Trabzon ve İstanbul'un ardından Ankara'da yapılan "Ermeni Soykırım İddialarına Red ve Ulusal Bağımsızlık" mitingi kelimenin tam anlamıyla muhteşem oldu.
Gerek katılımı, gerek coşkusu ve gerekse Prof. Dr.
Haydar Baş'ın konuşmasıyla miting Ankara gündemine damgasını vurmakla kalmadı, aynı zamanda bir de tarih yazdı.
10 Haziran sıcağında saatlerce süren miting ekonomik ve siyasi krizlerin umudu olmaktan çıkan Ankara yeni umutların, yeni heyecanların, yeni çözümlerin var olduğunu gördü.
Kuvayı Milliye ruhunun ölmediğini, hiç bir zaman da ölmeyeceğini, öldürülemeyeceğini de gözler önüne seren miting ülkenin aşamayacağı hiç bir probleminin olmadığını, ancak bunun için çözümü ve çareleri yanlış adreslerde değil, kendisinde, kendi evladında, kendi öz değerlerinde aramasının şart olduğunu da gösterdi.
Bugüne kadar siyasette, ekonomide ve medyada hep halka rağmen faaliyette bulunanlar mitingi görmekte, anlamakta ve değerlendirmekte de huylarından vazgeçmedikleri de görüldü.
Ama nafile... Güneş balçıkla sıvanmıyor. Bunu en iyi kendileri biliyor. Halbuki Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin egemenliğinin tartışıldığı bugünlerde yüzbinlerce bayrağın gölgesinde adeta bağımsızlık andı içilirken bunu görüntülemek, manşetlerden ve ekranlardan vermek ne kadar vatan borcu ise, gizlemek, saptırmak, gözardı etmek de en azından o kadar da vatana ve millete ihanettir.
Birlik ve beraberliğe, huzur ve güvene, umut ve gayrete en çok muhtaç olduğumuz bu günlerde halka malolan, milyonları meydanlara toplayan, milletin tamamını kuşatan Kuvayı Milliye ruhunun yanında olmak veya olmamak işte hadise budur.
İşte 10 Haziran bunun bir göstergesi olmuştur.