Af konusunu bu sütunda bir kaç kez ele almak durumunda kaldık. Bu son çıkan affı Ecevit'in çok sık kullandığı ifade ile "içime sindiremiyorum". Gerçekten bir hukukçu olarak bana, çıkarılan kanunlar içinde en yanlışlardan bir kaçını say deseler, bu en son af kanununu listenin başına yazarım. Bu af kanununun hiç bir hukuki, siyasi ve sosyal temeli mevcut değildi. Hangi tekniği kullandığı; suçu mu suçluyu mu dikkat alarak çıkarıldığı bilinmiyordu.
Buna rağmen, çıkarılış gerekçesi şu satırlarla belirtilmişti: "Son af kanunundan bu yana 25 yıl geçtiği, bu süre zarfında siyasal, ekonomik ve sosyal bakımdan derin değişiklikler meydana geldiği, özellikle ekonomik ve sosyal yapının yozlaşması, adaletsiz gelir dağılımının yol açtığı yoksulluk, ahlaki değerlerde aşınma, sağlıksız kentleşme, aşırı tüketimin körüklenmesi, görsel yayınlardaki şiddet sahneleri; silahlanma eğilimi ve yüksek oranlardaki işsizlik, suçların artmasında başlıca etkenler olmuştur. Sınırlı da olsa genel bir af çıkarılması, geçmiş anlaşmazlıkların unutulmasına yeni ve sakin toplumsal hayata yönelmeyi ve genel barışı sağlayacaktır. Böylece, aftan yararlananlara toplumun üretken üyesi olarak yeni bir başlangıç yapma fırsatı verilmiş olacaktır."
Teşhis olarak bu gerekçelerin tamamına katılmakla beraber, suç işlemede etken olarak gösterilen sorunlardan hangisi çözüldü ki affettiğiniz kişiler "toplumun üretken üyesi" olacaklar? Esasen bu satırlar "laf ola beri gele" cinsinden ifadelerdir. Nitekim bugüne kadar af neticesi çıkarılanların 64'ü yani 2/3 belli bir süre sonra tekrar hapishaneye dönmektedir. Nitekim bir kısmı aynı ya da benzeri bir suçu işleyerek döndü bile. Bu affın asıl nedeni "koyacak yerimiz kalmadı" mantığına dayanıyordu; ne var ki dönüşler hızlanınca bir süre sonra gerekçe de bir işe yaramayacaktır. Geriye kala kala Rahşan Hanımın teklifini Ecevit'in kırmaması kalacaktır.
Bu kanun Anayasa Mahkemesinden döner demiştik. Belki beklediğimiz oranda olmadı ama bir genişleme oldu. Bu af kanunu ile, işkenceci devlet görevlilerinin cezaları af kapsamı dışında tutulurken (md. 243), işkence neticesi adam öldürme fiili (md. 450) af kapsamı içine alınmıştı; keza, ırza geçme suçu af dışı tutulmuşken, ırza geçmek fiilini işlerken direnen kişiyi öldüren af kapsamı içine alınmıştı. Yine, "görevi ihmal" suçu (md. 230) af kapsamı içine alınırken torba hüküm sayılabilecek "görevin genel nitelikte kötüye kullanılması" suçu (md. 240) af kapsamı dışı tutulmuştu.
Böylesine tutarsızlıkla dolu bir af kanununu Cumhurbaşkanı, kapsamı genişler endişesiyle olsa gerektir ki, Anayasa Mahkemesine iptal davası yolu ile götürmedi. Fakat, alt mahkemelerde görülmekte olan davalar yolu ile önemli sayıda itirazda bulunuldu. Ancak, Anayasa Mahkemesi eskiden aldığı kısmen haklı kısmen haksız eleştiriler nedeniyle, affın kapsamını mümkün olduğu kadar dar çerçevede genişletti. Gerçekten 1974 tarihli Af Kanunu'nun af dışı bıraktığı teröristleri iptal neticesi af kapsamının içine almakla suçlanan Yüksek Mahkeme, 1991'de çıkarılan Şartlı Salıverme'nin de kapsamını genişleterek "ırza geçme" ve "uyuşturucu ticareti" gibi toplumda infilak uyandıran bazı suç tiplerini de af kapsamı içine alarak ciddi tenkitlere maruz kalmıştı.
