendi tanımayan biz Amerikalıların, bu mücadelede kullanacağı en meşru silâh manevi kuvvet olan dindir. Düşmanımız komünizm Tanrı'yı inkâr esası üzerine kuruludur." Bugün de ABD aynı yolu izliyor, tüm dinlerin koruyuculuğuna soyunarak, Müslümanları liberalleştirme ve İslâm'ı ılımlaştırma projelerinin de önderliğini sürdürüyor. Örnek olarak ABD'nin, Dışişleri Bakanlığı'na bağlı olarak kurduğu 'Dine Baskıyı İzleme Komitesi'ni gösterebiliriz. Bu komite, dünyadaki bütün ülkeleri izliyor ve her yıl 'din hürriyeti raporu' yayınlıyor. Böylece ABD'nin dinlerin koyucusu olduğunu zihinlere yerleştirmeye çalışıyor. Dahası ABD, kendini Yahudi-Hıristiyan Birliği'nin başı olarak tanımlıyor. ABD eski Başkanı George Bush, 1992 yılında bu gerçeği şu sözlerle dile getirmiştir: "Ülkemizi Yahudi-Hıristiyan Birliği'nin tek mirasçısı ve lideri olarak ayakta tutmaya kararlıyız."ABD, Müslümanları da kendine bağlı uydurma bir halifelik kurarak aynı Yahudi-Hıristiyan Birliği'ne dâhil etmek istiyor. 'Dinlerarası Diyalog' ve 'Medeniyetler İttifakı' çalışmalarıyla bunun altyapısı oluşturuluyor.ABD eski Başkanı Clinton, Endonezya'da bir camiyi gezdikten sonra şöyle demişti: "Batı dünyası ile İslâm arasında bir barış ve diyalog kurulmasına engel olan şey bir kanal eksikliğidir. İslâm dünyasının bir başı (halifesi) yok. Hıristiyanlığın Papalık gibi bir kuruluşu var. İslâm dünyasının bu eksikliği, aklına esen her teşkilâtın kendini İslâm dininin temsilcisi, lideri olarak ortaya çıkmasına yol açıyor. İslâm dininin gerçek lideri (halifesi) olsa, onu Beyaz Saraya çağırır, diyalog başlatırdık." Clinton'ın bu demecinden sonra ülkemizde de bazı bilim ve işadamları halifenin gerekliliğinden söz etmeye başladılar. Bundan söz edenlerin, yıllardır lâikliğe toz kondurmayan kişiler olması çok enteresandır. Görülen o ki, önümüzdeki günlerde hilâfet konusu farklı bir şekilde gündeme getirilecektir. Sözün özü, Müslümanları liberalleştirmekten veya İslâm'ı ılımlaştırmaktan asıl maksat, İslâm'ı Protestanlaştırmak ve Protestanlaşmayı kabul edenleri ABD'ye bağlamaktır. Bundan dolayıdır ki, Müslümanların en önemli ve öncelikli görevi, bu öldürücü oyunu bozmaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018