Piyasalarımız çok krizler gördü. Kimi zaman yabancı dövize bağlı, kimi zaman hammadde ve ihtiyaç mallarının arzından dolayı, kimi zaman üretilen malların arzı endam etmesinden sonra tüketilememesinden dolayı kaynaklanan krizler.
Bütün bu krizlerde piyasalar ürkmüş, ticaret erbabı kaybetmiş, işçi emeğinin karşılığını alamamış, çarşının ve pazarın gerçek gayrimenkul sahibi olan devlet, piyasanın bozulmasından dolayı en çok kaybeden olmuştur.
Şunu unutmayalım ki, Türkiye Cumhuriyeti devleti, piyasanın tek gerçek sahibidir. Bu ülkede esnafın, sanayicinin, tüccarın, çiftçinin, memurun, işçinin, emeklinin bitmesi, üreten ve tüketen olarak piyasanın dışında kalmasından doğacak zararları, piyasanın sahibi olan devlet iliklerine kadar hisseder.
Devletin uyguladığı veya uygulamak zorunda bırakıldığı ekonomik modellerle krizler çıkartılır. Buna en güzel örnek et ithalatıdır.
1980'li yılların ortalarında Türkiye'de hayvancılığın merkezi konumunda bulunan Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde terör faaliyetlerinin başlaması hayvancılığa büyük bir darbe vurdu. Terör nedeniyle meraların kullanılamaz hale gelmesi, bölgede esas olarak mera hayvancılığı yapıldığı için, küçük ve büyükbaş hayvan sayısının hızla azalmasına neden oldu. (DPT https://www.sbb.gov.tr › uploads › 2018/11)
1980'li yıllarda et ihracatçısı olan ülkemiz, yaşanan terör olayları sebebi ile 1983 yılında artık et ithalatı yapmak zorunda kalan bir ülke durumuna gelmiş, neticede de karkas et ithalatında, İslami kesim unsurunu göz ardı eden firmalar, ucuz ithal etle birlikte piyasada uyguladıkları hileli fiyat politikaları neticesinde haksız rekabete sebebiyet vermişlerdir.
Yerli etle üretim yaparak, piyasaya İslami usullere uygun, kaliteli ürün sürmeye çalışan firmaların yaşadığı o günkü sıkıntıları, işin içinden biri olarak en yakından bilen ve yaşayan kişinin Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Bey olduğunu söylememiz gerekir.
Piyasadaki et ürünlerinde meydana gelen istikrarsız durum neticesinde ciddi sıkıntı yaşayan et ürünü satan firmaların çoğunda, çalışanlar işsiz kalmışlardır. O günler, işlerinden çıkartılan insanların, SSK'dan çıkışı yapıldığı için çocuğunu hastane kapılarında tedavi ettiremeden hasta hasta eve geri götürmek zorunda kaldıkları günlerdi.
Tabi ki, o günleri işsiz kalmış baba olarak yaşayanlar, yaşanan acıları en iyi hissedenlerdir.
Bugün de içinde yaşadığımız günler, o zaman yaşanan günlerden pek farklı gözükmüyor. Eğer gerçekten ucuz iş gücüne bağlı üretimi, ihracata dayalı büyümeyi, doların tercümesi olarak basılan Türk lirası veya faiz karşılığı kimin olduğu bilinmeden kasaya konulan para ile ekonomiyi büyütmeyi düşünüyorsak ki, yapılmak istenen hedeflenen bu yöntemdir.
Bu yöntem, deniz suyu içerek susuzluğunu gidermeye çalışan insanın, susuz kalmadan dolayı başına gelebilecek ölümden daha önce deniz suyu içerek çatlayarak ölmesini bizlere yaşatacaktır.
1983 yılında ithal edilen karkas etlerden üretilen et ürünlerinin piyasaya, insan sağlığına ne kadar zarar verdiği seneler sonra çok acı tecrübeler ile anlaşıldı. O zamanlar ithal etin karşısında durup ekonomik sıkıntıları yaşayan bir kişi olan Sayın Cumhurbaşkanımızın bugün ülkemize, ekonomimize uygulatılmak istenen ekonomik sistemleri bir an önce terk etmesini kendilerinden rica ediyorum.
Bugün yapılması gereken onların oyunlarına dahil olmamak, onların ekonomik sistemleri ile ekonomimizi çalıştırmamak, kendi oyunumuzu kurarak çok muhterem Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in ortaya koyduğu Milli Ekonomik Modeli ile ekonomimizi, halkımızı, milletimizi ve devletimizi kainat devleti yapmaktır.
Yoksa o çocuğunu hastanede tedavi ettiremeyen babalar, yarın torunlarını tedavi ettirecek ne hastane, ne de doktor bulamayacaklar!
- Sizce zulüm nedir? / 08.03.2024
- Allah adına konuşmak / 26.02.2024
- Kimi sevmemiz lazım! / 25.12.2023
- Diyanet’e açık mektup / 17.11.2023
- ‘Ne mutlu Türk’üm’ diyen olun! / 10.11.2023
- Vatandaşlık hakları ve Alucralılık! / 04.11.2023
- Nice yüzyıllara / 30.10.2023
- Eğitimden ne anlıyoruz? / 21.09.2023
- Aldananlar ve aldatanlar / 07.09.2023