Araba kullananlar sık sık insanların niçin kaldırımdan yürümediklerinden şikayet ederler.
Ben de hakikaten böyle serzenişte bulunurdum.
Kaldırımlarda yürüyünce araba kullanırken yaptığım şikayetin biraz abartılı olduğunu anladım.
Yani şikayet ettiğiniz şeyin yerine biraz olsun kendinizi koymazsanız gerçeği tam olarak anlayamıyorsunuz.
Özellikle şehir yerlerinde, ilçe merkezlerinde kaldırımlar vardır. Yayalar rahat yürüsünler diye. Gel gör ki araç sahipleri bedavadan buldukları kaldırımlara park edince vatandaş da mecburen yolda yürümek zorunda kalıyor. Bazen öyle ustaca kaldırıma park ediyorlar ki ip gibi sırayla...
Bir gün şöyle düşündüm...
Bir el ilanı bastırsam ve her an cebimde bir demet para gibi hazırda bulunsa üzerine de şöyle bir yazı kondursam:
"Vatandaşın yürüyeceği kaldırıma aracını park etme!"
Altına 'vatandaş' imzası da attık mı herhalde bir daha kaldırıma park etmezler sanmayın...
Hani dedik ya!.. Şikayet ettiğiniz yere kendinizi koyun. Eee... Bu sefer araç sahipleri haklı olarak yollardan şikayetçi olurlar. Yeterli park yeri olmadığından, olan yerlerin de ücretli ve pahalı olduklarından yakınırlar...
Bir de kaldırımların insanların rahatça yürüyebilecekleri düzende yapılmadığı ortadayken nasıl iddiamızı uygularız... Hadi biraz kafa yoralım.
Her şeyden önce bir muhit yerleşim alanına açılmadan önce 100 yıl hatta bin yıl sonrası için planlı, düzenli, bakımlı kaldırımlar yapılmalıdır. Mesela çift taraflı, en az yan yana beş adamın geçeceği genişlikte olmalı. Kenarına çift şeritli, gidişli gelişli bisiklet yolu ve ayrıca özürlülerin rahatça yürüyebilecekleri, tekerlekli arabalarını sürebilecekleri mükemmel kaldırımlar inşa edilmeli. Bakın gördünüz mü kaldırım mühendisliği de öyle sıradan bir meslek değilmiş.
İstanbul'un bir çok ilçesinde hususen biraz elle tutulur planı olan Bakırköy, Bahçelievler'de bile kaldırımlar dükkan sahipleri tarafından işgal edilmektedir.
Market tezgahları, manav kasaları, pastane önü masaları, kahve sandalyeleri kaldırımları yağmalama yeri oluyor...
Osmanlı kanunnamelerinde işte son söylediğim kaldırımların işgali ile ilgili düzenlemeler vardır. İnsanların çarşı alışverişlerinde bu gibi çirkin görüntü, engelleme yüzünden mahkemeler açılmıştır.
Elbette şimdi de bunlar ile ilgili kurallar, kanunlar vardır. Lakin uygulamaya sıra gelince paraya, iltimasa takıntılar yüzünden bugün şikayet ettiğimiz manzarayla karşılaşıyoruz...
Hazır kaldırımlardan bahsetmişken Beykoz'daki çınar ağaçlarından da bahsedeyim. Ne alakası var demeyin... Çınarlar yol kenarında olduğundan kaldırımların sürekli yenilenmesi zamanlarında ağaçlara zarar verilmeyecek önlemler alınmalıdır.
Bir de ağaçların dahi feryad ettiği gece karanlığında ağaçların diplerine tuvaletini yapanlara karşı ne yapılır bilmem amma bu yüzden ağacın küsüp kuruduğunu duydum. Koca çınar ağacı ya şimşekle kuruyor ya da insan idrarıyla...
Kaldırımlar dinlenme, gezme, işe gitme, güvenle yürüme yönünden ne kadar önemlidir.
Ne dediniz duymadın!...
Haa... Şu kaldırımlara tükürenlere de mi bir şey diyeyim.
Onlara söyleyecek söz bulamıyorum.
Biz medeni bir hayatı kurabiliriz.
