Dün gece Başbakanı, İstanbullu İşadamlarıyla yaptığı; tsunami felaketine yardım maksatlı yemekli toplantıda izliyorum.
Özellikle Endonezya'nın Ache bölgesinde ölü sayısı yüz binlerle ifade ediliyor.
Allah insanlığı bu tip afetlerden korusun.
"Biz bu afeti biliyoruz" sloganı direkler arsını süslüyor İstanbul sokaklarında.
Altında da genelde AKP imzası var bu slogan cümlenin.
Oysa aynı AKP resmi rakamların 250 bini çoktan geçtiği ABD'nin yalan senaryolu Irak işgalinin yüzde yüz sorumlusudur.
"Biz Irak savaşı konusunda çekingen idik, bizi Tayyip Erdoğan cesaretlendirdi" sözü ABD'nin Savunma Bakanına aittir.
Belki bu sözü kabul etmeyen bir münkir-i hakikat çıkar.
Onun için ben bizzat, en sağlıklı birkaç organımdan biri olan kulaklarımla duyduğum şu Tayyibî sözü de yazayım.
"Komşumuz Irak'ta bir yangın vardır, bu yangına seyirci kalamayız. Büyük zalim Saddam'ın topları ülkemizin her noktasını vurabilecek uzak menzile sahiptir."
Sağlam diğer kulakların da duymuş olacağı şu cümle de Tabbip Bey'e aittir: "Kahraman ABD askerlerinin sağ salim ülkelerine dönmeleri için dua ediyorum."
Bütün bu ve benzeri cümlelerin sahibi Başbakan kadar, vekil arkadaşları ve oy ile tasdik edip destek veren her fert Irak işgalinden sorumludur.
Hem bu dünyada hem de öte alemde.
Şimdi kalkıp da Ache acitasyonu yapmanın izahını kim nasıl yapacak?
Yalakalığın bu kadar pirim yaptığı ülkemizde izah yapan da olur, tefsir yapan da olur, haşiye dizen de olur.
Burası Türkiye, ne yazık ki, sonu "ye" ile bitiyor.
Bütün bu girizgahlar bir tarafa, benim dün akşam tepemin tasını, külahını ve fesini attıran şey daha başka idi.
Başbakanı olduğu ülkenin tam bir misyonerlik kuşatması altında olduğu bir zamanda sayın Başbakan Ache'deki misyonerlik faaliyetlerinin tehlikesinin altını çizdi.
Gel de gülme.
Sinirden ölme.
Çarpma ve bölme.
Türkiye tam bir misyoner kuşatması altında.
Bundan daha da vahimi, bu kuşatmanın birinci derece sorumlusu ve altyapı hazırlayıcısı AKP ve onun genel başkanı, yani Tayyip Bey'dir.
Kilise, cami ve havra açılışını yapmakla kalmadı Tayyip Bey/AKP, "cami yapma izni" ibaresi kaldırıp yerine, en geniş kapsamlı ifade olan, "ibadethane yapma izni" ibaresini koydu.
Bu sayede bütün dinlerin mensupları için ülkemizde, her istedikleri yerde, kilise, havra, Budist mabedi ve daha başka ne varsa, hepsini açma imkanı doğdu.
AKP'nin Sakarya vekili Özgündüz, o da ayrı bir alem.
17 Ağustos depremi sonrası misyonerlerin Sakarya'da yaptığı ve hala da devam ettiği bilinen misyonerlik faaliyetleri dururken o da Ache'deki misyonerlik faaliyetlerinden dem vurdu dün.
Ne garip bir dünyada yaşıyoruz.
17 Ağustos depremi olduğu zaman sayın Tayyip Bey başbakan değildi, ama o gün bulunduğu konum, bu ülke için Endonezya'dan daha önemli idi.
"Kültürlerarası diyalog" toplantıları ile her dinin mensuplarıyla aynı karede kendine yer bulan Tayyip bey değil miydi?
Başkanı olduğu belediyenin bütün imkanlarını misyonerliğin öncü kuvveti olan bu her türden din mensuplarına bahşederken, bunun bir misyonerlik olduğunu bilmiyor muydu?
"Benim dinin haktır demek en büyük dinsizliktir" sözünün sahibi olan kişiyi Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan sorumlu bakan Tayyip bey yapmadı mı?
Ülkemizde Hıristiyan olan gençlerin sayıları on binlerle ifade edilmiyor mu?
AKP'nin yaptığı kanun değişikli ile açılan kilise sayısını hiç düşündünüz mü?
Ülkemizde dağıtılan İncil on milyon çıvarıdır.
Sayın Millî Eğitim Bakanı Çelik; Çocuklarımıza şüpheci mantığı kazandırmalıyız, ille de şu dini seçecek diye bir dayatma olmayacak.
Sınıflarda, namaz, abdets, pratiği asla yapılmayacak. Kur'an ezberletilmeyecek... dememiş miydi?
Bu şıklara daha başkalarını da eklemek mümkün.
Bütün bunlara rağmen, sen kalk Endonezya'daki misyonerlik faaliyetlerinin tehlikesinden dem vur.
Ne de olsa dem bu demdir.
