Peygamber Efendimiz tebliğe başlamıştı. İnsanları, 'Allah'ın varlığına, tekliğine ve kendisinin, O'nun kulu ve elçisi olduğuna inanmaya' davet için Taif'e gitti.
Taifliler inanmadıkları gibi Allah Resulü'nü taşladılar ve o mübarek kanını akıttılar.
Hz. Peygamber'e, Cebrail tarafından (tabi Allah'ın emriyle), "iste şu iki dağı birleştirip sana zulmedenleri yok edelim" teklifi geldi.
Hz. Peygamber (s.a.v) Taiflilerin helakini istemedi. "Belki onların neslinden 'La ilâhe illallah' diyen kimseler çıkar" diyerek süre istedi.
Necran Hıristiyanlarına gelelim
Necran Hıristiyanlarından bir heyet Peygamber Efendimizi ziyarete gelir. Efendimiz, onları tevhide davet eder. Necranlılar, kendilerinin de iman üzere olduklarını iddia ederler.
Hatta "biz, Senden önce iman ehliydik" derler.
Peygamberimiz, "hayır, siz iman (tevhid) ehli değilsiniz" der ve neden iman ehli olmadıklarını açıklar;
"Siz, Allah'a oğul isnat ediyorsunuz. Haça tapıyorsunuz ve domuz eti yiyorsunuz."
Necranlılar, kendilerinin de hak üzere oldukları, iman ehli oldukları noktasında ısrar edince Allah-u Teâlâ, Âl-i İmran Sûresi 61. ayeti gönderir.
Allah (c.c), Habibine, kendilerinin de iman ehli olduklarını iddia edenlerle lanetleşmesini emretmektedir.
Resûlulllah, Allah'ın bu emrini Necran Hıristiyanlarına iletir ve onları lanetleşmeye davet eder. Necranlılar kabul eder. Ertesi gün lanetleşmek üzere sözleşip, ayrılırlar.
Necranlılar, Medine'nin dışında konaklıyordu. Ertesi gün Medine'nin kapısından kimlerin lanetleşmek için geleceğini merak içinde bekliyorlardı.
Onlar, Hz. Muhammed'in buluşma yerine Medine'nin önde gelenlerinden kalabalık bir grupla geleceğini beklerken Medine'nin kapısında ikisi çocuk 5 kişi göründü.
Hz. Peygamber, Ehl-i Beyt'ini alarak tevhid için lanetleşmeye gidiyordu.
Kendilerine doğru gelen bu seçkin insanları görünce Necran Hıristiyanlarının bilginleri "Sakın bunlarla lanetleşmeyin yoksa hepiniz helak olursunuz" gibi ikazlarda bulundular.
Kendilerinin de hak üzere olduklarını, iman ehli olduklarını iddia eden Necranlılar, iddialarından kaçtılar.
Sonuç olarak; Taif'te müşrikler imana çağrılmış, iman etmedikleri gibi zulmetmişlerdi. Ama Allah Resulü, onlara beddua etmemiş, iman ehli olmaları için dua etmişti.
İkinci olayda ise kendilerinin de iman ehli olduklarını iddia edenlere karşı bizzat Allah (c.c), "onlarla lanetleşin, yalancılar yok olup, gitsin" diye emretmişti.
Günümüze gelirsek! Yahudi ve Hıristiyanlar o gün olduğu gibi bugün de kendilerinin hak, iman ehli olduklarını, iddia ediyorlar.
O, onların inancı, bizi bağlamaz. Bizi bağlayan ise Müslüman kılıklı sözde âlim sıfatlı kişilerin, 'Hz. Adem'den Hz. Peygambere kadar bütün dinlerin adı İslam'dır' gerçeğinin ardına 'Yahudi ve Hıristiyanlar da iman ehlidir' gibi cümleleri ekleyerek insanımızın itikadını yıkmalarıdır.
20. yüzyılda bu yıkımın lideri Said Nursi'dir. Nursi'nin yerine geçen Gülen ise bu manevi yıkımı sistemleştirmiştir.
Bu sistemin adı Dinlerarası Diyalog, hoş görü, Türkçe olimpiyatları, kutlu doğum haftası gibi isimler altında tüm topluma yayılmıştır.
Türkiye de bu yıkımın önüne geçmek için 20 yıldır adeta Allah Resulü'nün, tevhit için Ehl-i Beyt'iyle lanetleşmeye gittiği gibi bütün varlığıyla bu yapı ile mücadele eden bir tek Prof. Dr. Haydar Baş vardır.
Şimdilerde '15 Temmuz bitti mi?' diye soruyorlar. Yahudi ve Hıristiyanlarla dost olduğunuz sürece, izzet ve şerefi onların yanında aradığınız sürece ve tevhide karşı yapılan her türlü saldırılara kendinizi siper etmediğiniz sürece değişen sadece isimler olur.
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024