İtilaf Devletleri, donanmasının 18 Mart 1915'de Çanakkale Boğazı'nda uğradığı yenilginin ardından; 25 Nisan 1915 saat 04.30'da Gelibolu ve Çanakkale yarımadalarının Arıburnu, Seddülbahir ve Kumkalegibi yerlerine 308 savaş ve nakliye gemisiyle çıkarma girişiminde bulundu. Ordu komutanı Saros'ta olduğundan, 19. Tümen Komutanı MustafaKemal, emir beklemeksizin birliklerini harekete geçirdi ve Arıburnu'na çıkıp yarımadanın en kritik tepesi olan Kocaçimen'de ilerleyen İngilizbirliklerini durdurarak, kıyıya kadar sürdü. İngiliz birlikleri, donanmalarının ateşi sonucu denize dökülmekten kurtuldular ve ArıburnuZaferi kazanıldı.
Üç tarihî savaş: Anafarta,
Sakarya, Dumlupınar
Ankara'da 20 Mayıs 1932'de güven mektubunu sunarak göreve başlayan ABD Büyükelçisi General Sherril, 29 Mart 1933'te veda ziyaretinde bulunuşuna kadar Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ile yaptığı görüşmeleri, 1934 yılında "Mustafa Kemal - İnsan - Eseri - Ülkesi" adlı bir kitapta topladı. Sherril, bu kitabında, görüşmeleri sırasında Atatürk'ün "bizzat çizdiği"ni belirttiği "şema"lara da yer verdi. Eski Büyükelçi Sherril, bu şemalardan en önemlilerinin tarihi üç savaş; "Anafarta (Gelibolu), Sakarya ve Dumlupınar"ı gösterenler olduğunu kaydediyor. Arıburnu'ndaki ilk çatışmaya "Gazi"nin verdiği öneme işaret edenve 1927'deki Büyük Nutuk'ta da, "Anafarta ile Arıburnu"nun birbirinden ayrı tutulmadığını belirten Sherril, Atatürk'ün Arıburnu Zaferi'ni anlatırken, kendisine şema çizişini şöyle anlatıyor:
Atatürk'ün dehası ortaya çıkıyor
"Bizzat kendisi bana Gelibolu'daki harekatın şemalarını çizerken, Arıburnu'nun taşıdığı önemi özellikle belirtti. Beraber Çankaya tepesinde bulunduğumuz anı; ve de şahane bir gurubun yüzüne verdiği manayı asla unutamam." Mustafa Kemal'in Arıburnu'nda gösterdiği dehanın anlaşılabilmesi için, İngiliz resmi tarihini okumanın en iyi yol olduğunu bildiren Sherril, İngilizler'in bu konudaki görüşünü kitabında şöyle aktarıyor: "Çıkarmanın ilk günü Anzaklar'ın hedefe varmaktaki başarısızlığının tek sebebi 25 Nisan'da bu subayın (Mustafa Kemal) durumu seri olarak kavramasıdır."
Geldikleri gibi giderler
Çanakkale'nin geçilmezliğini tüm dünyaya gösteren Mustafa Kemal, Mondros Mütarekesi'nin 30 Ekim 1918'de imzalanmasından sonra Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı'ndan 3 Kasım 1918'de İstanbul'a döndüğünde, Çanakkale Boğazı'ndan geçmelerine izin vermediği İtilaf Devletleri Donanması'nı İstanbul Boğazı'nda görür. Askeri ulaşımı sağlayan "köhne bir motor ile" deniz ortasında bu "çelik ormanı"nın içinden geçerken Mustafa Kemal, yaveri Cevat Abbas'a, "Geldikleri gibi giderler" diyecektir.
Atatürk, İstanbul Boğazı'ndaki düşman gemilerinden, Sherril ile yaptığı görüşmelerden birinde de söz eder. Eski Büyükelçi Sherril, kitabında bu sahneyi şöyle aktarıyor:
"Samsun'a hareketinden önce Sultan'ın (son Padişah Vahdettin) kendisini kabulünü (15 Mayıs 1919) anlatırken şöyle der: 'İçeri alındım, Sultan şuraya masamın yanına oturmuştu (bunu çabucak planda gösterir). Ben şurada idim (moi kelimesini yazar). Bu tarafta bir pencere vardı (bunu P harfi ile gösterir), Haşmetmaab Sultan ise hem benimle konuşuyor hem de durmaksızın pencereden bakıyordu. Sizce neye bakıyordu? (Çabucak birkaç gemi resmi çizer). Sultan tam Yıldız Köşkünün karşısında, Boğazda demirlemiş olan Müttefik filosuna bakıyordu.' Bütün sahneyi görmek mümkündü; yalnız naklediş şekli sade ve açık değil, fakat şema sayesinde insan kendini odada zanneder, olup bitene şahit olur."
