7 Mayıs tarihli yazımdan sonra öğretmen arkadaşlardan, “Neden öğretmenlerin durumuna değinmedin?” şeklinde bir tepki aldım. O yüzden bu yazıyı kaleme alıyorum.
Öğretmenliğin ne kadar kutsal ve ne kadar zor bir meslek olduğunu hepimiz biliyoruz zaten. Bizler bazen evimizde iki çocuğumuza sabredemezken onlar her gün yüzlercesine sabrediyorlar, dertleriyle dertleniyorlar, bir şeyler öğrensinler diye didiniyorlar. Ancak bir öğretmenin sınıfa girdiğinde verimli olabilmesi, iyi bir performans gösterebilmesi için kafasında her hangi bir sıkıntısının, probleminin olmaması gerekir. Bugün ülkemizde durum böyle midir? Tabii ki hayır.
Açlık sınırının 1075 TL, yoksulluk sınırının 3317 TL olduğu ülkemizde öğretmen maaşı 1750 TL. Şimdi öğretmenimiz bu maaşla kira mı ödesin, yol parası mı versin, mutfak masrafını mı karşılasın? Çocuklarının ihtiyaçlarını mı? Geçenlerde İstanbul’da bir devlet lisesinde çalışan bir öğretmen arkadaşımız bir olay anlattı. Aynen aktarıyorum:
Okullarında bir erkek öğretmen –eşi de çalışmıyor– okula her gün gözleri kan çanağı gibi geliyor ve teneffüslerde öğretmenler odasında başını masaya koyup uyuyormuş. Onlar da acaba hasta mı diye düşünmüşler önce. Hatta her akşam içiyor da sabah ayılamıyor mu diye bile gelmiş akılarına. Fakat durum hiç de öyle değilmiş. Meğer öğretmenimiz geceleri taksi şoförlüğü yapıyormuş. Evet, yanlış duymadınız, taksi şoförlüğü! Bu mudur eli öpülesi öğretmenlerin hak ettiği konum?
Bu hazin örnekten sonra bir de Milli Eğitim eski bakanı Ömer Dinçer’in şu sözlerine kulak verelim. “Öğretmenler yan gelip yatıyor, kendilerini geliştirmiyorlar. Bir öğretmenin haftada iki kitap okuyor olması gerekir.” Tabii, sayın bakan kitap fiyatlarının 20 liradan başladığını, bu mantıkla öğretmenin ayda 200 lira civarı bir kitap gideri olacağını ve bunu karşılamasının mümkün olmadığını bilemiyor.
TBMM Araştırma Merkezi’nin yaptırmış olduğu, “Türkiye’de ve Çeşitli Ülkelerde Öğretmen Maaşları” başlıklı çalışmaya göre Türkiye –ne mutlu bize ki– sıralamada en sonda değil. Macaristan ve Meksika’nın üstünde sondan 3. sırada. Göreve yeni başlayan ile 20 yıllık öğretmen arasındaki fark anlamında ise sondan 2. sırada. Zira 20 yıllık öğretmen de 2000 TL maaş alıyor.
Şimdi gelin bir de biraz evvel anlattığım, geceleri taksi şoförlüğü yapan öğretmenimiz Milli Ekonomi Modeli uygulandığında ne durumda olur bir bakalım. Prof. Dr. Haydar Baş beyin MEM yürürlüğe girdiğinde öğretmenlerin minimum maaşı 5000 TL olacak. Bu öğretmenimizin kendisi ve eşi devletin senyoraj hakkını kullanmasından doğan, 500’er liralık vatandaşlık maaşlarını alacaklar. Eşi 500 TL ev hanımı maaşı alacak. İki çocuğu için 250’şer lira çocuk yardımı alacak. Hepsi toplandığında evine aylık 7000 TL’lik bir girdi olacak. Şimdi bu öğretmenimizin ikinci bir işte çalışmasına gerek olur mu? Geçim sıkıntısı olur mu? En önemlisi yorgun olmayacağı için ders verimi, sınıf içi performansı artmaz mı? İstediği kitabı, dergiyi alıp okuyacak parası, vakti ve enerjisi olduğu için daha iyi bir öğretmen olma yolunda kendini geliştirmez mi?
Sevgili öğretmenlerim!
Sizlere sevgimiz, saygımız sonsuz. Hak ettiğiniz değeri ve yaşam standartlarını elde etmenizin zamanı gelmedi mi artık? Sizler bizim hep örneğimiz, önderimiz oldunuz. Şimdi yine bizlere bir konuda örnek olun, öncü olun. Oylarınızla Prof. Dr. Haydar Baş Bey’i iktidar edin ki kendisi de öğretmen olan bir başbakanımız olsun. Çünkü sizi ancak o anlar ve hak ettiğiniz değeri ancak O verir.
