Tarım sektöründe küresel bir oyun oynanmaktadır. Bu oyunun en önemli ayağı, tarihten beri süregelen çiftçiliğin yok edilmesidir. Bir çift öküzle işlenebilecek toprağa çiftlik, işleyene de çiftçi deniliyordu. Çiftlikler, genelde bir ailenindi, çalışanları da aile bireyleriydi. Bir başka deyişle, tarımın temelini 'aile çiftlikleri' oluşturuyordu. Aile çiftlikleri ekonomik bakımdan etkindi. Binlerce yıl kendi üretimleriyle hayatlarını idame etmişlerdir. Daha doğrusu, kendi yağlarıyla kavruldular. Ekonomik, sosyal ve siyasal buhranlar için en büyük güvence olan aile çiftlikleri, şimdi küresel tarım şirketlerine kurban ediliyor. Bu şirketlerde, ırgat olabilen aile çiftliklerinin bireyleri kendilerini şanslı kabul ediyorlar. Durum çok vahim, tehlike büyük, açlık ve sosyal patlama kapıda.Osmanlı Devleti, köylerdeki aile çiftliklerine büyük önem veriyordu. Uyguladığı 'çift-hane sistemi' ile aile çiftliklerini, toplumun ve ekonominin temeli yapmıştı. Gerçekten de aile çiftlikleri, şirketlerden daha sağlamdır. Şirketler, çeşitli sebeplerden dağılır, fakat aile çiftlikleri şartlar ne olursa olsun varlığını sürdürürdü. Çünkü aile çiftlikleri, emeği ve sermayesi kendine özgü bağımsız üretim birimleri idi. Osmanlı'daki 'çift-hane', emek kaynağı olarak hane halkı, bir çift öküz ve bir çift öküzle işlenebilecek toprak parçasından ibaretti. Çift-hane sisteminde amaç, sadece hane halkının geçimini sağlamak değildi. Bu sistemle, piyasanın tahıl ihtiyacı da teminat altına alınıyordu. Osmanlı'da köy ve tarım birlikte anılıyordu. Bir yerin köy sayılması için, orada mutlaka tarımın yapılması gerekiyordu. Tarım yapılmayan yerleşim birimleri köy statüsüne konulmuyordu. Köylü, fiilen köyde oturmalı ve tarım yapmalıydı. Bugün tarımda yaşanan sorunlardan biri de tarım arazilerinin bölünmesidir. Osmanlı, bunun da tedbirini almıştı. Tarım arazilerinin bölünmesini önlüyordu, aile çiftliklerinin bir aileyi geçindirecek düzeyde tutulmasına özen gösteriyordu. Öyle ki, Ebussuud Efendi bile, aile çiftliklerinin bütünlüğünün koruması yönünde fetva vermişti. Şu veya bu sebepten köylülerin, köylerini terk etmeleri her dönemde büyük sorunlar doğurmuştur. Ülkemizde, bu gerçek gözardı ediliyor. Ama çok geçmeden bunun acı sonuçları ortaya çıkacaktır. Nitekim yavaş yavaş çıkıyor da. Ekonomi, ne kadar gelişirse gelişsin, ekonomik bakımdan yine de en etkin üretim birimleri aile çiftlikleridir. Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri, ilk yıllarda bu çiftlikleri titizlikle korudu. Atatürk'ün, "Topraksız çiftçi kalmayacaktır. Köylü milletin efendisidir" sözleri, aile çiftliğine ve köylüye verdiği önemi gösteren sözlerden yalnızca ikisidir. Aile çiftlikleri, ekonomik oluşumdan öte, bir sosyal yapıdır. Sosyal yapılar, kanunların, idari sistemin değişmesiyle değişmez. O bakımdan Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucuları, aile çiftliklerini dönüştürmeyi hiç düşünmediler, tam aksine geliştirerek, destekleyerek, sosyal yapıyı sağlamlaştırdılar.İyi veya kötü, aile çiftlikleri, özelleştirme, serbestleştirme ve küreselleşme rüzgârlarının esmeye başladığı zamana kadar yaşadı. Artık, bu öldürücü rüzgârlar, aile çiftliklerine hayat hakkı tanımıyor. Tabiri caizse, liberalizmin o meşhur "büyük balık küçük balığı yutar" vecizesi tecelli ediyor. Bu felâkete "dur" demesi, en azından tehlikeyi haber vermesi gerekenler, 14 Mayıs'ta düzenenlenen "Dünya Çiftçiler Günü"nde, "geleneksel çiftçiliğin sona erdiğini" sevinerek anlatıyorlar. Anlaşılan o ki, bu kişiler, yöresel toprak ağalarının sözcülüğünden, küresel toprak ağalarının sözcülüğüne terfi etmişler. Söz konusu gelişmeyi, serbest piyasanın bir sonucu olarak takdim eden küresel tarım şirketlerinin sözcülerine şunu sormak istiyoruz: Aile çiftlikleri, tarımda tekelleşmeyi önlemiyor mu? Serbest piyasanın oluşması için, üreticilerin ve alıcıların çok olması, birinci ve en önemli şart değil mi? Demek ki, aile çiftliklerinin yok edilmesi, savunulan ve üzerine toz kondurulmayan serbest piyasaya da aykırıdır. Çare ve çözüm mü arıyorsunuz? Milletini sevenler için, tek adres, tabii ki, "Milli Ekonomi Modeli" dir.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018