Ülkemizde siyasi sistemlerin haddinden çok önemsendiğini, son yapılan referandumun tartışmaları ortaya koymuştur. Elbette siyasi sistemler önemlidir. Ancak esas olan sistem değil adalettir. Adaleti sağlayan siyasi sistemler nasıl olursa olsun, zulme dayananlardan daha üstündür ve toplumlardan daha çok destek görürler.
Toplumlar siyasi sistemlerden sadece ve sadece adalet beklerler. Adalet görürlerse veya umarlarsa, gönül rızasıyla yöneticilere itaat ederler. Zulümle karşılaşırlarsa, korkarak boyun eğerler ve isyan için fırsat kollarlar.
Siyasi sistemler toplumların kültürel ve sosyal şartlarına göre şekillenirler. Onun için siyasi sistem ithal etmek hiçbir ülkeye yarar getirmemiştir. Denilebilir ki, bu konuda Türkiye en müşahhas örnektir. Zira Türkiye'deki yöneticiler, siyasi sistem şöyle dursun, en özel kanunları bile ithal etme yoluna gitmişlerdir. Bu tarihi, hukuki, siyasi ve sosyal yanlışlığın doğurduğu sıkıntılar cümlenin malumudur.
Siyasi sistemler ve çıkarılan kanunlar toplumun sosyal yapısına uygun olmazlarsa, uygulanamazlar. Daha doğrusu beklenilen sonucu vermezler. O bakımdan "en doğru kanun olmaz, toplumlar için en uygun kanun olur" denilmiştir.
Buna örnek, ABD Başkanı Abraham Lincoln'un 1863'de yayınladığı "özgürlükler bildirgesi" gösterilebilir. Söz konusu bildirge ile kölelik kaldırıldı. Bu doğruydu, yerindeydi ve herkes tarafından alkışlanmıştı. Ne var ki, sosyal yapı ve toplum buna hazır olmadığından özgürleşen köleler aç kaldılar ve tekrar köleliğe dönüş yaptılar.
Maalesef, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, bu zemin ve çerçevede tartışılmadı. Her zaman olduğu gibi tartışmalar başka başka alanlara kaydı. Halk neyi oyladığını tam olarak anlamadan referandum yapıldı ve bitti.
Hâsılı önümüzdeki yıllarda yeni bir siyasi sistemi deneyeceğiz. Görülecektir ki, bu siyasi sistemi savunanların iddia ettikleri gibi, gerekli şartlar oluşturulmadan ve çalışmadan ülke ekonomik alanda şaha kalkmayacaktır. Çünkü ekonomik kalkınmanın kendine mahsus kural ve kanunları vardır.
Ekonomik kalkınmanın gerçekleşmesi için bunlara uymak kaçınılmazdır. Eğer aksi geçerli olsaydı, parlamenter sistemi uygulayan ülkelerin hiçbirisinin kalkınmaması gerekirdi. Hâlbuki kalkınmış ülkelere baktığımızda hepsinin farklı ve birbirine hiç benzemeyen siyasi sistemler uyguladıklarını görürüz.
Bu hususta en tipik örnek Çin'dir. Çin, siyasi sistem olarak hâlâ komünizmi uygulamaktadır. Öyle ki, şehirler arasında seyahat serbestçe yapılamıyor. İkinci çocuk sahibi olmak yasaklanmıştır. Böylesi siyasi kısıtlamalara rağmen Çin, dünyada ekonomik büyümesinden ve üretim gücünden söz ettirmeyi başarmıştır.
Gönül isterdi ki, ülkemizde siyasi sistem için referandum yapılmadan önce halka ne istediği sorulsaydı, öyle inanıyoruz alınacak cevap mutlaka adalet olurdu. O nedenle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini savunanlara, sistemden ziyade adalete öncelik ve önem vermelerini tavsiye ediyoruz.
Toplumlar siyasi sistemlerden sadece ve sadece adalet beklerler. Adalet görürlerse veya umarlarsa, gönül rızasıyla yöneticilere itaat ederler. Zulümle karşılaşırlarsa, korkarak boyun eğerler ve isyan için fırsat kollarlar.
Siyasi sistemler toplumların kültürel ve sosyal şartlarına göre şekillenirler. Onun için siyasi sistem ithal etmek hiçbir ülkeye yarar getirmemiştir. Denilebilir ki, bu konuda Türkiye en müşahhas örnektir. Zira Türkiye'deki yöneticiler, siyasi sistem şöyle dursun, en özel kanunları bile ithal etme yoluna gitmişlerdir. Bu tarihi, hukuki, siyasi ve sosyal yanlışlığın doğurduğu sıkıntılar cümlenin malumudur.
Siyasi sistemler ve çıkarılan kanunlar toplumun sosyal yapısına uygun olmazlarsa, uygulanamazlar. Daha doğrusu beklenilen sonucu vermezler. O bakımdan "en doğru kanun olmaz, toplumlar için en uygun kanun olur" denilmiştir.
Buna örnek, ABD Başkanı Abraham Lincoln'un 1863'de yayınladığı "özgürlükler bildirgesi" gösterilebilir. Söz konusu bildirge ile kölelik kaldırıldı. Bu doğruydu, yerindeydi ve herkes tarafından alkışlanmıştı. Ne var ki, sosyal yapı ve toplum buna hazır olmadığından özgürleşen köleler aç kaldılar ve tekrar köleliğe dönüş yaptılar.
Maalesef, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, bu zemin ve çerçevede tartışılmadı. Her zaman olduğu gibi tartışmalar başka başka alanlara kaydı. Halk neyi oyladığını tam olarak anlamadan referandum yapıldı ve bitti.
Hâsılı önümüzdeki yıllarda yeni bir siyasi sistemi deneyeceğiz. Görülecektir ki, bu siyasi sistemi savunanların iddia ettikleri gibi, gerekli şartlar oluşturulmadan ve çalışmadan ülke ekonomik alanda şaha kalkmayacaktır. Çünkü ekonomik kalkınmanın kendine mahsus kural ve kanunları vardır.
Ekonomik kalkınmanın gerçekleşmesi için bunlara uymak kaçınılmazdır. Eğer aksi geçerli olsaydı, parlamenter sistemi uygulayan ülkelerin hiçbirisinin kalkınmaması gerekirdi. Hâlbuki kalkınmış ülkelere baktığımızda hepsinin farklı ve birbirine hiç benzemeyen siyasi sistemler uyguladıklarını görürüz.
Bu hususta en tipik örnek Çin'dir. Çin, siyasi sistem olarak hâlâ komünizmi uygulamaktadır. Öyle ki, şehirler arasında seyahat serbestçe yapılamıyor. İkinci çocuk sahibi olmak yasaklanmıştır. Böylesi siyasi kısıtlamalara rağmen Çin, dünyada ekonomik büyümesinden ve üretim gücünden söz ettirmeyi başarmıştır.
Gönül isterdi ki, ülkemizde siyasi sistem için referandum yapılmadan önce halka ne istediği sorulsaydı, öyle inanıyoruz alınacak cevap mutlaka adalet olurdu. O nedenle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini savunanlara, sistemden ziyade adalete öncelik ve önem vermelerini tavsiye ediyoruz.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018