Öğretmenliğin ne kadar kutsal ve ne kadar zor bir meslek olduğunu hepimiz biliyoruz zaten. Bizler bazen evimizde iki çocuğumuza sabredemezken onlar her gün yüzlercesine sabrediyorlar, dertleriyle dertleniyorlar, bir şeyler öğrensinler diye didiniyorlar. Ancak bir öğretmenin sınıfa girdiğinde verimli olabilmesi, iyi bir performans gösterebilmesi için kafasında her hangi bir sıkıntısının, probleminin olmaması gerekir. Bugün ülkemizde durum böyle midir? Tabii ki hayır.
Açlık sınırının 1075 TL, yoksulluk sınırının 3317 TL olduğu ülkemizde öğretmen maaşı 1750 TL. Şimdi öğretmenimiz bu maaşla kira mı ödesin, yol parası mı versin, mutfak masrafını mı karşılasın? Çocuklarının ihtiyaçlarını mı? Geçenlerde İstanbul’da bir devlet lisesinde çalışan bir öğretmen arkadaşımız bir olay anlattı. Aynen aktarıyorum:
Okullarında bir erkek öğretmen –eşi de çalışmıyor– okula her gün gözleri kan çanağı gibi geliyor ve teneffüslerde öğretmenler odasında başını masaya koyup uyuyormuş. Onlar da acaba hasta mı diye düşünmüşler önce. Hatta her akşam içiyor da sabah ayılamıyor mu diye bile gelmiş akılarına. Fakat durum hiç de öyle değilmiş. Meğer öğretmenimiz geceleri taksi şoförlüğü yapıyormuş. Evet, yanlış duymadınız, taksi şoförlüğü! Bu mudur eli öpülesi öğretmenlerin hak ettiği konum?
Bu hazin örnekten sonra bir de Milli Eğitim eski bakanı Ömer Dinçer’in şu sözlerine kulak verelim. “Öğretmenler yan gelip yatıyor, kendilerini geliştirmiyorlar. Bir öğretmenin haftada iki kitap okuyor olması gerekir.” Tabii, sayın bakan kitap fiyatlarının 20 liradan başladığını, bu mantıkla öğretmenin ayda 200 lira civarı bir kitap gideri olacağını ve bunu karşılamasının mümkün olmadığını bilemiyor.
TBMM Araştırma Merkezi’nin yaptırmış olduğu, “Türkiye’de ve Çeşitli Ülkelerde Öğretmen Maaşları” başlıklı çalışmaya göre Türkiye –ne mutlu bize ki– sıralamada en sonda değil. Macaristan ve Meksika’nın üstünde sondan 3. sırada. Göreve yeni başlayan ile 20 yıllık öğretmen arasındaki fark anlamında ise sondan 2. sırada. Zira 20 yıllık öğretmen de 2000 TL maaş alıyor.
Şimdi gelin bir de biraz evvel anlattığım, geceleri taksi şoförlüğü yapan öğretmenimiz Milli Ekonomi Modeli uygulandığında ne durumda olur bir bakalım. Prof. Dr. Haydar Baş beyin MEM yürürlüğe girdiğinde öğretmenlerin minimum maaşı 5000 TL olacak. Bu öğretmenimizin kendisi ve eşi devletin senyoraj hakkını kullanmasından doğan, 500’er liralık vatandaşlık maaşlarını alacaklar. Eşi 500 TL ev hanımı maaşı alacak. İki çocuğu için 250’şer lira çocuk yardımı alacak. Hepsi toplandığında evine aylık 7000 TL’lik bir girdi olacak. Şimdi bu öğretmenimizin ikinci bir işte çalışmasına gerek olur mu? Geçim sıkıntısı olur mu? En önemlisi yorgun olmayacağı için ders verimi, sınıf içi performansı artmaz mı? İstediği kitabı, dergiyi alıp okuyacak parası, vakti ve enerjisi olduğu için daha iyi bir öğretmen olma yolunda kendini geliştirmez mi?
Sevgili öğretmenlerim!
Sizlere sevgimiz, saygımız sonsuz. Hak ettiğiniz değeri ve yaşam standartlarını elde etmenizin zamanı gelmedi mi artık? Sizler bizim hep örneğimiz, önderimiz oldunuz. Şimdi yine bizlere bir konuda örnek olun, öncü olun. Oylarınızla Prof. Dr. Haydar Baş Bey’i iktidar edin ki kendisi de öğretmen olan bir başbakanımız olsun. Çünkü sizi ancak o anlar ve hak ettiğiniz değeri ancak O verir.
Asude Havuzlu / diğer yazıları
- Mutluluk… / 22.11.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020