Adalet sisteminde daha önce benim pek hatırlamadığım, yeni yeni uygulamalara şahit oluyoruz. Tabi bu uygulamaların kaynağı “ben yargıya gerekli talimatı verdim” anlayışının hem “yürütmeye” hem de devletin bütün kurumlarına tek hakim tek sahipmiş gibi davranmasıyla ortaya çıktı.
Bakın! Almanya “Deniz Fenerini” patlattı. Aldı, buldu, yargıladı. Alman hukuku karşısında zanlılar suçlarını da itiraf etti. Alman savcılar ise “biz, buz dağının görünen kısmını yakaladık, erittik. Asıl olan görünmeyen kısmı. Onlar da Türkiye’de” dediler.
Ama bizim yargı, buz dağının görünmeyen kısmını eritmek bir tarafa kendi yandı. AKP ve Erdoğan ile isimleri, geçmişleri sıkça anılan birkaç isim tutuklandı. Üç, beş ay içerde kaldılar. Sonra haklarında tahkikat yapan savcılarla yer değiştirdiler. Savcılar içeri, zannılar dışarı. Neden?
Savcılar resmi belgede sahtecilik yapmışlar. Yargılandılar ve beraat ettiler. Ama “deniz feneri” zanlılarının yargılanmaları hep ötelendi. Gel gör ki, deniz fenerinin vatandaşa “yardım” adı altında kestiği bütün belgeler sahte çıktı.
Ortada (en hafif tabirle) bir dolandırıcılık olduğu kesin. Belgelerin sahteliği resmiyet kazanmış ama zannılar dışarıda. Özgürlüğün tadını çıkarıyorlar.
Sonra medyada ünlenen “ünlü” şahıs, “Haksız çıkar sağlamak için örgüt kurmak, yönetmek, örgüte üye olmak, tehdit, insan ticareti, cinsel saldırı, hürriyeti tahdit, fuhşa aracılık ve resmi belgede sahtecilik” gibi suçlardan tutuklandı.
Yaklaşık bir yıl içerde yattı. Defalarca şekeri çıktı. En büyük yeminlerden etti. Tahliye edilmedi. Reddiyeler yazdığı Fethullah Gülen’i rüyasında gördü, sevgisini, muhabbetini ilan etti. Tahliye edilmedi. Sonra Gülen’in hocasını (Said Kürdi) rüyada gördü. Onunda takdirini (rüyada) aldı. Yine tahliye edilmedi.
Sonra; Beni buradan çıkarın, diye feryat etti. Eğer çıkarırsanız ne hükümet, ne yargı, ne polis hakkında bir daha konuşmayacağım, dedi. Savcının itirazına rağmen “tak!” serbestsin, gidebilirsin, kararı çıktı.
Tabi bu tabloyu görünce, tutuklu TSK personeli aklıma geldi. Onlar hakkında da bin bir bilgi ve belge gündeme gelmişti. Bu belgelerin birçoğunun sahteliği resmi kurumlarca teyit edilmişti.
Askerleri yargılamada hukukumuzun kaale aldığı ve adına gizli tanık denilen şahıslardan biri PKK’lı terörist başı, diğeri eşcinsel, Gülen cemaatinde aktif rol alan, değişik ülkelerde ajanlık yapan, üç din değiştiren, şu an haham olarak Türkiye’den kaçan bir isim.
Bu yargılama sürecinde askerlere “darbeye az teşebbüsten” cezalar yağdı. Hatta babalık hakları bile bir an için geri alındı.
Şimdi diyorum ki, bu askerler çıkıp malum odaklara: “Biz ettik, siz etmeyin. Hata yapmak insanlara mahsustur. Bir daha asla…” vs. deselerdi, serbest kalırlar mıydı? Serbest kalıp, kalmayacaklarını bilmem ama askerler böyle bir tutum içine girmezlerdi. Çünkü askerin bir “onuru” vardır…
Suriye Tiyatrosu
Esad’ın ülkesi bir anda karıştı. Esad halkına zulmediyormuş. Ordusundan bazı üst rütbeli subaylar, yönetim kademesinden bazı etkili isimler isyancıların safına geçti. Hatta amcası bile sattı Esad’ı. Ama Esad düşmedi. Çünkü halk arkasında duruyordu.