Başbakanın su sözünden kim bilir kaç kişinin gözü yaşarmıştır.
Özellikle Endonezya'nın Ache bölgesinde ölü sayısı yüz binlerle ifade ediliyor.
Allah insanlığı bu tip afetlerden korusun.
"Biz bu afeti biliyoruz" sloganı direkler arsını süslüyor İstanbul sokaklarında.
Altında da genelde AKP imzası var bu slogan cümlenin.
Oysa aynı AKP resmi rakamların 250 bini çoktan geçtiği ABD'nin yalan senaryolu Irak işgalinin yüzde yüz sorumlusudur.
"Biz Irak savaşı konusunda çekingen idik, bizi Tayyip Erdoğan cesaretlendirdi" sözü ABD'nin Savunma Bakanına aittir.
Belki bu sözü kabul etmeyen bir münkir-i hakikat çıkar.
Onun için ben bizzat, en sağlıklı birkaç organımdan biri olan kulaklarımla duyduğum şu Tayyibî sözü de yazayım.
"Komşumuz Irak'ta bir yangın vardır, bu yangına seyirci kalamayız. Büyük zalim Saddam'ın topları ülkemizin her noktasını vurabilecek uzak menzile sahiptir."
Sağlam diğer kulakların da duymuş olacağı şu cümle de Tabbip Bey'e aittir: "Kahraman ABD askerlerinin sağ salim ülkelerine dönmeleri için dua ediyorum."
Bütün bu ve benzeri cümlelerin sahibi Başbakan kadar, vekil arkadaşları ve oy ile tasdik edip destek veren her fert Irak işgalinden sorumludur.
Hem bu dünyada hem de öte alemde.
Şimdi kalkıp da Ache acitasyonu yapmanın izahını kim nasıl yapacak?
Yalakalığın bu kadar pirim yaptığı ülkemizde izah yapan da olur, tefsir yapan da olur, haşiye dizen de olur.
Burası Türkiye, ne yazık ki, sonu "ye" ile bitiyor.
Bütün bu girizgahlar bir tarafa, benim dün akşam tepemin tasını, külahını ve fesini attıran şey daha başka idi.
Başbakanı olduğu ülkenin tam bir misyonerlik kuşatması altında olduğu bir zamanda sayın Başbakan Ache'deki misyonerlik faaliyetlerinin tehlikesinin altını çizdi.
Gel de gülme.
Sinirden ölme.
Çarpma ve bölme.
Türkiye tam bir misyoner kuşatması altında.
Bundan daha da vahimi, bu kuşatmanın birinci derece sorumlusu ve altyapı hazırlayıcısı AKP ve onun genel başkanı, yani Tayyip Bey'dir.
Kilise, cami ve havra açılışını yapmakla kalmadı Tayyip Bey/AKP, "cami yapma izni" ibaresi kaldırıp yerine, en geniş kapsamlı ifade olan, "ibadethane yapma izni" ibaresini koydu.
Bu sayede bütün dinlerin mensupları için ülkemizde, her istedikleri yerde, kilise, havra, Budist mabedi ve daha başka ne varsa, hepsini açma imkanı doğdu.
AKP'nin Sakarya vekili Özgündüz, o da ayrı bir alem.
17 Ağustos depremi sonrası misyonerlerin Sakarya'da yaptığı ve hala da devam ettiği bilinen misyonerlik faaliyetleri dururken o da Ache'deki misyonerlik faaliyetlerinden dem vurdu dün.
Ne garip bir dünyada yaşıyoruz.
17 Ağustos depremi olduğu zaman sayın Tayyip Bey başbakan değildi, ama o gün bulunduğu konum, bu ülke için Endonezya'dan daha önemli idi.
"Kültürlerarası diyalog" toplantıları ile her dinin mensuplarıyla aynı karede kendine yer bulan Tayyip bey değil miydi?
Başkanı olduğu belediyenin bütün imkanlarını misyonerliğin öncü kuvveti olan bu her türden din mensuplarına bahşederken, bunun bir misyonerlik olduğunu bilmiyor muydu?
"Benim dinin haktır demek en büyük dinsizliktir" sözünün sahibi olan kişiyi Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan sorumlu bakan Tayyip bey yapmadı mı?
Ülkemizde Hıristiyan olan gençlerin sayıları on binlerle ifade edilmiyor mu?
AKP'nin yaptığı kanun değişikli ile açılan kilise sayısını hiç düşündünüz mü?
Ülkemizde dağıtılan İncil on milyon çıvarıdır.
Sayın Millî Eğitim Bakanı Çelik; Çocuklarımıza şüpheci mantığı kazandırmalıyız, ille de şu dini seçecek diye bir dayatma olmayacak.
Sınıflarda, namaz, abdets, pratiği asla yapılmayacak. Kur'an ezberletilmeyecek... dememiş miydi?
Bu şıklara daha başkalarını da eklemek mümkün.
Bütün bunlara rağmen, sen kalk Endonezya'daki misyonerlik faaliyetlerinin tehlikesinden dem vur.
Ne de olsa dem bu demdir.
Başbakanın su sözünden kim bilir kaç kişinin gözü yaşarmıştır.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024