Fizik ilmi başta olmak üzere bütün ilimler maddenin bölünemez temel parçacığının ne olduğunu merak etmişlerdir. Deneyler yapmışlar, gözlemlerini matematik diliyle ifade etmişlerdir. Maddenin temel taneciğinin bazen dalga (Çift yarık deneyi) bazen de parçacık (compton deneyi) gibi davrandığı gözlemlenmiştir. Buradan hareketle maddenin temel parçacığının hareketini tanımlayan Schrödinger, iki uzayı (dalga - parçacık) birbirine dönüştüren matematik formülasyonlar kullanmıştır.
Maddenin dualitesi olarak ifade edilen bu durum fizikçileri iki farklı düşünce grubuna ayırmıştır;
Maddenin temel parçacığı sicimciklerden (elektromanyetik alanlar) ibarettir diyenler ve hayır madde kütlesi olan bölünemez temel parçacıklardan oluşmuştur diyenler.
Zira Heisenberg’in ifadesiyle parçacığın konumu ile hızını aynı anda görme şansınız yoktur. Nerede olduğunu tespit etsek, temel parçacığın hızını (kütlesini) tespit edemeyiz, kütlesini tespit etsek konumunu tespit edemeyiz. Dolayısıyla, temel parçacık, bize kendisi hakkında tam bilgi edinmemize fırsat vermiyor. Sonuç olarak, atomdaki düzen hakkında her gün bir şeyler söyleniyor, söylenmeye devam edecektir.
Bohr, atomların bulundukları seviyelerde ivmeyle hareket etmelerine rağmen enerji kaybetmediklerini ifade etmiştir. Bütün bunlar mutlak doğruyu kavramak için yeterli değildir. Sadece mutlak doğruya işaret etmiş olabilirler. Mutlak doğruyu bilmek, eşyanın hakikatini bilme ilmiyle doğru orantılıdır. Bu özel ilim de Allah’ın has kullarına aittir.
Fen ilimleriyle uğraşanların genelinde, özellikle de gelişmekte olan ülkelerin bilim adamlarında özgün düşünmeye karşı bir karşı duruş ve bağnazlık vardır. Ayrıca, maddeyi yoktan var eden insanın ve evrenin sahibine karşı ilahlık taslarcasına bir kompleksleri mevcuttur.
Ekranlarda izlediğimiz, ilim adamlarından biri çıkıp da “Allah’ın yarattığı ruhu taşıyoruz. Onun yarattığı mekanda bulunuyoruz. Onun yarattığı evreni, atom ve atom altı parçacıklarını inceliyoruz. O zaman ilk olarak bakacağımız, istifade edeceğimiz, anlamaya çalışacağımız Allah (CC) ve onun gönderdiği ilahi kitap olan Kuran-ı Kerim’dir” diyebilir mi? Diyemezler, çünkü onlar bilimsel gerçeklikleri Allah’ı inkar etmek olarak algılamışlardır.
İstisnaları tenzih ederek diyoruz ki, özgün düşünme yetisini kaybetmiş, kompleksli ve bağnaz bilim adamlarının, ayrıntıyı ve farklılığı fark etmesi mümkün değildir.
Özgün düşünen, farkı ayrıntı içinden çekip çıkaracak insanlara her sahada ihtiyaç vardır. Bu insanlar, özel ve güzel insanlardır. Bir örnekle devam edelim.
Kapitalist ekonominin hakim olduğu, karşısında duranın aşağılandığı tabiri caizse aforoz edildiği dünyada biri çıkarak meydan okurcasına, bir ekonomik tez ortaya koyacak ve bu tez bugüne kadar hiç kimsenin ortaya koyamadığı, cesaret edemediği tez olacak, ekonomide bir çağ açacak.
Aynı kişi, başta ABD ve AB ülkeleri olmak üzere bölgemizdeki topraklarda gözü olanların istismar ettiği, kan dökülmesinde kullanmayı tasarladıkları mezhep kavgasını (sünni - şii), ortaya koyduğu eser ve strateji ile zenginliğine dönüştürüp, bunu ortaya koyduğu bilimsel temellerle ispat ederek kardeşkanının akmasını durduran kişi olacak.