Gerçekten de bu kararlar bizce de çelişkiliydi. Bir taraftan bu şekilde affın kapsamını genişletirken, öte yan TCK. 125 ve benzeri yani devlet aleyhine işlenen cürümlerin af dışı tutulmasını açıklarken de "yasa koyucu, şartlı salıvermenin koşullarını zaman içinde, toplumun gelişmesine göre serbestçe takdir edebilir" yorumunu getiriyor.
Önceki kararları ile bazı çelişkilere düşmekle beraber, bu sefer ahlaka aykırı bazı suç türlerini af kapsamı içine almamasını; keza hortumcuların af dışı tutulmasını yerinde buluyoruz. Bu arada "görevi kötüye kullanma" ve "tehdit suçu" gibi bazı suçların ağır tipleri af kanununda yer alırken aynı suçların daha çok emniyet güçlerinin işleyebilecekleri türü olanların sırf bu gerekçe ile af dışı bırakılmasını "eşitlik ilkesi" ve "vicdan" noktasından çok yanlış bulmuştuk. Neyse ki; Anaysa Mahkemesi bu hatayı bu suçları da af kapsamı içine alarak gidermiş oldu. Hatırlanacağı üzere Adalet Bakanı maalesef bu suçların affı durumunda polislerin de kapsam içine gireceği endişesi ile olsa gerektir ki, "bu maddeler af kapsamına alınırsa istifa ederim" diyebilmişti.
Unutmayalım ki, ülkede sorunları sadece polis kesimi çıkarıyor değil. Suç işleme meyli her kesimde mevcut. Siyasilerin işledikleri suçlar çok mu az? Dolayısıyla sırf emniyet güçlerinin daha sık işleyebileceği bazı suçları sırf bu gerekçe ile af kapsamı dışında tutulması yanlışlığı bu şekilde giderilmiş oldu.
Netice itibariyle, bazı tezatlara rağmen Anayasa Mahkemesi'nin bu son af kanunu karşısındaki tutumunu olumlu karşılıyoruz.
Buna rağmen, çıkarılış gerekçesi şu satırlarla belirtilmişti: "Son af kanunundan bu yana 25 yıl geçtiği, bu süre zarfında siyasal, ekonomik ve sosyal bakımdan derin değişiklikler meydana geldiği, özellikle ekonomik ve sosyal yapının yozlaşması, adaletsiz gelir dağılımının yol açtığı yoksulluk, ahlaki değerlerde aşınma, sağlıksız kentleşme, aşırı tüketimin körüklenmesi, görsel yayınlardaki şiddet sahneleri; silahlanma eğilimi ve yüksek oranlardaki işsizlik, suçların artmasında başlıca etkenler olmuştur. Sınırlı da olsa genel bir af çıkarılması, geçmiş anlaşmazlıkların unutulmasına yeni ve sakin toplumsal hayata yönelmeyi ve genel barışı sağlayacaktır. Böylece, aftan yararlananlara toplumun üretken üyesi olarak yeni bir başlangıç yapma fırsatı verilmiş olacaktır."
Teşhis olarak bu gerekçelerin tamamına katılmakla beraber, suç işlemede etken olarak gösterilen sorunlardan hangisi çözüldü ki affettiğiniz kişiler "toplumun üretken üyesi" olacaklar? Esasen bu satırlar "laf ola beri gele" cinsinden ifadelerdir. Nitekim bugüne kadar af neticesi çıkarılanların 64'ü yani 2/3 belli bir süre sonra tekrar hapishaneye dönmektedir. Nitekim bir kısmı aynı ya da benzeri bir suçu işleyerek döndü bile. Bu affın asıl nedeni "koyacak yerimiz kalmadı" mantığına dayanıyordu; ne var ki dönüşler hızlanınca bir süre sonra gerekçe de bir işe yaramayacaktır. Geriye kala kala Rahşan Hanımın teklifini Ecevit'in kırmaması kalacaktır.
Bu kanun Anayasa Mahkemesinden döner demiştik. Belki beklediğimiz oranda olmadı ama bir genişleme oldu. Bu af kanunu ile, işkenceci devlet görevlilerinin cezaları af kapsamı dışında tutulurken (md. 243), işkence neticesi adam öldürme fiili (md. 450) af kapsamı içine alınmıştı; keza, ırza geçme suçu af dışı tutulmuşken, ırza geçmek fiilini işlerken direnen kişiyi öldüren af kapsamı içine alınmıştı. Yine, "görevi ihmal" suçu (md. 230) af kapsamı içine alınırken torba hüküm sayılabilecek "görevin genel nitelikte kötüye kullanılması" suçu (md. 240) af kapsamı dışı tutulmuştu.