Türkiye, S. Arabistan ve Katar’ın isyancılara her türlü desteği bile Esad’ı deviremedi. ABD ve AB baktı ki, Ortadoğu’daki temsilci hükümetleri Esad’ı deviremiyor, o halde biz devreye giriyoruz, dediler.
Her zamanki taktik; Esad’ın kimyasal silahları var. Sana ne! ABD’ye veya İngiltere’ye mi atacak!
Tabi bu kimyasal gaz özelikle ülkemizde hemen gündeme oturdu. Erdoğan hükümeti bu gazla, Esad sürecindeki icraatlarının haklılığını bilinçaltlarına vurguladı (!). ABD ve İngiltere, Kıbrıs’taki üstlerine “hazır ol” emri verdi. Görünen Haçlıların, Türkiye, Arabistan ve Katar eliyle başaramadıkları işi bizzat kendilerinin başarmaya niyetli oldukları.
Türkiye’de ise Esad sonrası Ankara’nın tedirginlikleri konuşuluyor. Ankara (hükümet) tedirgin olmakla haklı. Çünkü Suriye’ye olası bir haçlı çıkarması karşısında Türkiye resmen Rusya’nın karşısında olacak ve Türkiye’nin Rusya’ya karşı duracak ne askeri ve ne de ekonomik bir altyapısı yok. Artı Suriye’den sonra sıranın Türkiye’nin ele geçirilmesine geleceğini çocuk beyinler bile idrak ediyor…
Bakın! Almanya “Deniz Fenerini” patlattı. Aldı, buldu, yargıladı. Alman hukuku karşısında zanlılar suçlarını da itiraf etti. Alman savcılar ise “biz, buz dağının görünen kısmını yakaladık, erittik. Asıl olan görünmeyen kısmı. Onlar da Türkiye’de” dediler.
Ama bizim yargı, buz dağının görünmeyen kısmını eritmek bir tarafa kendi yandı. AKP ve Erdoğan ile isimleri, geçmişleri sıkça anılan birkaç isim tutuklandı. Üç, beş ay içerde kaldılar. Sonra haklarında tahkikat yapan savcılarla yer değiştirdiler. Savcılar içeri, zannılar dışarı. Neden?
Savcılar resmi belgede sahtecilik yapmışlar. Yargılandılar ve beraat ettiler. Ama “deniz feneri” zanlılarının yargılanmaları hep ötelendi. Gel gör ki, deniz fenerinin vatandaşa “yardım” adı altında kestiği bütün belgeler sahte çıktı.
Ortada (en hafif tabirle) bir dolandırıcılık olduğu kesin. Belgelerin sahteliği resmiyet kazanmış ama zannılar dışarıda. Özgürlüğün tadını çıkarıyorlar.
Sonra medyada ünlenen “ünlü” şahıs, “Haksız çıkar sağlamak için örgüt kurmak, yönetmek, örgüte üye olmak, tehdit, insan ticareti, cinsel saldırı, hürriyeti tahdit, fuhşa aracılık ve resmi belgede sahtecilik” gibi suçlardan tutuklandı.
Yaklaşık bir yıl içerde yattı. Defalarca şekeri çıktı. En büyük yeminlerden etti. Tahliye edilmedi. Reddiyeler yazdığı Fethullah Gülen’i rüyasında gördü, sevgisini, muhabbetini ilan etti. Tahliye edilmedi. Sonra Gülen’in hocasını (Said Kürdi) rüyada gördü. Onunda takdirini (rüyada) aldı. Yine tahliye edilmedi.
Sonra; Beni buradan çıkarın, diye feryat etti. Eğer çıkarırsanız ne hükümet, ne yargı, ne polis hakkında bir daha konuşmayacağım, dedi. Savcının itirazına rağmen “tak!” serbestsin, gidebilirsin, kararı çıktı.
Tabi bu tabloyu görünce, tutuklu TSK personeli aklıma geldi. Onlar hakkında da bin bir bilgi ve belge gündeme gelmişti. Bu belgelerin birçoğunun sahteliği resmi kurumlarca teyit edilmişti.