Dinler arası diyalog projesini, Müslümanları Hıristiyanlaştırmak ve Hıristiyanlaştırdıkları ülkelerin idaresini, siyasetini yönlendirmek, o ülkenin bütün zenginliklerini sömürmek olarak görüp, eserleri ve uyarılarıyla bu tehlikeyi ortadan kaldıran kişi olacak.
Bohr’un atom tanımının yanlış olduğunu, doğrusunun elektronların sürekli varmış gibi göründüğü enerji seviyelerinde ise sürekli yok edilip var edildiğini, zamana getirilen tanım yetersiz olduğundan dolayı Bohr’un yanıldığını ifade eden de aynı kişidir. Bu özel kişiyi tanıdınız mı? İsterseniz biraz daha ipucu verelim. Yabancı unsurlar ve onların yerli uşakları , “onu getirmezler ki”, “iyi ama yaptırmazlar ki”, “ona müsaade etmezler ki” ifadeleriyle perdelemek istedikleri bu özel kişiyi, aslında öz kardeşlerinden daha iyi tanırlar. Yapacağını çok ama çok iyi bilirler. Buna rağmen mevcut siyasi anlayışların çözümü olmadığını, ülkeyi el birliğiyle batırdıklarını ifade ettiğinizde aynı ağızlar bu gerçeği kabul etmelerine rağmen “ama daha iyisi yok ki “ derler. Dolayısıyla çözümü ve çözümün adresini perdelemeye çalışırlar.
Bütün bu oyunlara son verebilmek, bu kişinin ismini millet olarak hatırlamaktan ve bir daha unutmamak üzere (özellikle sandık başında) beynimize ve kalbimize kazımaktan geçer. Ben varım siz millet olarak var mısınız?
Maddenin dualitesi olarak ifade edilen bu durum fizikçileri iki farklı düşünce grubuna ayırmıştır;
Maddenin temel parçacığı sicimciklerden (elektromanyetik alanlar) ibarettir diyenler ve hayır madde kütlesi olan bölünemez temel parçacıklardan oluşmuştur diyenler.
Zira Heisenberg’in ifadesiyle parçacığın konumu ile hızını aynı anda görme şansınız yoktur. Nerede olduğunu tespit etsek, temel parçacığın hızını (kütlesini) tespit edemeyiz, kütlesini tespit etsek konumunu tespit edemeyiz. Dolayısıyla, temel parçacık, bize kendisi hakkında tam bilgi edinmemize fırsat vermiyor. Sonuç olarak, atomdaki düzen hakkında her gün bir şeyler söyleniyor, söylenmeye devam edecektir.
Bohr, atomların bulundukları seviyelerde ivmeyle hareket etmelerine rağmen enerji kaybetmediklerini ifade etmiştir. Bütün bunlar mutlak doğruyu kavramak için yeterli değildir. Sadece mutlak doğruya işaret etmiş olabilirler. Mutlak doğruyu bilmek, eşyanın hakikatini bilme ilmiyle doğru orantılıdır. Bu özel ilim de Allah’ın has kullarına aittir.
Fen ilimleriyle uğraşanların genelinde, özellikle de gelişmekte olan ülkelerin bilim adamlarında özgün düşünmeye karşı bir karşı duruş ve bağnazlık vardır. Ayrıca, maddeyi yoktan var eden insanın ve evrenin sahibine karşı ilahlık taslarcasına bir kompleksleri mevcuttur.
Ekranlarda izlediğimiz, ilim adamlarından biri çıkıp da “Allah’ın yarattığı ruhu taşıyoruz. Onun yarattığı mekanda bulunuyoruz. Onun yarattığı evreni, atom ve atom altı parçacıklarını inceliyoruz. O zaman ilk olarak bakacağımız, istifade edeceğimiz, anlamaya çalışacağımız Allah (CC) ve onun gönderdiği ilahi kitap olan Kuran-ı Kerim’dir” diyebilir mi? Diyemezler, çünkü onlar bilimsel gerçeklikleri Allah’ı inkar etmek olarak algılamışlardır.
İstisnaları tenzih ederek diyoruz ki, özgün düşünme yetisini kaybetmiş, kompleksli ve bağnaz bilim adamlarının, ayrıntıyı ve farklılığı fark etmesi mümkün değildir.
