“Ben rahmet peygamberiyim, ben harp peygamberiyim.”
-Hadis-
Ahir zamanın tecelli ettiği günümüzde diyalog çalışmaları çerçevesinde, Hz. Peygamber’siz (s.a.v.) İslam anlayışı topluma şırınga edilmeye çalışılmaktadır. Bunun kabul görmediği ortamlarda ise Hıristiyanlıktaki Hz. İsa motifine benzer unsurlarla Peygamber Efendimiz sunulmaktadır.
Bir yanağına tokat yediğinde diğer yanağını çeviren, edilgen, aciz, zayıf bir resul portresi; sevgi ve hoşgörü kelimeleri arasında vasfedilmektedir. Bu anlayışa göre ehl-i kitapla diyalog yapan, bulunduğu topluma karşı hiçbir yaptırım uygulamayan, hümanist peygamber, ancak müşriklere karşı şiddet kullanmıştır.
Oysa ki Allah’ın Resulü (s.a.v.) hem rahmet, hem savaş peygamberidir. Hem uyarıcı hem müjdeleyicidir. (Hud sûresi, 2). Diyalogcular görmezlikten gelse de O (s.a.v.), müşriklerle, Yahudi ve Hıristiyanlarla dinler arası diyalog yapmamış, tebliğ yapmış, gerektiğinde de ordulara komutan olmuş, savaşmıştır.
Bedir, Uhud, Hendek savaşlarını müşriklerle yapan Resulullah (s.a.v.); Medine’de bulunan üç Yahudi kabilesiyle, Hayber Yahudileriyle, ardından da Hıristiyan Bizans’la harbetmiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medine’ye hicret ettiğinde Medine’de Kaynukâoğulları, Nadiroğulları ve Kureyzâoğulları adında üç Yahudi kabilesi ve az sayıda Hıristiyan bulunuyordu. Resulullah (s.a.v.) onlarla Medine Sözleşmesi'ni yaptı. Yapılan anlaşma aynı zamanda bütün dünyada yazılı ilk anayasa olma özelliğini de taşımaktadır. Anlaşmayla beraber bütün gruplar ihtilaf ettikleri konularda müracaat ve hüküm makamı olarak Resulullah’ı (s.a.v.) kabul etmektedirler. Böylece kendilerine tebliğde bulunulan İslam’a muhalif kabileler Medine’deki İslam devletini tanımışlardır. (Rahmeten li’l Alemin Hz. Muhammed (s.a.v.), Prof. Dr. Haydar Baş, İcmal yay. genişletilmiş 17. Baskı, c. 1, s. 412).
Yani hüküm Allah’a ve Resulüne aittir!
Yapılan anlaşmanın üzerinden çok zaman geçmeden Kaynukâ Yahudileri, Müslüman bir kadını taciz etmişlerdir. Çarşılarına alışveriş için gelen kadının otururken elbisesinin eteğini arkadan sırtına iğnelemişlerdir. Ayağa kalkınca Müslüman hanımın avret yeri açılmıştır. Kadın bağırarak yardım istemiş oradan geçen bir Müslüman dükkan sahibini öldürmüş, diğer Yahudiler de onu şehit etmiştir. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) Kaynukâoğulları’na haddini bildirmek için yola çıkmıştır. On beş gün boyunca kuşatma altında tutulan Yahudiler sonunda teslim olmuşlardır. Münafıkların başı İbn Ubeyy’in affedilmeleri için çok ısrar ederek yalvarması sonucunda Resulullah (s.a.v.), “Çözün bunları! Allah bunlara ve bunlarla birlikte olanlara lanet etsin” demiş, Kaynukâoğulları’nı öldürmekten vazgeçerek Medine’den sürmüştür. (Hz. Peygamber’in Yahudilerle Münasebetleri; İsmail Hakkı Atçeken; Marifet yay. 1996, s.118-119)
Nadiroğulları ile savaşın sebebi ise, onların Mekke müşrikleriyle işbirliği yapmaları ve Resulullah’a (s.a.v.) suikast düzenlemeleriydi. Hz. Cebrail’in suikastı haber vermesi üzerine Resulullah (s.a.v.), Ben-i Nadir yurduna elçi göndererek on beş gün içinde bölgeyi terk etmelerini istemiştir. Aksi halde savaşılacaktır. Münafıkların kışkırtmaları sebebiyle olumsuz cevap veren Nadir oğullarının üzerine yürünür. Kuşatma sonunda mağlup edilirler ve taşıyabilecekleri ağırlıklarıyla gitmelerine izin verilirse Medine’yi terk etmeye razı olduklarını bildirirler. Sonuç; Resulullah (s.a.v.) izin verir…
