Yapmadığımız soykırım için bizi mahkûm eden Fransızların tarihi kanlı olaylarla doludur. Bunların en önemli ikisi 1945 Cezayir ve 1994 Ruanda katliamlarıdır.1945'te Almanya'ya karşı savaşan Fransa, cepheye en ön sırada Cezayirlileri sürdü. O tarihte Fransa için savaşan Cezayirlilerin Fransa'dan tek isteği, kazanacakları zafer karşılığında bağımsızlıklarıydı. Fransa da bu sözü onlara verdi. Cezayirliler, Fransızlara verdikleri sözü tuttular fakat Fransızlar, Cezayir gençleri kendileri için cephede savaşırken 45 bin Cezayirliyi katlettiler. Yaşlı, çocuk demeden silahsız insanları katlettiler, binlerce kadına tecavüz ettiler. Üstüne bir de tecavüz ettikleri kadınları çırılçıplak soyarak zorla fotoğraf çektirdiler. Bağımsızlık savaşı veren yüz binlerce Cezayirliyi katleden Fransızların 2,5 milyon Cezayirliyi tehcire tabi tuttukları biliniyor. Cezayir' de 100 yılı aşkın sürede her türlü insanlık suçunu işleyen Fransızların 8 bin köyü yok ettiği de çeşitli kaynaklarda yer alıyor.1994 yılında yapılan Ruanda katliamında ise günde sekiz bin (8000), 100 günde 800,000 bin insanın katledilmesinde aktif rol oynadılar ve daha sonra da bu katliamda oynadıkları aktif rolü kendileri itiraf ettiler. BM'nin 1994 araştırma raporuna göre Fransa'nın Ruanda'da soykırım hazırlıklarından haberdar olduğu, bu hazırlıklara katıldığı, cinayetlerde faal rol oynadığı belirtiliyor. Bölgedeki "insani yardım operasyonlarına" katılan Fransız askeri birimleri, soykırıma doğrudan destek vermekle suçlanıyorlardı. 1955-1957 yılları arasında BM'de Cezayir'in bağımsızlığı ile ilgili yapılan tüm oylama ve girişimlerde Türkiye, Fransa'dan yana ve Cezayir halkının bağımsızlık mücadelesine karşı oy kullanmış tek Müslüman ülke olmuştur.Eğer bugün hükümet samimiyse iktidarı ve muhalefetiyle birlikte parlamentoyu toplayıp şu kararları almalıdır;1 - Öncelikle Fransa'nın 1945'te Cezayir'de yapmış olduğu soykırım ve tehciri ardından 1994 yılında Ruanda'da yapmış olduğu soykırım TBMM tarafından tanımalıdır.2 - Bir tarih komisyonu kurulmalı, belgeleri, toplu mezarları ve canlı tanıklarıyla birlikte 1. Dünya Savaşı'nda esas Ermenilerin Türklere soykırım yaptığı, bunun sonucunda Türklerin, Ermenilere tehcir uygulamak zorunda kaldığını meclis kararıyla Dünya kamuoyuna deklere etmelidir."Dinsiz devlet yıkılacak elbet" sloganlarıyla iktidara gelenler ve onlara destek olan kalemşorların hiçbiri yapılan yanlışların Allah'ın kitabından ve Resulü'nün ölçüsünden uzaklaşıldığı için başımıza geldiğini ifade etmiyorlar. Bilmedikleri için diyemeyiz, attıkları sloganlara ters düşerler, geriye tek bir şey kalıyor. O da az pahaya dinlerini satanlar için Allah'ın 'O ne kötü alışveriştir' buyurduğu guruba dâhil olduklarıdır.Bu aziz millet, tarih boyunca hiçbir zaman zalimlerle, Haçlılarla aynı safta olmadığı gibi dost da olmamışlardır. Savaşta bile kadına, çocuğa, yaşlıya, hayvana ve yaş ağaca dokunmayan bu milletin en haklı olduğu davasında bile bu kadar mahkûm olması siyasilerimizin ferasetsiz, basiretsiz ve ölçüsüz olduklarının ispatıdır.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012