İktidara geldiğinden beri AB'yi en temel politikası haline getiren AKP, AB'den tokat üstüne tokat yemeye devam ediyor.12 Haziran Lüksemburg tokadından sonra, Brüksel'de yapılan AB zirvesinden de tokat kararı çıktı.Zirvenin sonuç bildirgesinin Türkiye paragrafında, Türkiye'den yıl sonuna kadar ek protokolden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmesi talep ediliyor ve AB'nin 21 eylül 2005'te yayımladığı karşı deklarasyona atıfta bulunuluyor. Buna göre Türkiye'den bu yıl sonuna kadar Rumları adanın tek temsilcisi olarak tanıması ve de limanlarını, havaalanlarını Rumlara açması isteniyor.AKP iktidarı bu tokatlar üzerine şok yaşıyor.Çünkü AKP için AB her şey.En yetkili AKP'lilere göre AB milli bir politika haline gelmeliydi ve 3.5 yıllık uygulamalara bakılırsa öyle de görülüyordu. Hatta bazıları biraz daha ileri giderek "AB aşkımız" diyordu.AB aşkı uğruna neler yapıldı, neler...Öncelikle ek protokole imza atılarak Kıbrıs feda edildi. Şimdi AB bu imzanın arkasında durmamızı istiyor.En temel tarım ürünlerine tahditler konuldu. Üreten değil, üretmeyen desteklendi; üreten ise cezalandırıldı.Madenlerimiz, topraklarımız, gayrı menkullerimiz, şirketlerimiz Batılılara peşkeş çekildi.İmar yasasında yapılan değişiklikle, hiçbir Hıristiyan'ın olmadığı mahallelerde, bizim gençlerimize yönelik 50 bin ev tipi kilisenin açılmasına imkan tanındı. Türk'ün tarihinde ilk defa bir başbakan törenle kilise ve havra'nın açılışını yaptı. Muhafazakar kesimin oylarıyla binbir vaatlerle gelen iktidar, 15 bin camide ihtiyaç olmasına rağmen hala bir imam atanamayan, Şehzadebaşılara, Süleymaniyelere restorasyon namına bir çivi dahi çakılmayan ülkemizde, Dinler Bahçelerini, Halepli Bahçeleri açmakla, Akdamarları inşa etmekle meşgul oldu.Neticede on binlerce gencimiz misyonerlerin kucağına itildi ve boynuna Haç taktı. Sadece bununla da kalmadı, "Ben Pontus'um" diyerek Türklüğünü inkar etmeye başladı. Patrikhane, aynen Osmanlı'nın son döneminde olduğu gibi, AB sürecinden aldığı cesaretle ekümeniklik iddialarında bulunmaya başladı, sur içinde bir devlet kurma projesinde de ciddi adımlar attı.Güneydoğumuz ise durmadan kaynatıldı. PKK terörü, AB sürecinde aldığı maddi ve manevi destekle şehirlere indi; bir taraftan vur kaç taktikleri ve bombalama faaliyetlerine devam ederken, bir taraftan da kendisine siyasal bir zemin buldu. Siyasilerimizin duyarsızlığı sebebiyle, Kuzey Irak'taki yapılanmanın benzeri bir oluşumu gerçekleştirebilmek için kolları sıvadı.AB uğruna uluslararası kanunları kendi hukukumuzun üzerine çıkardık. Böylece yargıdaki bağımsızlığımızı AB'ye devretmiş olduk.AB, hukukumuza, eğitimimize, askerimize, sağlığımıza, güvenliğimize, tarımımıza, ekonomimize, aile hayatımıza, basınımıza, medyamıza, üretimimize, tüketimimize... kısaca her şeyimize müdahale ediyor.Halbuki teknoloji dışındaki sahip olduğumuz bütün değerler, medeniyet anlayışımız, onlardan mukayese edilemeyecek kadar üstündür.AB uğruna bizi biz yapan bütün değerlerimizi ayaklar altına alıyoruz ve onların kokuşmuş kültürünü kendimize transfer ediyoruz.Peki, bu uğurda teknoloji mi transfer ediyoruz? Hayır; para mı kazanıyoruz? Hayır; işsizlik mi çözülüyor? Hayır. Yaralarımız daha da derinleşiyor.Yani bütün bu tavizleri bir hiç uğruna, hatta zararına veriyoruz.Başbakan Erdoğan, AB zirvesinden çıkan bu kararı duyunca "Müzakereler durursa dursun" demiş.Madem ki bu noktaya gelecektiniz, AB uğruna bu kadar taviz neden verildi? Aziz Türk milletini 3.5 yıldır neden sonucu belli olmayan bir hayalin peşinde sürüklediniz?Gerçi sonucu belli olmayan derken, bu sizler için geçerli.Çünkü Prof. Dr. Haydar Baş Bey AB'nin bir yıkım projesi olduğunu, Sevr'den de öte olduğunu yıllardan beri söylemektedir. Yani AB sürecinin bu noktaya geleceği aklı selim siyasilerimiz için önceden de malumdu.Sayın Başbakan, madem ki bu kadar tavizden sonra bu noktaya gelecektiniz, bu durumu önceden fark edip de ikazlarda bulunan Sayın Baş gibi siyasi liderlerin niçin önünü tıkadınız?Daha geç kalmış değilsiniz, müsaade edin, bu ülke milli projeleri olan ve yıllardan beri hep yerinde ve doğru tespitler ortaya koyan liderine kavuşsun.Zararın neresinden dönerseniz kardır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 19 Mayıs’taki bağımsızlık yürüyüşü 30 Ağustos’ta sele dönüştü / 02.09.2025
- Komisyon, ‘cambaza bak’ oyunu mu? / 30.08.2025
- 81 ilde sığınak dün değil niye bugün? / 28.08.2025
- Komisyon kesmedi, çıtayı yükseltme peşindeler / 27.08.2025
- Ağustos ayı Türk milletinin zaferleriyle dolu / 26.08.2025
- Etkin pişmanlıkla adalet sağlanır mı? / 23.08.2025
- Komisyonda ‘ısınma turları’ mı? / 22.08.2025
- Memurlar, talep ettikleri zamma ulaşabilecek mi? / 21.08.2025
- Rusya-Ukrayna savaşı sona yaklaştı mı? / 20.08.2025
- Nesillerimizi kaybediyoruz / 19.08.2025
- Komisyon, ‘cambaza bak’ oyunu mu? / 30.08.2025
- 81 ilde sığınak dün değil niye bugün? / 28.08.2025
- Komisyon kesmedi, çıtayı yükseltme peşindeler / 27.08.2025
- Ağustos ayı Türk milletinin zaferleriyle dolu / 26.08.2025
- Etkin pişmanlıkla adalet sağlanır mı? / 23.08.2025
- Komisyonda ‘ısınma turları’ mı? / 22.08.2025
- Memurlar, talep ettikleri zamma ulaşabilecek mi? / 21.08.2025
- Rusya-Ukrayna savaşı sona yaklaştı mı? / 20.08.2025
- Nesillerimizi kaybediyoruz / 19.08.2025