Gün geçmiyor ki sosyal medyaya bir ilahiyatçının videosu düşmesin. Ondan sonra gelsin yorumlar, gitsin küfürler. Daha birkaç gün önce bir tanesi çıktı yine 'Allah erkeğe şiddet uygulasın diye değil, deşarj olsun, stresini atsın diye karısını dövme hakkı vermiştir. Niye Allah dediyse bir bildiği vardır demiyorsunuz?' diyerek kadına şiddeti meşru hale getirmeye çalıştı ve bunu İslam'a mal etmeye kalktı. Peki bunu neye dayanarak söyledi? Ya da bu görüşü kabul edenler bu söylemlerini neye dayandırıyorlar?
Bu tarz ifadeler; Nisa Suresi 34. Ayet-i kerimeye dayandırılıyor genelde. Bu ayetin meali;
'Erkekler; kadınları gözetip kollayıcıdırlar. Çünkü, Allah, insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır. İyi ve temiz kadınlar saygılıdırlar; Allah'ın kendilerini koruduğu gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar. Sadakatsizlik ve iffetsizliklerinden korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin, sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve nihayet onları evden çıkarın/bulundukları yerden başka yere gönderin! Bunun üzerine size saygılı davranırlarsa artık onlar aleyhine başka bir yol aramayın. Allah çok yücedir, sınırsızca büyüktür' şeklindedir.
Ancak ayetin Arapçasında geçen 'darabe' fiilini ?Türkçe'de de darp etmek şeklinde kullanılan- vurmak, dövmek anlamında çevirenler var. Hatta farklı meallerde, farklı açıklamalar da var hafifçe, misvakla, mendille dövün gibi. Bunu neye dayanarak söylediklerini anlamak zor. Zira ayette böyle bir açıklama yok. Ancak 'darabe' kelimesi Kur'an'da birçok yerde geçen ve on kadar farklı anlamda kullanılan bir kelime. Örneğin; örtünme ile ilgili ayet olan Nur Suresi 31. ayette de geçmekte ve kadınların örtülerini göğüslerinin üzerine indirmeleri, salmaları anlamında kullanılmıştır. Başka ayetlerde, sefere çıkmak, ayrılmak, örnek vermek, eğitmek, terbiye etmek gibi anlamlara da gelmektedir. Sözü geçen ayette önceki ve sonraki ayetlerle beraber de değerlendirildiğinde evden ayrılması, çıkması manasında kullanıldığını söylemek gerekir. Ki peygamber efendimizin hiçbir eşini dövdüğü görülmemiştir. Hz. Aişe ile aralarında bir anlaşmazlık yaşanmış, bir dargınlık dönemi olmuş ve Hz. Aişe bir süre babasının evinde kalmıştır. Dolayısıyla bu örnek de bu ayetin uygulaması gibidir.
Yine bu fiile delil olarak gösterilen, 9 farklı hadis kitabında geçen; 'Erkeğe karısını ne için dövdüğü sorulmaz' sözüdür. İbn-i Mace'de şöyle rivayet edilmektedir:
'el-Eş'as b. Kays, şöyle anlatmıştır: Bir gece Ömer'e yatılı misafir oldum. Gece yarısı olunca karısını dövmeye başladığını fark ettim ve hemen onları ayırdım. Ömer yatağına giderken bana dedi ki: Resûlullah'tan (s.a.v.) işittiğim şu üç şeyi benden öğren: Erkeğe, karısını ne sebepten dövdüğünü sorma; vitri kılmadan uyuma. Üçüncüsünü unuttum."
Hadiis kitaplarında Hz. Ömer ile karısı arasındaki kavganın tek şahidi ve "erkeğe, karısını niçin dövdüğü sorulmaz" sözünü Hz. Ömer'den rivayet etmiş gibi görünen tek sahabi el-Eş'as b. Kays'dır ki ondan bu sözü rivayet eden tek ravi de Abdurrahman el-Müsli'dir. Abdurrahman el-Müsli zayıf raviler arasında zikredilmiş bir ravidir ve bu rivayetten başka hiçbir hadis rivayet etmemiştir. Peygamber Efendimizin (s.a.a.) kadınlara iyi muamele etmek ile ilgili birçok kuvvetli ravi tarafından rivayet edilmiş hadisi olduğunu da düşünerek; bu hadisin Hz. Ömer'in kendi sözü olduğunu söyleyenler vardır. Ancak öyle bile olmayıp hadis olarak ifade edilen sözün güvenilirliğinin artmasını sağlamak için Hz. Ömer'e isnad edilmiş olması da ihtimal dahilinde.