Hicretin beşinci yılında neredeyse bütün Arabistan Hz. Peygamber’e (s.a.v.) karşı birleşir. On bin kişilik bir orduyla Medine’yi kuşatırlar. Müslümanların sayısı üç bindir ve şehri hendek kazarak savunurlar. Bu savaşta Kureyza Yahudileri müşriklerin Müslümanları arkadan vurma planlarını kabul ederek ihanet ederler. Harbin şiddetinden dolayı ilk defa Resulullah (s.a.v.) ikindi namazını geçirir ve bu sebeple beddua eder. 20 gün süren kuşatma sonunda Allah’ın yardımı gelir ve çıkan fırtınayla düşman darmadağın olur. Savaş sonrasında evine dönen Resulullah (s.a.v) zırhını çıkarırken Cebrail (a.s.) gelere, “Ey Allah’ın Resulü! Melekler silahını bırakmadan sen nasıl bırakırsın? Allah derhal Kureyzaoğulları üzerine yürümeni emrediyor” der. Bunun üzerine İslam ordusu yola çıkar, Hz. Ali (k.v.) sancağı kalelerinin önüne diker. Yirmi beş günlük kuşatma sonunda teslim olurlar ve ihanetlerinin cezasını çekerler…
İlerleyen zamanlarda Yahudilerle Hayber savaşı yapılacak ve Hayber fetholunacaktır.
-Hadis-
Ahir zamanın tecelli ettiği günümüzde diyalog çalışmaları çerçevesinde, Hz. Peygamber’siz (s.a.v.) İslam anlayışı topluma şırınga edilmeye çalışılmaktadır. Bunun kabul görmediği ortamlarda ise Hıristiyanlıktaki Hz. İsa motifine benzer unsurlarla Peygamber Efendimiz sunulmaktadır.
Bir yanağına tokat yediğinde diğer yanağını çeviren, edilgen, aciz, zayıf bir resul portresi; sevgi ve hoşgörü kelimeleri arasında vasfedilmektedir. Bu anlayışa göre ehl-i kitapla diyalog yapan, bulunduğu topluma karşı hiçbir yaptırım uygulamayan, hümanist peygamber, ancak müşriklere karşı şiddet kullanmıştır.
Oysa ki Allah’ın Resulü (s.a.v.) hem rahmet, hem savaş peygamberidir. Hem uyarıcı hem müjdeleyicidir. (Hud sûresi, 2). Diyalogcular görmezlikten gelse de O (s.a.v.), müşriklerle, Yahudi ve Hıristiyanlarla dinler arası diyalog yapmamış, tebliğ yapmış, gerektiğinde de ordulara komutan olmuş, savaşmıştır.
Bedir, Uhud, Hendek savaşlarını müşriklerle yapan Resulullah (s.a.v.); Medine’de bulunan üç Yahudi kabilesiyle, Hayber Yahudileriyle, ardından da Hıristiyan Bizans’la harbetmiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medine’ye hicret ettiğinde Medine’de Kaynukâoğulları, Nadiroğulları ve Kureyzâoğulları adında üç Yahudi kabilesi ve az sayıda Hıristiyan bulunuyordu. Resulullah (s.a.v.) onlarla Medine Sözleşmesi'ni yaptı. Yapılan anlaşma aynı zamanda bütün dünyada yazılı ilk anayasa olma özelliğini de taşımaktadır. Anlaşmayla beraber bütün gruplar ihtilaf ettikleri konularda müracaat ve hüküm makamı olarak Resulullah’ı (s.a.v.) kabul etmektedirler. Böylece kendilerine tebliğde bulunulan İslam’a muhalif kabileler Medine’deki İslam devletini tanımışlardır. (Rahmeten li’l Alemin Hz. Muhammed (s.a.v.), Prof. Dr. Haydar Baş, İcmal yay. genişletilmiş 17. Baskı, c. 1, s. 412).
Yani hüküm Allah’a ve Resulüne aittir!