Askerleri yargılamada hukukumuzun kaale aldığı ve adına gizli tanık denilen şahıslardan biri PKK’lı terörist başı, diğeri eşcinsel, Gülen cemaatinde aktif rol alan, değişik ülkelerde ajanlık yapan, üç din değiştiren, şu an haham olarak Türkiye’den kaçan bir isim.
Bu yargılama sürecinde askerlere “darbeye az teşebbüsten” cezalar yağdı. Hatta babalık hakları bile bir an için geri alındı.
Şimdi diyorum ki, bu askerler çıkıp malum odaklara: “Biz ettik, siz etmeyin. Hata yapmak insanlara mahsustur. Bir daha asla…” vs. deselerdi, serbest kalırlar mıydı? Serbest kalıp, kalmayacaklarını bilmem ama askerler böyle bir tutum içine girmezlerdi. Çünkü askerin bir “onuru” vardır…
Suriye Tiyatrosu
Esad’ın ülkesi bir anda karıştı. Esad halkına zulmediyormuş. Ordusundan bazı üst rütbeli subaylar, yönetim kademesinden bazı etkili isimler isyancıların safına geçti. Hatta amcası bile sattı Esad’ı. Ama Esad düşmedi. Çünkü halk arkasında duruyordu.
Türkiye, S. Arabistan ve Katar’ın isyancılara her türlü desteği bile Esad’ı deviremedi. ABD ve AB baktı ki, Ortadoğu’daki temsilci hükümetleri Esad’ı deviremiyor, o halde biz devreye giriyoruz, dediler.
Her zamanki taktik; Esad’ın kimyasal silahları var. Sana ne! ABD’ye veya İngiltere’ye mi atacak!
Tabi bu kimyasal gaz özelikle ülkemizde hemen gündeme oturdu. Erdoğan hükümeti bu gazla, Esad sürecindeki icraatlarının haklılığını bilinçaltlarına vurguladı (!). ABD ve İngiltere, Kıbrıs’taki üstlerine “hazır ol” emri verdi. Görünen Haçlıların, Türkiye, Arabistan ve Katar eliyle başaramadıkları işi bizzat kendilerinin başarmaya niyetli oldukları.
Türkiye’de ise Esad sonrası Ankara’nın tedirginlikleri konuşuluyor. Ankara (hükümet) tedirgin olmakla haklı. Çünkü Suriye’ye olası bir haçlı çıkarması karşısında Türkiye resmen Rusya’nın karşısında olacak ve Türkiye’nin Rusya’ya karşı duracak ne askeri ve ne de ekonomik bir altyapısı yok. Artı Suriye’den sonra sıranın Türkiye’nin ele geçirilmesine geleceğini çocuk beyinler bile idrak ediyor…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- İran, İsrail ve biz / 16.06.2025
- Bugün İslam Dini ‘kemale’ erdi / 15.06.2025
- İran uyanacak ve uyandıracak mı? / 14.06.2025
- Bakan Şimşek’ten korkutan açıklama: ‘En kötüyü geride bıraktık’ / 13.06.2025
- Gerçekler ve yalanlar / 12.06.2025
- MHP’de gömlek değiştirdi / 11.06.2025
- Mafya dönemi bitti organize suçlar dönemi başladı / 09.06.2025
- Devlet bağımsız ise yargı da bağımsızdır / 08.06.2025
- Baba devlet / 07.06.2025
- Adalet varsa zulüm, zulüm varsa adalet yoktur / 06.06.2025
- Bugün İslam Dini ‘kemale’ erdi / 15.06.2025
- İran uyanacak ve uyandıracak mı? / 14.06.2025
- Bakan Şimşek’ten korkutan açıklama: ‘En kötüyü geride bıraktık’ / 13.06.2025
- Gerçekler ve yalanlar / 12.06.2025
- MHP’de gömlek değiştirdi / 11.06.2025
- Mafya dönemi bitti organize suçlar dönemi başladı / 09.06.2025
- Devlet bağımsız ise yargı da bağımsızdır / 08.06.2025
- Baba devlet / 07.06.2025
- Adalet varsa zulüm, zulüm varsa adalet yoktur / 06.06.2025