Türkiye'de siyaset ve medyanın en az gündem ettiği başlık 'eğitimdir'. Maalesef eğitim başlığı bir mankenin kıyafeti, bir siyasi liderin gafı, kravatı veya şarkısı kadar gündem edilmiyor.
Eğitim, okul açılışları, orta ve yükseköğretim sınavları olduğu günlerde biraz gündeme gelir. O da siyasi odaklı eleştiri veya övünmeler başlığında olur.
Oysa eğitim, bir milletin var oluşu ve devletin geleceğidir. Eğer bugün milli kimlik kaybından, beyin göçünden bahsediyorsak demek ki milletin varoluş sebebini abluka ve tehdit altındadır, devletimizin beka sorunun vardır!
Hafta sonu YKS sınavları yapıldı. Sınava giren üç öğrenciden sadece birisi kazanacak. Toplamdan 2 milyondan fazla gencimiz kaybedecek.
18 yaşında kaybetme duygusu insan ruhunu nasıl etkiler, sorusunun cevabını psikologlar ve sosyologlar versin.
Biz, neden gençlerimiz kaybediyor, kaybetmek zorunda bırakılıyor, sorusunu irdeleyelim.
Merhum Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız ülkemizdeki siyaset anlayışını ve iktidarları, 'önce insan denilmediği, insana yatırım yapılmadığı için kazandık zannederken bile kaybediyoruz' şeklinde özetlemişti.
Bu özetin içindeki en önemli başlık eğitim. Aslında bahsettiğimiz insanı ihmal, cahillik ve eğitimdeki geri kalmışlığın sebeplerini devletin kurumları da açıkladıkları rakamlarla teyit ediyorlar.
Örneğin 2022 yılı hane halkı gider tablosunu açıkladı.
Ülkemizde 26 milyon hane var. Bu hanelerin % 40'tan fazlası asgari ücret (açlık sınırı altında gelir) ile geçiniyor! % 40 ise fakirlik sınırının altında bir gelire sahip. Şimdi bu çerçevede rakamlarına bir bakalım:
Hane halkı Bütçe Araştırması'nın 2022 yılı sonuçlarına göre;
Türkiye genelinde hane halklarının tüketim amaçlı yaptığı harcamalar içinde en yüksek payı %22,8 ile gıda ve alkolsüz içecek harcamaları alırken, ikinci sırayı %22,4 ile konut ve kira harcamaları, üçüncü sırayı ise %21,3 ile ulaştırma harcamaları aldı. (Özetle insanımız hayatta kalmak ve çalışmak için yaşıyor.)
Hane halkının bütçesinden eğitime ayırdığı pay: % 1,4
Sağlık için ayırdığı pay: % 2,2
Kültür ve eğlence için ayırdığı pay: %2,5
Böylesi vahim bir tabloda eğitimli, sağlıklı ve mutlu bir nesil yetiştirmek nasıl mümkün olsun ki?
Bu vahim tablonun sahibi kim? Görünürde iktidarlar ve 21 yıllık Erdoğan yönetimidir. Asılda ise hepimiziz. Çünkü razı olduk, kabullendik, hakkımızı terk ettik.
BTP lideri Hüseyin Baş tek cümle ile konuyu özetledi: 'Eğitimde fırsat eşitliği! Güzel kardeşim, sen sınavı kaybetmedin. Biz, seni kaybettik'.
Kazanabiliriz de
"Eğitim, insana insan olmasını anlatmak, onu, insan yapmaktır. Öğretim ise bilgi dallarını, meslek dallarını ona öğretmektir. Mühendislik, doktorluk öğretime girer. Öğretmenliği öğretmek, doktorluğu öğretmek öğretime girer.
Ama hepsinin bir şahsiyet, karakter, insan olma duygusu vardır ki bu da eğitimin içerisine girer. O bakımdan eğitim her şeyin üstündedir.
Belki orada okuduğu mesleğin adamı olamaz ama mükemmel bir insan olur. O insanı bakkal yaparsınız, onda insanlık ruhu olduğu için herkese bakkal olarak faydalı olur.
Çöpçü yaparsınız, çöpçü olarak herkese faydalı olur. Makamı ve mevkii ne olursa olsun, insanlar sevdiği, halk sevdiği için onu seçip vekil yapar, bu sefer de orada faydalı olur.
Niçin? Bu insanın, insani yönü tekemmül ettirilmiştir de ondan.
İnsan, iyi bir adam olduktan sonra neyi öğrenirse öğrensin, doğrudur.
Ama yanlışla doğruyu, hak ile batılı, faydalı ile zararlıyı, gece ile gündüzü tefrik edemeyen bir insana, kalkıp da bütün bilgileri verirseniz bu, çocuğun silahla oynamasına benzer.
İdeal insanı yetiştirmede bütün kurumlara görev düşmektedir
Arzu edilen insan yetiştirmede herkese görevler düşmektedir. Bu konuda bütün kurumlar birbirini tamamlar.
Mesela, bir çocuk sadece ailede yetişmez. Bir çocuk sadece okulda da yetişmez. Bir çocuk sokakta da yetişir. Televizyon seyrederken de yetişir. Gazeteyi okurken de yetişir. Bu konuda yüzde olarak hepsinin bir payı vardır.
O bakımdan topluma ait bütün eğitici kurumların (ki bence basının yayının burada çok büyük rolü vardır) hepsinin bir vazifeyi üstlenmesi lazımdır.
O model insanı yetiştirmeye hepsinin gayret etmesi lazımdır. Aksi taktirde bir tanesi yaparken bir tanesi yıkar.
Onun için bizde son zamanlarda dikkat ederseniz bir kurumun kabul ettiğini diğeri kabul etmiyor. Bir bunalım dönemi yaşıyoruz.
Bu bunalımdan kim istifade eder? Kurtlar bulanık havayı sever, misali milletin düşmanları istifade eder.
Millet bundan karlı çıkmaz. Onun için yaygın eğitim dediğimiz eğitim modelin de, gerek televizyonlarımızın, gerek radyolarımızın gerek gazetelerimizin, gerek dergilerimizin tamamının bir payı vardır.
Hepsi de o millet kimliğine bir şeyler kazandırmak için gayret etmesi lazımdır. Bu olduğu taktirde korkmayalım, istikbal bu millete ait olacak, milletimizin geleceği çok parlak olacaktır" diyor Merhum Prof. Dr. Haydar Baş, Niçin Türkiye adlı eserinde.
Ülkemizde her şey var. Ama önce insan, diyen kafa yok. Demek ki, bu kafaların değişmesi şart. Artık başa, Baş lazım
- Türklerle dost ol ama düşman olma / 14.09.2025
- Misyonerlerin hedefi Atatürk / 13.09.2025
- AKP 14 yıl önce verip tutmadığı sözleri ileri bir tarihe güncelledi / 12.09.2025
- Kolombiya’nın, İspanya’nın yaptığını AKP yapamadı / 11.09.2025
- Yaşanılanlar tesadüf değil / 10.09.2025
- Bebek katili: ‘Suriye ve Rojava kırmızıçizgimdir’ / 08.09.2025
- Yolsuzluğun, rüşvetin, kul hakkını partisi olur mu? / 07.09.2025
- Vahşet adasındaki kilisede ayin var / 06.09.2025
- Semud konvoyu ve Türkiye / 05.09.2025