'Süper güç' olarak adlandırılan ABD'nin, çöküş sürecine girdiğini, artık ABD'li bilim ve siyaset adamları da seslendiriyorlar. Büyük hedefleri olan ülkeler, hesaplarını buna göre yapıyorlar. ABD'yi çökmez ve yıkılmaz zannedenler, çok kısa zamanda şaşırıp kalacaklardır.Evet, ABD hem sosyal, hem de ekonomik olarak çöküş sürecindedir. ABD'nin sosyal içerikli istatistikleri bu gerçeği gözler önüne seriyor. O istatistiklerin birkaçı şöyledir: ABD'de evlilik dışı doğumlar yüzde 419, boşanma yüzde 300, şiddete dayalı suç oranı yüzde 560 artmıştır. Her yıl silâhla öldürülen, ya da intihar edenlerin sayısı 30 bin civarındadır. Silâhla yaralananların sayısı 65 binden fazladır. Yılda sigara ve alkolden ölen insan sayısı 56 bindir. Hapishanedeki nüfus 2,3 milyona ulaşmıştır.Ekonomik istatistikler de sosyal istatistikler kadar ürkütücüdür. ABD'nin resmi verilerine göre, 50 milyon insan gıda karneleriyle karnını doyurmaktadır. Çocukların yüzde 50'si çocukluklarının bir döneminde gıda karnesi kullanmaktadır. Her beş haneden biri gıda ihtiyacını karşılayacak parayı bulamamaktadır. 50 milyon vatandaşın sağlık güvencesi yoktur. Evsiz Amerikalıların sayısı 3 milyona yaklaşmış ve bu sayı her geçen gün artmaktadır.Amerikan halkının durumu böyle de, ABD'nin maliyesi iyi mi? Ne gezer! ABD'nin gelir ve giderini en iyi bilen Sayıştay Başkanı David Walker şöyle diyor: "ABD hükümetleri Amerikan halklarının temel ihtiyaçlarını karşılamada, halkı anlamada yetersiz kalıyor. ABD büyük gelir-gider dengesizliği içindedir. Dev boyutlara ulaşan borçlar patlama noktasına gelmiştir."Boston Üniversitesi Ekonomi Bölüm Başkanı Prof. Laurence J. Kotlikof, ABD'nin kesinlikle bu borçları ödeyemeyeceğini belirttikten sonra şöyle diyor: "Birçok ülke ABD gibi borç batağında ve iflâsın eşiğindedir." Ne yazık ki, Türkiye de bu ülkeler arasındadır. ABD çökmesine çökecek, bu konuda ABD'de fikir birliği vardır. Ancak istenilen çöküşün ölçülü ve kontrollü gerçekleştirilmesidir. Aksi olursa, ABD'nin çöküşünden sadece ABD halkı değil, başta Çin, Japonya ve Güney Kore olmak üzere birçok ülke büyük zarar görecektir. Dünya ekonomisini dolaylı ve dolaysız etkileyen ABD'nin durumuna bakarak, gelecek hakkında bir öngörüde bulunmak gerekirse şu denilebilir: Küresel ekonomi, büyük bir krize doğru hızla yol almaktadır. Bazı ekonomistlere göre yaklaşan bu kriz, 1929 yılında yaşanan "Büyük Ekonomik Buhran"dan daha büyük olacaktır. Böylesi bir krizden etkilenmeyecek ülke kalmayacaktır. Çünkü ülkeler, milli ekonomilerini yıkmış, küresel ekonomiye eklemlenmiştir. Özellikle finans piyasaları tamamen birbirine bağımlı hale getirilmiştir.Birçok ülke, kaçınılmaz görülen küresel krizden oldukça az etkilenmek için şimdiden değişik tedbirlere başvurmaktadır. Ülkemizde ise bu yönde hiçbir adım atılmamaktadır. Daha doğrusu, adım atacak bir hükümet de bulunmamaktadır.Manfred Max Neef, küresel ekonomide meydana gelen ve gelecek olan tüm olumsuzlukların nedenini, "vadesi dolmuş ve modası geçmiş ekonomi modellerine" bağlamaktadır. Tespit doğru, fakat Neef, yeni modeli, kurtarıcı modeli, yani Milli Ekonomi Modeli'ni göstermiyor. O ve onun gibiler, ne kadar gizlemeye çalışırsa çalışsınlar, eninde sonunda Milli Ekonomi Modeli'nin dönemi başlayacaktır. Gelişmeler bunu işaret etmektedir.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018