Bir ülkenin dört tarafının düşmanla çevrilmesinden daha tehlikeli bir durumu arzedeyim mi? O ülkenin siyasilerinin dış tehditleri artık tehdit olarak görmemesi...Ülkelerin ve milletlerin varlıklarını devam ettirebilmeleri için tarihten de ders alarak oluşturdukları tehdit algılamaları vardır. Ve bunlara göre bir takım kırmızı çizgiler oluşturulur ve gelen her siyasi bunlara uymakla mükelleftir.Bugün ABD dünya siyasetinde etkinliğini sürdürebiliyorsa, bunun en temel sebebi bu tehdit algılamasını sınırlarının çok ötesine taşıması ve dünya genelinde kırmızı çizgilere sahip olmasıdır.Tehditleri tespit için gerekli istihbarat çalışmalarını yapmak, tehditleri öngörüp gerekli önlemleri almak, korku içinde yaşamak demek değildir. Başbakan Erdoğan'ın geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamalar, maalesef devletin en üst düzeyinde söylenmemesi gereken ifadelerdir.Erdoğan, "Türkiye'nin korkularla varabileceği hiçbir yer yoktur. Türkiye'nin gölgesinden korkarak, hayali tehditlerden korkarak, sanal düşmanlar üreterek hiçbir yere varması mümkün değildir" dedi.Erdoğan sözlerinin devamında, "Attığımız her adım karşısında 'Türkiye bölündü, bölünüyor, bölünecek' demek, bu korkuyu gün be gün büyütmek, çok büyük bir özgüven eksikliğine işaret eder" ifadelerini kullandı.Sayın Erdoğan bu ifadeleri, Hükümetin "Kürt Açılımı", "Ermeni Açılımı", "Kıbrıs Açılımı", "Azınlık Açılımı" gibi icraatlarına muhalefet edenler için kullanıyor.Bu muhalefet edenlerin içinde ve hatta en önünde bizler varız. Bu sebeple Başbakan'ın bu sözlerine cevap hakkımız doğal olarak doğuyor.Kürt açılımının milli bir proje olmadığını, Kürt vatandaşlarımızı azınlık haline getirdiğini, yapılan açılımın PKK'ya ve destekçilerine fayda sağladığını ve de bu projenin temelinin Sevr olduğunu ifade ettik. Yine Ermeni açılımıyla, Azerilere verdiğimiz sözden caydığımızdan, Ermeniler işgal ettikleri Azeri topraklarından çıkmadıkları halde bu adımın atılmaya çalışıldığından, oluşturulacak tarih komisyonu ile sözde soykırımın tanınmasına zemin hazırlandığından bahsettik.Yine Kıbrıs açılımıyla Kıbrıs'ın bir adım daha Rum'a ve Yunan'a teslim edileceğinden, Kıbrıs Türk'ünün yeniden 1974 öncesi kaderine döneceğinden bahsettik. Yine yapılan ve yapılacak olan azınlık açılımlarıyla, ülkemizdeki azınlıklara, ülkemizin asıl sahibi olan milletimizden daha fazla haklar verildiğini ifade ettik. Bunlar korku değil, gerçek...Bunlar su-i zan değil, tarihi gerçeklere dayanan öngörü...Dolayısıyla bu tehlikeli adımları atmak ve atmaya devam etmek cesaret değil, başarı değil, ülkeyi ve ülkenin değerlerini peşkeş çekmektir.Sayın Başbakan, siz gerçekten milli bir ekonomi politikası uyguladınız da karşı çıkan mı oldu? Siz petrolümüzü, diğer madenlerimizi bizzat devlet eliyle çıkartıp, gelirini vatandaşlarımızla paylaştınız da itiraz eden mi oldu? Siz tarımı kalkındırdınız da, tarım köylüsünü kimseye muhtaç olmayacağı bir hayat sundunuz da "hayır bu olmaz" diyen mi oldu?Siz memurun, işçinin, emeklinin, fakirin, fukaranın cebine para koydunuz da "almam" diyen mi oldu?Siz orduyu dünyanın en güçlü ordusu haline getirdiniz, uyguladığınız güçlü devlet ve sosyal devlet politikalarıyla terörü sıfırladınız da asker buna "olmaz" mı dedi?600 milyar doları aşkın borç sizin zamanınızda oldu. Terör sizin zamanınızda azdı, hatta şehirlere indi. Madenlerimiz, şirketlerimiz sizin zamanınızda yabancılara peşkeş çekildi. Azınlıklara sizin zamanınızda en büyük haklar verildi. Misyonerler sizin zamanınızda daha fazla cirit atmaya başladı. Dini ve milli değerlerimiz en fazla sizin zamanınızda delik deşik oldu, tartışmaya açıldı.Statükoyu aşacağız diye, 5 bin yıllık tarihimizin ve bin yıllık Türk-İslam tarihinin bütün değerlerini yok mu edeceğiz? Attığımız adımlar bizi değerlerimizden koparıyor ve dün ülkemizi işgal edenlerin kucağına bizi atıyorsa söyler misiniz Sayın Başbakan, aldığımız risklerin millet adına alındığı söylenebilir mi? Unutmayalım edebi cümlelerle, şiirsel üslupla millete hitap etmeniz, ülkenin uyguladığınız yanlış politikalarla bölünme aşamasına geldiği gerçeğini asla örtmeyecektir.Millet bu tür edebiyatlara bir noktaya kadar kanacaktır.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Bu yerel seçimlerde değişime kapı açılacak! / 30.03.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Bu yerel seçimlerde değişime kapı açılacak! / 30.03.2024