Oysa ki Peygamber Efendimizin (s.a.a.); 'Hanımına güler yüzle bakan erkeğin defterine, bir köle azat etmiş sevabı yazılır.'
'Sizin en hayırlınız, hanımına en iyi davranandır. Hanımına en iyi davrananınız da benim.'
'Hanımı ile iyi geçinip, şakalaşanı Allah-u Teala sever, rızkını arttırır.'
'Hanımlarınızı üzmeyin. Onlar, Allah-u Teala'nın size emanetidir. Onlara yumuşak olun, iyilik edin.'
'Hanımlarınıza yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, onları dövmeyin, onlara çirkin demeyin, fena söz söylemeyin.'
'Hanımını döven, Allah'a ve Resulüne asi olur. Kıyamette onun hasmı ben olurum' gibi örnekler verebileceğimiz birçok hadisi varken yukarıdaki sözü söylemiş olabilir mi? Üstelik de kadına şiddetin bu kadar gündemde olduğu bir devirde böyle konuşmalar yapanların iyi niyetli olduklarını düşünmek nasıl mümkün olabilir? Hele hele bunu İslam emrediyormuş gibi anlatmak, Allah'a ve İslam dinine en büyük ihanettir. Zira son dönem insanların dinden soğuması ve bir zamanlar %99'u Müslümandır dediğimiz ülkemizde son dönem yapılan anketlerde ateist, deist ve agnostların %20'lere kadar yükseldiğinin görülmesi bunun bir sonucudur. Çünkü bu eğilimdeki vatandaşlarımızın birçoğu son 10 yılda bu görüşe eğilim gösterdiklerini ifade ediyorlar. Birçoğu da sebep olarak böyle ifadelerde bulunan hocaları(!) ve anlattıklarını gösteriyor. Bu çok acı bir durumdur. İnsanımız Kur'an'la İslam'la alakası olmayan bu söylemler ve söyleyenler yüzünden inancından edilmektedir. Bu tarz söylemlerin İslam'la alakası yoktur. Kur'an'da bunları arasanız da bulamazsınız. İşlerine geldiği gibi yorumlarla, tevillerle konuşuyorlar. Bunu yapanlara verilecek en güzel cevap, onlara prim vermemek ve araştırmak, okumak, dinimizi en güzel şekilde öğrenmektir. Çünkü ancak öğrenerek, bilinçlenerek ve el ele vererek ülkemizdeki bu din istismarcılığının önüne geçebiliriz.
Bu tarz ifadeler; Nisa Suresi 34. Ayet-i kerimeye dayandırılıyor genelde. Bu ayetin meali;
'Erkekler; kadınları gözetip kollayıcıdırlar. Çünkü, Allah, insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır. İyi ve temiz kadınlar saygılıdırlar; Allah'ın kendilerini koruduğu gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar. Sadakatsizlik ve iffetsizliklerinden korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin, sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve nihayet onları evden çıkarın/bulundukları yerden başka yere gönderin! Bunun üzerine size saygılı davranırlarsa artık onlar aleyhine başka bir yol aramayın. Allah çok yücedir, sınırsızca büyüktür' şeklindedir.
Ancak ayetin Arapçasında geçen 'darabe' fiilini ?Türkçe'de de darp etmek şeklinde kullanılan- vurmak, dövmek anlamında çevirenler var. Hatta farklı meallerde, farklı açıklamalar da var hafifçe, misvakla, mendille dövün gibi. Bunu neye dayanarak söylediklerini anlamak zor. Zira ayette böyle bir açıklama yok. Ancak 'darabe' kelimesi Kur'an'da birçok yerde geçen ve on kadar farklı anlamda kullanılan bir kelime. Örneğin; örtünme ile ilgili ayet olan Nur Suresi 31. ayette de geçmekte ve kadınların örtülerini göğüslerinin üzerine indirmeleri, salmaları anlamında kullanılmıştır. Başka ayetlerde, sefere çıkmak, ayrılmak, örnek vermek, eğitmek, terbiye etmek gibi anlamlara da gelmektedir. Sözü geçen ayette önceki ve sonraki ayetlerle beraber de değerlendirildiğinde evden ayrılması, çıkması manasında kullanıldığını söylemek gerekir. Ki peygamber efendimizin hiçbir eşini dövdüğü görülmemiştir. Hz. Aişe ile aralarında bir anlaşmazlık yaşanmış, bir dargınlık dönemi olmuş ve Hz. Aişe bir süre babasının evinde kalmıştır. Dolayısıyla bu örnek de bu ayetin uygulaması gibidir.
