(dünden devam…)
Feminist hareketin ilk kuramcıları, aynı zamanda komünizmin kurucuları olan Marks ve Engels'tir. Bu ikisi kadınlara ekonomik bağımsızlık önerir, aile ortamının ve nikah bâğının kadını köleleştirmekten başka bir işe yaramadığını iddia ederler.
Karl Marks şöyle der: "Ne ezeli bir hak vardır, ne de ezeli bir adâlet söz konusudur. Ortada sürekli değişen, değerler vardır. Bugün belli bir üretim biçiminin ekonomik ve maddi bir yansıması olduğu için erdem olarak sayılan şey, üretim biçimi, ekonomi ve hammaddeyle şekillenen dönemin değişmesiyle yarın rezillik olarak adlandırılabilecektir. Dine sarılmak feodal dönemde bir faziletti. Fakat sanayi döneminde donukluk, gericilik ve geri kalmışlığın simgesi olacaktır. Dinsizlik fazilettir. İffet, namus ise ileri bir sanayi toplumunda alay konusudur. Zira kadın ekonomik olarak müstakildir, erkeğe ihtiyacı yoktur. Çünkü Bati da sermayeye doğuda devlete dönüşen yeni ilah, insanların temizliği ya da günahkarlığıyla ilgilenmemektedir. İşin sonu ilgilendirmektedir onu." (Ömer Avde, El-Hatib, el Meaeletül-İçtimayye, s. 170).
Bu noktada önemli bir hususa işaret etmek gerekir. İnsan fıtratına ve insanın temiz yaradılışına alabildiğine zıt olan bu Batıl fikirlere kitlelerin dört elle sarıldıklarını görüyoruz. Bu durum, adeta fizikteki etkiye tepki prensibi gibi hep bir başkaldırı, bir patlama, bir isyan olarak ortaya çıkmıştır. Zira Babasının evinde bir köle muamelesi gören Avrupalı kadın, kocasının evinde köleliğin ikinci devrini yaşamaktadır. Aile hayatında ne çocuklarının annesi, ne bir eş, ne de bir insan olarak hiçbir hak, hukuk ve statüye sahip olamamaktadır. Kısaca, o dünyada kadının, kadın ve insan olarak değeri sıfırdır.
Bu durum Avrupa'da yakın tarihlere ve hatta kısmen günümüze kadar böyle devam edegelmiştir. Bu kıskaç içinde sıkışıp kalan kadın, nihâyet özgürlük ve hak feryatlarıyla sokağa düşmüştür. Bir Fransız feministi olan Simone De Beovoir'a göre, "Kadın özel aile hayatından kamusal çalışma alanına geçmesiyle insanlık mertebesine erişecektir." (Vahşi Batı, s. 318).
Baştan beri anlattığımız bütün bu çalkantılar, Batı tarihinin seyri içerisinde yine Batı kadınının yaşadıklarıdır. Aynı çağlarda İslâm kadınının toplumdaki mevkii son derece yüksekti. Aile hayatında olsun, sosyal hayatta olsun kadının mümtaz bir yeri, geniş hakları vardı. Esasen özgürlük ve kadına hak verilmesi gibi meseleler her devirde Batı'nın meselesi olmuştur." (devam edecek…)
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-XI / 30.11.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-X / 29.11.2020