Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, dün hükümetin ekonomi yönetimiyle beraber 2025-2027 dönemini içeren Orta Vadeli Programı (OVP) açıkladı.
Yılmaz, bu programın önümüzdeki 3 yıllık dönemde ekonominin yol haritası olacağını belirtti.
OVP'de, 2023 yılında cari fiyatlarla 26,5 trilyon TL olan gayrisafi yurt içi hasılanın (GSYH) 2024'te 44,2 trilyon TL'ye çıkacağı; 2025, 2026 ve 2027'de sırasıyla 61,5 trilyon TL, 72,9 trilyon TL ve 83,1 trilyon TL olacağı öngörüldü.
Tabii ki, GSYH'nin artması oldukça güzel bir şey. Ama bunun içeriği ve millete yansımasının ne olacağı daha önemli.
Eğer GSYH artıyor ama asgari ücretlinin, emeklinin, memurun gerçek enflasyon karşısında satın alma gücü sürekli düşüyorsa bu artışın çok fazla bir anlamı kalmıyor.
Yine Tarım Kanunu'na göre tarımsal desteklemeler GSYH'nin yüzde 1'inden düşük olamaz. Ama AKP iktidarı bu kanuna asla uymadı, hiçbir dönemde çiftçilere verilen tarımsal destekler GSYH'nin yüzde 1'ini bulmadı.
OVP'de öngörülen GYSH verisine göre 2024 yılında tarımsal desteğin en az 442 milyar lira olması gerekiyor. Yılın sonuna gelmek üzereyiz ve Tarım Bakanımız tarımsal destek 100 milyar liraya ulaştığı için övünüyor. Halbuki bu destek, kanuna göre verilmesi gereken desteğin sadece 4'te 1'i kadar.
Çiftçilerin bankalara olan kredi borçları 700 milyar lira civarında.
Eğer her yıl kanunda ifade edildiği gibi bir destek verilmiş olsaydı, çiftçilerin bugün bankalara 1 kuruş borcu kalmayacaktı.
Sadece bu yılki hak ediş verilmiş olsa, borcun neredeyse yarısı silinmiş oluyor.
Üstelik bu borcun önemli bir bölümü devlet bankalarına ve tarım kredi kooperatiflerine… Devlet çiftçinin alacağını, bankalara olan borcuyla mahsuplaşabilir.
Ama hükümet bunu yapmıyor.
Devlet bankaları bugünlerde çiftçilerin borçları karşılığı icra yoluyla aldıkları tarım arazilerini satmakla meşgul. Tarımın ve ülkenin geleceği için asla olmaması gereken şeyler bunlar ama Türkiye'de maalesef oluyor.
Türkiye'ye tarıma destekleri azaltın, tarım ürünlerine tahditler uygulayın, tarım nüfusunu azaltın diye yıllardır baskı uygulayan AB, şu sıralar kendi tarım üretimini canlandırmanın ve kendi üreticilerine ek destekler sunmanın planlarını yapıyor.
OVP'de dolar kuru tahminlerinde "yukarı yönlü" bir revizyona gidildi.
Hükümetin 2024 için ortalama dolar tahmini 33,22 TL oldu. Önceki tahmin dolar/TL'nin 23,9 seviyesinde olacağı yönündeydi. Hedefte ciddi bir sapma var.
Ortalama dolar kuru tahmini 2025 için 42 TL, 2026 için 44,4 TL, 2027 için 46,84 TL olarak gerçekleşti. Bu hedefler bir önceki programda 2024 yılı için ortalama 36,78, 2025 için 43,93, 2026 için 47,79 seviyesindeydi.
Tabii, bu rakamlar da tahmini, yol yürürken yukarı yönlü yeni revizyonlar olabilir.
Hükümetin OVP öngörülerinde dolar kurunda artış, diğer ifadeyle TL'de değer kaybı var. Üretimde kullanılan hammadde ve enerjinin çoğunun ithal olması, üreticiler için yüksek faizin üstüne bir de dolar kuru artışı maliyetinin de ekleneceği anlamına gelmektedir. Böyle olması durumunda resmi enflasyon her ne düşecek dense de, maliyet artışları sebebiyle "hissedilen" enflasyonun asla düşmeyeceği açıkça görülmektedir.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz'ın dolar kuru ile ilgili açıklamaları da oldukça dikkat çekiciydi:
"Bizim dalgalı kur rejimimiz var. Döviz piyasalarıyla ilgili dalgalı kur rejimimiz var. 2001'de başladı ve devam ediyor. Dalgalı kur rejiminde ne bir kur tahminimiz var ne bir kur hedefimiz var ne de böyle bir irademiz söz konusu. Kuru esas belirleyecek olan piyasadaki arz ve talep şartlarıdır. Tabii ki spekülatif hadiseler olabilir, onlara müdahaleler olabilir. Onları tabii istisna görüyorum. Ama esas olan piyasadaki arz ve talep ve bunun oluşturduğu dövizin fiyatıdır."
Yılmaz, özetle, "dalgalı kur" diyor, "serbest piyasa" diyor, "arz-talep" diyor.
Saldım çayıra Mevla'm kayıra ekonomisi!
Ekonomisi "borçla" ve "ithalatla" dönen ekonomilerde dolar kurunu iç piyasa belirleyemez. Türkiye'de parayı arz eden de, talep eden de yabancı sermaye.
Dolayısıyla ülkemizde ekonomideki kan mesabesinde olan paranın kontrolü devletin elinde değil, yabancıların elinde. Bu sebeple faiz oranlarını da döviz kurlarını da onlar belirliyor. Onlar "efendi", millet "köle" durumunda; siyaset de "aracı"…
Peki, Türk milleti için sonuç ne oluyor: Açlık, yokluk, yoksulluk, işsizlik, vergi yükü, normal bir yaşam için gerekli olan temel ihtiyaç maddelerine ulaşamama vs.
Bu sebeple, ülkemize kısa vadeli, orta vadeli ve uzun vadeli ekonomi programı Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli olan bir siyaset anlayışı lazım.
Bu da elbette Bağımsız Türkiye Partisi ve elbette BTP lideri Hüseyin Baş'tır.
- ‘İsrail vahşetinin karşısında şimdi kim duracak?’ / 01.10.2024
- Türkiye için yeni bir işgal planı devrede / 28.09.2024
- İsrail’in hedefi Gazze ve Lübnan’la sınırlı değil / 27.09.2024
- Çözümün tek adresi BTP 23 yaşında / 25.09.2024
- Suriye ile normalleşmek çözüm ama AKP yapar mı? / 24.09.2024
- ‘Laiklik inandığımızı yaşayabildiğimiz düzendir’ / 21.09.2024
- İsrail’in Lübnan’da yaptığı: Siber devlet terörü / 20.09.2024
- Schengen askıda, AB çatırdıyor / 18.09.2024
- ‘Atatürk'ün Müslümanlığı bunların hepsine nal toplatır’ / 17.09.2024