Yapılan anlaşmanın üzerinden çok zaman geçmeden Kaynukâ Yahudileri, Müslüman bir kadını taciz etmişlerdir. Çarşılarına alışveriş için gelen kadının otururken elbisesinin eteğini arkadan sırtına iğnelemişlerdir. Ayağa kalkınca Müslüman hanımın avret yeri açılmıştır. Kadın bağırarak yardım istemiş oradan geçen bir Müslüman dükkan sahibini öldürmüş, diğer Yahudiler de onu şehit etmiştir. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) Kaynukâoğulları’na haddini bildirmek için yola çıkmıştır. On beş gün boyunca kuşatma altında tutulan Yahudiler sonunda teslim olmuşlardır. Münafıkların başı İbn Ubeyy’in affedilmeleri için çok ısrar ederek yalvarması sonucunda Resulullah (s.a.v.), “Çözün bunları! Allah bunlara ve bunlarla birlikte olanlara lanet etsin” demiş, Kaynukâoğulları’nı öldürmekten vazgeçerek Medine’den sürmüştür. (Hz. Peygamber’in Yahudilerle Münasebetleri; İsmail Hakkı Atçeken; Marifet yay. 1996, s.118-119)
Nadiroğulları ile savaşın sebebi ise, onların Mekke müşrikleriyle işbirliği yapmaları ve Resulullah’a (s.a.v.) suikast düzenlemeleriydi. Hz. Cebrail’in suikastı haber vermesi üzerine Resulullah (s.a.v.), Ben-i Nadir yurduna elçi göndererek on beş gün içinde bölgeyi terk etmelerini istemiştir. Aksi halde savaşılacaktır. Münafıkların kışkırtmaları sebebiyle olumsuz cevap veren Nadir oğullarının üzerine yürünür. Kuşatma sonunda mağlup edilirler ve taşıyabilecekleri ağırlıklarıyla gitmelerine izin verilirse Medine’yi terk etmeye razı olduklarını bildirirler. Sonuç; Resulullah (s.a.v.) izin verir…
Hicretin beşinci yılında neredeyse bütün Arabistan Hz. Peygamber’e (s.a.v.) karşı birleşir. On bin kişilik bir orduyla Medine’yi kuşatırlar. Müslümanların sayısı üç bindir ve şehri hendek kazarak savunurlar. Bu savaşta Kureyza Yahudileri müşriklerin Müslümanları arkadan vurma planlarını kabul ederek ihanet ederler. Harbin şiddetinden dolayı ilk defa Resulullah (s.a.v.) ikindi namazını geçirir ve bu sebeple beddua eder. 20 gün süren kuşatma sonunda Allah’ın yardımı gelir ve çıkan fırtınayla düşman darmadağın olur. Savaş sonrasında evine dönen Resulullah (s.a.v) zırhını çıkarırken Cebrail (a.s.) gelere, “Ey Allah’ın Resulü! Melekler silahını bırakmadan sen nasıl bırakırsın? Allah derhal Kureyzaoğulları üzerine yürümeni emrediyor” der. Bunun üzerine İslam ordusu yola çıkar, Hz. Ali (k.v.) sancağı kalelerinin önüne diker. Yirmi beş günlük kuşatma sonunda teslim olurlar ve ihanetlerinin cezasını çekerler…
İlerleyen zamanlarda Yahudilerle Hayber savaşı yapılacak ve Hayber fetholunacaktır.
Mehmet Maruf / diğer yazıları
- Akrep kıskacı / 05.12.2019
- NATO "güvenilir" midir? / 15.10.2015
- Düşmanı tanımak / 19.01.2014
- Ajax Operasyonu-II / 14.01.2014
- Ajax Operasyonu-I / 13.01.2014
- Ali Napolyon, Hacı Wilhelm ve diğerleri / 30.11.2013
- Batı bizden korkar mı? / 23.11.2013
- Biz ancak bize benzeriz / 17.11.2013
- Biz kimiz? / 14.11.2013
- Bin yıllık korku / 10.09.2013
- NATO "güvenilir" midir? / 15.10.2015
- Düşmanı tanımak / 19.01.2014
- Ajax Operasyonu-II / 14.01.2014
- Ajax Operasyonu-I / 13.01.2014
- Ali Napolyon, Hacı Wilhelm ve diğerleri / 30.11.2013
- Batı bizden korkar mı? / 23.11.2013
- Biz ancak bize benzeriz / 17.11.2013
- Biz kimiz? / 14.11.2013
- Bin yıllık korku / 10.09.2013