Yeter ki inanalım. Birbirimize saygı duyalım.
Ben de hakikaten böyle serzenişte bulunurdum.
Kaldırımlarda yürüyünce araba kullanırken yaptığım şikayetin biraz abartılı olduğunu anladım.
Yani şikayet ettiğiniz şeyin yerine biraz olsun kendinizi koymazsanız gerçeği tam olarak anlayamıyorsunuz.
Özellikle şehir yerlerinde, ilçe merkezlerinde kaldırımlar vardır. Yayalar rahat yürüsünler diye. Gel gör ki araç sahipleri bedavadan buldukları kaldırımlara park edince vatandaş da mecburen yolda yürümek zorunda kalıyor. Bazen öyle ustaca kaldırıma park ediyorlar ki ip gibi sırayla...
Bir gün şöyle düşündüm...
Bir el ilanı bastırsam ve her an cebimde bir demet para gibi hazırda bulunsa üzerine de şöyle bir yazı kondursam:
"Vatandaşın yürüyeceği kaldırıma aracını park etme!"
Altına 'vatandaş' imzası da attık mı herhalde bir daha kaldırıma park etmezler sanmayın...
Hani dedik ya!.. Şikayet ettiğiniz yere kendinizi koyun. Eee... Bu sefer araç sahipleri haklı olarak yollardan şikayetçi olurlar. Yeterli park yeri olmadığından, olan yerlerin de ücretli ve pahalı olduklarından yakınırlar...
Bir de kaldırımların insanların rahatça yürüyebilecekleri düzende yapılmadığı ortadayken nasıl iddiamızı uygularız... Hadi biraz kafa yoralım.
Her şeyden önce bir muhit yerleşim alanına açılmadan önce 100 yıl hatta bin yıl sonrası için planlı, düzenli, bakımlı kaldırımlar yapılmalıdır. Mesela çift taraflı, en az yan yana beş adamın geçeceği genişlikte olmalı. Kenarına çift şeritli, gidişli gelişli bisiklet yolu ve ayrıca özürlülerin rahatça yürüyebilecekleri, tekerlekli arabalarını sürebilecekleri mükemmel kaldırımlar inşa edilmeli. Bakın gördünüz mü kaldırım mühendisliği de öyle sıradan bir meslek değilmiş.
İstanbul'un bir çok ilçesinde hususen biraz elle tutulur planı olan Bakırköy, Bahçelievler'de bile kaldırımlar dükkan sahipleri tarafından işgal edilmektedir.
Market tezgahları, manav kasaları, pastane önü masaları, kahve sandalyeleri kaldırımları yağmalama yeri oluyor...
Osmanlı kanunnamelerinde işte son söylediğim kaldırımların işgali ile ilgili düzenlemeler vardır. İnsanların çarşı alışverişlerinde bu gibi çirkin görüntü, engelleme yüzünden mahkemeler açılmıştır.
Elbette şimdi de bunlar ile ilgili kurallar, kanunlar vardır. Lakin uygulamaya sıra gelince paraya, iltimasa takıntılar yüzünden bugün şikayet ettiğimiz manzarayla karşılaşıyoruz...
Hazır kaldırımlardan bahsetmişken Beykoz'daki çınar ağaçlarından da bahsedeyim. Ne alakası var demeyin... Çınarlar yol kenarında olduğundan kaldırımların sürekli yenilenmesi zamanlarında ağaçlara zarar verilmeyecek önlemler alınmalıdır.
Bir de ağaçların dahi feryad ettiği gece karanlığında ağaçların diplerine tuvaletini yapanlara karşı ne yapılır bilmem amma bu yüzden ağacın küsüp kuruduğunu duydum. Koca çınar ağacı ya şimşekle kuruyor ya da insan idrarıyla...
Kaldırımlar dinlenme, gezme, işe gitme, güvenle yürüme yönünden ne kadar önemlidir.
Ne dediniz duymadın!...
Haa... Şu kaldırımlara tükürenlere de mi bir şey diyeyim.
Onlara söyleyecek söz bulamıyorum.
Biz medeni bir hayatı kurabiliriz.
Yeter ki inanalım. Birbirimize saygı duyalım.
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021