Böylesine tutarsızlıkla dolu bir af kanununu Cumhurbaşkanı, kapsamı genişler endişesiyle olsa gerektir ki, Anayasa Mahkemesine iptal davası yolu ile götürmedi. Fakat, alt mahkemelerde görülmekte olan davalar yolu ile önemli sayıda itirazda bulunuldu. Ancak, Anayasa Mahkemesi eskiden aldığı kısmen haklı kısmen haksız eleştiriler nedeniyle, affın kapsamını mümkün olduğu kadar dar çerçevede genişletti. Gerçekten 1974 tarihli Af Kanunu'nun af dışı bıraktığı teröristleri iptal neticesi af kapsamının içine almakla suçlanan Yüksek Mahkeme, 1991'de çıkarılan Şartlı Salıverme'nin de kapsamını genişleterek "ırza geçme" ve "uyuşturucu ticareti" gibi toplumda infilak uyandıran bazı suç tiplerini de af kapsamı içine alarak ciddi tenkitlere maruz kalmıştı.
Gerçekten de bu kararlar bizce de çelişkiliydi. Bir taraftan bu şekilde affın kapsamını genişletirken, öte yan TCK. 125 ve benzeri yani devlet aleyhine işlenen cürümlerin af dışı tutulmasını açıklarken de "yasa koyucu, şartlı salıvermenin koşullarını zaman içinde, toplumun gelişmesine göre serbestçe takdir edebilir" yorumunu getiriyor.
Önceki kararları ile bazı çelişkilere düşmekle beraber, bu sefer ahlaka aykırı bazı suç türlerini af kapsamı içine almamasını; keza hortumcuların af dışı tutulmasını yerinde buluyoruz. Bu arada "görevi kötüye kullanma" ve "tehdit suçu" gibi bazı suçların ağır tipleri af kanununda yer alırken aynı suçların daha çok emniyet güçlerinin işleyebilecekleri türü olanların sırf bu gerekçe ile af dışı bırakılmasını "eşitlik ilkesi" ve "vicdan" noktasından çok yanlış bulmuştuk. Neyse ki; Anaysa Mahkemesi bu hatayı bu suçları da af kapsamı içine alarak gidermiş oldu. Hatırlanacağı üzere Adalet Bakanı maalesef bu suçların affı durumunda polislerin de kapsam içine gireceği endişesi ile olsa gerektir ki, "bu maddeler af kapsamına alınırsa istifa ederim" diyebilmişti.
Unutmayalım ki, ülkede sorunları sadece polis kesimi çıkarıyor değil. Suç işleme meyli her kesimde mevcut. Siyasilerin işledikleri suçlar çok mu az? Dolayısıyla sırf emniyet güçlerinin daha sık işleyebileceği bazı suçları sırf bu gerekçe ile af kapsamı dışında tutulması yanlışlığı bu şekilde giderilmiş oldu.
Netice itibariyle, bazı tezatlara rağmen Anayasa Mahkemesi'nin bu son af kanunu karşısındaki tutumunu olumlu karşılıyoruz.
Burhan Kuzu / diğer yazıları
- Bir ulus yok ediliyor / 10.08.2001
- Sınırlı af kararı / 03.08.2001
- Dünya barışı ya da fırtına öncesi sessizlik / 20.07.2001
- İnsan kasapları Lahey'e götürülüyor / 13.07.2001
- Türkiye kötü yönetiliyor / 06.07.2001
- 78 yılda 56 parti kapatıldı / 29.06.2001
- Aileye şirket bakışı / 22.06.2001
- Azınlık hakları / 15.06.2001
- RTÜK Kanunu / 08.06.2001
- TÜSİAD'ın 10 emri / 01.06.2001
- Sınırlı af kararı / 03.08.2001
- Dünya barışı ya da fırtına öncesi sessizlik / 20.07.2001
- İnsan kasapları Lahey'e götürülüyor / 13.07.2001
- Türkiye kötü yönetiliyor / 06.07.2001
- 78 yılda 56 parti kapatıldı / 29.06.2001
- Aileye şirket bakışı / 22.06.2001
- Azınlık hakları / 15.06.2001
- RTÜK Kanunu / 08.06.2001
- TÜSİAD'ın 10 emri / 01.06.2001