Suriye’de domino etkisi ve kıyamet savaşı

Suriye halkı, Amerika’nın bizzat kendi işgalleriyle ve bölgemizdeki taşeronları eliyle sürdürdüğü Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) duraksattı.
Haçlının “savaş ve kanla yerleştirmeye çalıştığı demokrasi” tekerine ve tekerlemesine çomak soktu, oyunu bozdu.
Meşhur tabirle, “Arap baharında domino etkisi” bekliyorlardı; Suriye, “domino taşları”nı adeta kursaklarına tıkadı.
Suriye cephesi, Haçlı dünyasına sürpriz bir ders verdi, vermeye devam ediyor.
Ankara yönetimi, BOP’taki misyonu ve Haçlı safındaki vaziyeti nispetinde bu süreçten ense köküne beklenmedik bir “diplomasi şaplağı” alıyor.
AKP hükümeti, BOP’ta eş başkanlık görevi üstlendiğini ilan ettiği günden beri yanlış yerde durmaktaydı. Türk milleti, bu yanlış duruşun ilk ceremesini, Irak’ın işgalinde askerinin başına çuval geçirilmekle yaşamıştı.
Obama başkanlığındaki ABD yönetimi, Irak’ta başımıza çuval geçiren General David Petraeus, önce Afganistan’da NATO gücü komutanı olarak başımıza getiriyor, ardından CIA’nın başına…
Ne tesadüf ki, tam bu süreçte Suriye olayları patlak veriyor. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad ile abi-kardeş gibi sarmaş-dolaş ilişkiler içinde diplomasi yürüten R. T. Erdoğan, bir gece ansızın düşman kesiliyor.
Ankara’dakiler, Suriye’ye bela olmaya, içişlerine karışmaya başlıyor; böylece Türkiye’nin başına Suriye belası sarılıyor.
CIA eski Başkanı Leon Panetta’nın ardından çiçeği burnunda CIA Başkanı çuvalcı Petraeus’un, tam bu tarihlerde ilk ziyaretini Türkiye’ye yapması ve Ahmet Davutoğlu’nun girişimiyle Suriyeli isyancı başlarıyla görüşmesi bu açıdan elbette manidar görünüyor.
Ankara’nın sürüklendiği son vaziyette, Suriye karasularında “uçaksavarla askeri uçağımızın düşürülmesi” olayı yaşanıyor.
Amerika ve Haçlı dünyası Ankara’yı, Ankara ise Türkiye’yi sürüklüyor. Türk milleti bu gerçeği fark ederek sürüklenmekten ve kendisin sürükleyenlerden acilen kurtulması gerekiyor.
Amerika ve Haçlı güçleri, BOP ekseninde Mısır, Tunus, Yemen, Cezayir ve Libya’yı diledikleri gibi sürüklediler. Fakat Suriye, böyle bir sürüklenmeye sürpriz biçimde karşı durdu, duruyor.
Suriye halkı, Mısır, Tunus ve Libya olaylarından kendine ders çıkartmış, BOP’un “vahşi demokrasi oyunları”nı fark ederek Esad yönetimi ile kenetlenmiş görünüyor.
Sınırdan sızdırılan eli silahlı ajanlar ve içeriden satın alınan eli kanlı çapulcular, Suriye’de terör ve tedhiş eylemlerini sürdürüyor. Ancak görünen şu ki Suriye’de tezgahlanan terör ve tedhiş eylemleri, halk ile Şam yönetiminin var olagelen birliğini daha da perçinliyor.
Amerika ve bölgedeki taşeronların planı, 300 bin-400 bin mülteciyi Türkiye tarafına çekerek, Şam yönetimini ve küresel çapta hamisi olan Rusya’yı köşeye sıkıştırmak; böylece sınırımızda BM veya NATO eksenli bir tampon bölge oluşturarak Şam yönetimi çökertmekti.
Ama Haçlı hesabı tutmadı; arşın burada, Halep orada kaldı!
23-24 milyonluk Suriye’den, deste deste dolarlar gösterilmesine rağmen Türkiye tarafına zor-şer 15-20 bin mülteci getirilebildi. Bu mülteciler sayesinde Ankara’dakilerin bir kısmının cebi üç-beş dolar görüyor o kadar.
Bu tarafa getirilenlerin bir kısmı ise, kendilerine vaad edilen şeylerin verilmemesi sebebiyle tekrar Suriye’ye dönmek istiyor.
Dıştan sızma terör olaylarını ve iç karışıklığı azdırarak Suriye’yi dize getirmek mümkün değildir. Zira Suriye bundan daha ağır bir iç karışıklık ve terör sürecini, 1972-1983 yılları arasında komşu ülkelerin tamamına yakınından sızmalarla yaşadı. Şam yönetimi hepsinin üstesinden geldi.
Mısır, Tunus ve diğer ülkelerde tezgahlanan isyanlarla ve iç karışıklıklarla elde edilen hasılat, Suriye’de elde edilemeyecektir.
Zira Suriye halkı, bu karışıklıkları “terör” olarak görüyor, bir.
Suriye’nin yapısı, Mısır, Tunus ve diğer ülkelerin yapısına benzemiyor. Suriye, diğer Ortadoğu ülkeleri gibi Amerika ve Haçlı sızmalarına bugüne kadar bağrını açmış değildir, iki.
Rusya’nın geçmişten bugüne Suriye’ye dönük tekelci ve korumacı yaklaşımı, Amerika ve bölgedeki taşeronlarının ajanlarına içeride geçit vermiyor.
İşte dominonu taşları bu kavşakta parçalanıyor, domino etkisi sıfırlanıyor!
Vaziyet bu iken, Suriye ile dalaşmak veya Amerika’ya Suriye’de BOP taşeronluğu yapmak, Türkiye’nin başına sadece Suriye belası sarmak değil; aynı zamanda yanı başımızdaki dev Rusya ve ekibiyle didişmeye kalkışmak demektir. Buna da ancak Türkiye’yi tarihten silmek isteyen bir siyasi anlayış kalkışabilir.
Amerika’nın FBI ile bağlantıları kurumun resmi internet sitesinden ilan edilen F tipi grup, yeni dönemde önlerinde “en ciddi engel” olarak görmeye başladıkları Erdoğan’ı tepetaklak etmek üzere kendisini böyle bir Suriye vadisine sürüklemek istiyorlar. Ancak, beylik tabirle “masum savaş uçağımız”ın düşürülmesi karşısındaki çıkışları ve vaziyeti, Erdoğan’ın böyle bir F tipi bir zokayı kola kolay yutmayacağını gösteriyor… Aksi halde bu hengame, kıyamet savaşlarına kadar gider!