Özgün düşünen, farkı ayrıntı içinden çekip çıkaracak insanlara her sahada ihtiyaç vardır. Bu insanlar, özel ve güzel insanlardır. Bir örnekle devam edelim.
Kapitalist ekonominin hakim olduğu, karşısında duranın aşağılandığı tabiri caizse aforoz edildiği dünyada biri çıkarak meydan okurcasına, bir ekonomik tez ortaya koyacak ve bu tez bugüne kadar hiç kimsenin ortaya koyamadığı, cesaret edemediği tez olacak, ekonomide bir çağ açacak.
Aynı kişi, başta ABD ve AB ülkeleri olmak üzere bölgemizdeki topraklarda gözü olanların istismar ettiği, kan dökülmesinde kullanmayı tasarladıkları mezhep kavgasını (sünni - şii), ortaya koyduğu eser ve strateji ile zenginliğine dönüştürüp, bunu ortaya koyduğu bilimsel temellerle ispat ederek kardeşkanının akmasını durduran kişi olacak.
Dinler arası diyalog projesini, Müslümanları Hıristiyanlaştırmak ve Hıristiyanlaştırdıkları ülkelerin idaresini, siyasetini yönlendirmek, o ülkenin bütün zenginliklerini sömürmek olarak görüp, eserleri ve uyarılarıyla bu tehlikeyi ortadan kaldıran kişi olacak.
Bohr’un atom tanımının yanlış olduğunu, doğrusunun elektronların sürekli varmış gibi göründüğü enerji seviyelerinde ise sürekli yok edilip var edildiğini, zamana getirilen tanım yetersiz olduğundan dolayı Bohr’un yanıldığını ifade eden de aynı kişidir. Bu özel kişiyi tanıdınız mı? İsterseniz biraz daha ipucu verelim. Yabancı unsurlar ve onların yerli uşakları , “onu getirmezler ki”, “iyi ama yaptırmazlar ki”, “ona müsaade etmezler ki” ifadeleriyle perdelemek istedikleri bu özel kişiyi, aslında öz kardeşlerinden daha iyi tanırlar. Yapacağını çok ama çok iyi bilirler. Buna rağmen mevcut siyasi anlayışların çözümü olmadığını, ülkeyi el birliğiyle batırdıklarını ifade ettiğinizde aynı ağızlar bu gerçeği kabul etmelerine rağmen “ama daha iyisi yok ki “ derler. Dolayısıyla çözümü ve çözümün adresini perdelemeye çalışırlar.
Bütün bu oyunlara son verebilmek, bu kişinin ismini millet olarak hatırlamaktan ve bir daha unutmamak üzere (özellikle sandık başında) beynimize ve kalbimize kazımaktan geçer. Ben varım siz millet olarak var mısınız?
Harun Kayacı / diğer yazıları
- O kurtuluş kapısıydı / 14.04.2024
- Zulme baş kaldırmak sistemle olur / 19.11.2023
- Hamaset mi, çözüm mü? / 16.11.2023
- Asıl hedef Türkiye! / 06.11.2023
- Sahi siz kimsiniz, Sayın Önkibar? / 08.05.2023
- Yeni Mesaj’la çeyrek asır / 01.12.2022
- İslam’ı yaşamak, Ehl-i Beyt’i anlamaktan geçer / 04.08.2022
- Gadir-i Hum bayramını anlamak / 18.07.2022
- Bermuda ekonomi üçgeninden kurtulmanın yolu / 02.12.2021
- Böyle bir şey olabilir mi, biz neyi tartışıyoruz? / 01.12.2021
- Zulme baş kaldırmak sistemle olur / 19.11.2023
- Hamaset mi, çözüm mü? / 16.11.2023
- Asıl hedef Türkiye! / 06.11.2023
- Sahi siz kimsiniz, Sayın Önkibar? / 08.05.2023
- Yeni Mesaj’la çeyrek asır / 01.12.2022
- İslam’ı yaşamak, Ehl-i Beyt’i anlamaktan geçer / 04.08.2022
- Gadir-i Hum bayramını anlamak / 18.07.2022
- Bermuda ekonomi üçgeninden kurtulmanın yolu / 02.12.2021
- Böyle bir şey olabilir mi, biz neyi tartışıyoruz? / 01.12.2021