Üç tarihî savaş: Anafarta,
Sakarya, Dumlupınar
Ankara'da 20 Mayıs 1932'de güven mektubunu sunarak göreve başlayan ABD Büyükelçisi General Sherril, 29 Mart 1933'te veda ziyaretinde bulunuşuna kadar Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ile yaptığı görüşmeleri, 1934 yılında "Mustafa Kemal - İnsan - Eseri - Ülkesi" adlı bir kitapta topladı. Sherril, bu kitabında, görüşmeleri sırasında Atatürk'ün "bizzat çizdiği"ni belirttiği "şema"lara da yer verdi. Eski Büyükelçi Sherril, bu şemalardan en önemlilerinin tarihi üç savaş; "Anafarta (Gelibolu), Sakarya ve Dumlupınar"ı gösterenler olduğunu kaydediyor. Arıburnu'ndaki ilk çatışmaya "Gazi"nin verdiği öneme işaret edenve 1927'deki Büyük Nutuk'ta da, "Anafarta ile Arıburnu"nun birbirinden ayrı tutulmadığını belirten Sherril, Atatürk'ün Arıburnu Zaferi'ni anlatırken, kendisine şema çizişini şöyle anlatıyor:
Atatürk'ün dehası ortaya çıkıyor
"Bizzat kendisi bana Gelibolu'daki harekatın şemalarını çizerken, Arıburnu'nun taşıdığı önemi özellikle belirtti. Beraber Çankaya tepesinde bulunduğumuz anı; ve de şahane bir gurubun yüzüne verdiği manayı asla unutamam." Mustafa Kemal'in Arıburnu'nda gösterdiği dehanın anlaşılabilmesi için, İngiliz resmi tarihini okumanın en iyi yol olduğunu bildiren Sherril, İngilizler'in bu konudaki görüşünü kitabında şöyle aktarıyor: "Çıkarmanın ilk günü Anzaklar'ın hedefe varmaktaki başarısızlığının tek sebebi 25 Nisan'da bu subayın (Mustafa Kemal) durumu seri olarak kavramasıdır."
Geldikleri gibi giderler
Çanakkale'nin geçilmezliğini tüm dünyaya gösteren Mustafa Kemal, Mondros Mütarekesi'nin 30 Ekim 1918'de imzalanmasından sonra Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı'ndan 3 Kasım 1918'de İstanbul'a döndüğünde, Çanakkale Boğazı'ndan geçmelerine izin vermediği İtilaf Devletleri Donanması'nı İstanbul Boğazı'nda görür. Askeri ulaşımı sağlayan "köhne bir motor ile" deniz ortasında bu "çelik ormanı"nın içinden geçerken Mustafa Kemal, yaveri Cevat Abbas'a, "Geldikleri gibi giderler" diyecektir.
Atatürk, İstanbul Boğazı'ndaki düşman gemilerinden, Sherril ile yaptığı görüşmelerden birinde de söz eder. Eski Büyükelçi Sherril, kitabında bu sahneyi şöyle aktarıyor:
"Samsun'a hareketinden önce Sultan'ın (son Padişah Vahdettin) kendisini kabulünü (15 Mayıs 1919) anlatırken şöyle der: 'İçeri alındım, Sultan şuraya masamın yanına oturmuştu (bunu çabucak planda gösterir). Ben şurada idim (moi kelimesini yazar). Bu tarafta bir pencere vardı (bunu P harfi ile gösterir), Haşmetmaab Sultan ise hem benimle konuşuyor hem de durmaksızın pencereden bakıyordu. Sizce neye bakıyordu? (Çabucak birkaç gemi resmi çizer). Sultan tam Yıldız Köşkünün karşısında, Boğazda demirlemiş olan Müttefik filosuna bakıyordu.' Bütün sahneyi görmek mümkündü; yalnız naklediş şekli sade ve açık değil, fakat şema sayesinde insan kendini odada zanneder, olup bitene şahit olur."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.