Yine bu fiile delil olarak gösterilen, 9 farklı hadis kitabında geçen; 'Erkeğe karısını ne için dövdüğü sorulmaz' sözüdür. İbn-i Mace'de şöyle rivayet edilmektedir:
'el-Eş'as b. Kays, şöyle anlatmıştır: Bir gece Ömer'e yatılı misafir oldum. Gece yarısı olunca karısını dövmeye başladığını fark ettim ve hemen onları ayırdım. Ömer yatağına giderken bana dedi ki: Resûlullah'tan (s.a.v.) işittiğim şu üç şeyi benden öğren: Erkeğe, karısını ne sebepten dövdüğünü sorma; vitri kılmadan uyuma. Üçüncüsünü unuttum."
Hadiis kitaplarında Hz. Ömer ile karısı arasındaki kavganın tek şahidi ve "erkeğe, karısını niçin dövdüğü sorulmaz" sözünü Hz. Ömer'den rivayet etmiş gibi görünen tek sahabi el-Eş'as b. Kays'dır ki ondan bu sözü rivayet eden tek ravi de Abdurrahman el-Müsli'dir. Abdurrahman el-Müsli zayıf raviler arasında zikredilmiş bir ravidir ve bu rivayetten başka hiçbir hadis rivayet etmemiştir. Peygamber Efendimizin (s.a.a.) kadınlara iyi muamele etmek ile ilgili birçok kuvvetli ravi tarafından rivayet edilmiş hadisi olduğunu da düşünerek; bu hadisin Hz. Ömer'in kendi sözü olduğunu söyleyenler vardır. Ancak öyle bile olmayıp hadis olarak ifade edilen sözün güvenilirliğinin artmasını sağlamak için Hz. Ömer'e isnad edilmiş olması da ihtimal dahilinde.
Oysa ki Peygamber Efendimizin (s.a.a.); 'Hanımına güler yüzle bakan erkeğin defterine, bir köle azat etmiş sevabı yazılır.'
'Sizin en hayırlınız, hanımına en iyi davranandır. Hanımına en iyi davrananınız da benim.'
'Hanımı ile iyi geçinip, şakalaşanı Allah-u Teala sever, rızkını arttırır.'
'Hanımlarınızı üzmeyin. Onlar, Allah-u Teala'nın size emanetidir. Onlara yumuşak olun, iyilik edin.'
'Hanımlarınıza yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, onları dövmeyin, onlara çirkin demeyin, fena söz söylemeyin.'
'Hanımını döven, Allah'a ve Resulüne asi olur. Kıyamette onun hasmı ben olurum' gibi örnekler verebileceğimiz birçok hadisi varken yukarıdaki sözü söylemiş olabilir mi? Üstelik de kadına şiddetin bu kadar gündemde olduğu bir devirde böyle konuşmalar yapanların iyi niyetli olduklarını düşünmek nasıl mümkün olabilir? Hele hele bunu İslam emrediyormuş gibi anlatmak, Allah'a ve İslam dinine en büyük ihanettir. Zira son dönem insanların dinden soğuması ve bir zamanlar %99'u Müslümandır dediğimiz ülkemizde son dönem yapılan anketlerde ateist, deist ve agnostların %20'lere kadar yükseldiğinin görülmesi bunun bir sonucudur. Çünkü bu eğilimdeki vatandaşlarımızın birçoğu son 10 yılda bu görüşe eğilim gösterdiklerini ifade ediyorlar. Birçoğu da sebep olarak böyle ifadelerde bulunan hocaları(!) ve anlattıklarını gösteriyor. Bu çok acı bir durumdur. İnsanımız Kur'an'la İslam'la alakası olmayan bu söylemler ve söyleyenler yüzünden inancından edilmektedir. Bu tarz söylemlerin İslam'la alakası yoktur. Kur'an'da bunları arasanız da bulamazsınız. İşlerine geldiği gibi yorumlarla, tevillerle konuşuyorlar. Bunu yapanlara verilecek en güzel cevap, onlara prim vermemek ve araştırmak, okumak, dinimizi en güzel şekilde öğrenmektir. Çünkü ancak öğrenerek, bilinçlenerek ve el ele vererek ülkemizdeki bu din istismarcılığının önüne geçebiliriz.
Asude Havuzlu / diğer yazıları
- Mutluluk… / 22.11.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020