Küreselleşiyoruz mavallarıyla Amerika’ya, IMF’ye, AB’ye adeta emir kulluğu yaptılar. Beş-paralık itibar bırakmadılar.
Dünyaya açılıyoruz derken, güneşe doğru açılan pencerelerimizi, kapılarımızı dahi kapattılar.
“Komşularla sıfır sorun” dediler. “Sıfır itibar”a talim ettiler.
Koskoca bir medeniyetin son kalesini Haçlının maskarasına çevirdiler.
Devleti bitirdiler. Askere, başına çuval geçiren BOP işgalcilerinin akıllarına uyarak etek giydirdiler. Teröristlere kırmızı hali serdiler. Kaçak yollardan karnını doyurma için yollara düşen aç-yoksul vatan evlatlarının başına bombaları yağdırdılar. Milletin yüreğini derinden derine böldüler. Vatanı satılık parsellere çevirdiler. Ekonomiyi batırdılar.
Hepsi kadar önemlisi, “üç-beş kelam” edecek bir kapı komşusu bırakmadılar.
Türkiye’nin sürüklendiği vaziyetten söz ettiğimizi anlamışsınızdır.
İran ile dalaştayız.
Başbakan R. T. Erdoğan’ın son dakika manevrasıyla “Güney Akım” virajımız olmasaydı Rusya ile kozlarımızı paylaşma noktasına sürükleniyorduk.
Suriye ile kapışmışız.
Irak ile iki ileri bir geri nane-mollayız.
Ermenistan ile halimiz pürmelal.
Yunan ve Rum’un pervasızlıkları ve diş göstermeleri malum…
Yıllardan beri peşine kuyruk olduğumuz şu batan AB ile olan hukukumuz içler acısı.
Amerika ise kullandığı Türkiye’lilerin kullanılma performansları ve son kullanma tarihlerine kadar müttefik…
Türkiye, adeta “tecrit odası”na konmuş vaziyette.
Hapishanelerde problem çıkartan mahkumları tecrite atmadan önce ortama alışması için bazı odalara kapatırlar…
Türkiye böyle bir odada!
Odadaki kimi siyasi erkan, kendilerini Napolyon Bonapart zannediyor. Tüm komşularıyla “adeta kapıda savaş” halinde kavgalı Türkiye için “sıfır sorun”dan bahsediyor.
Bakırköy Akıl Hastanesi’nin tecrit odalarına uğradıysanız, şuna şahit olursunuz; oradakilerin birçokları, kendilerini Napolyon Bonapart diye takdim ederler. Sıfır sorundan bahsederler, her şeyi tozpembe gösterirler.
Akıl, iz’an, iman ve vicdan sahibi ve aynı zamanda proje sahibi insanlara ihtiyaç var.
Aksi halde tecrit odasında her şeyimizi kaybedene kadar tutarlar.
Ankara’dakiler akıllarını başlarına devşirsinler.
Hadi onlar devşirmediler; o zaman Türk milleti, aklını başına devşirerek, Türkiye’yi bu tecritten kurtarıp şahlandıracak akıl, proje ve iman sahiplerini işbaşına getirsin…
Prof. Dr. Haydar Baş ve BTP kadrolarını bu bağlamda tek şans olarak görüyorum. Türkiye’nin başka bir şansı daha var diyen, beri gelsin.
Dünyaya açılıyoruz derken, güneşe doğru açılan pencerelerimizi, kapılarımızı dahi kapattılar.
“Komşularla sıfır sorun” dediler. “Sıfır itibar”a talim ettiler.
Koskoca bir medeniyetin son kalesini Haçlının maskarasına çevirdiler.
Devleti bitirdiler. Askere, başına çuval geçiren BOP işgalcilerinin akıllarına uyarak etek giydirdiler. Teröristlere kırmızı hali serdiler. Kaçak yollardan karnını doyurma için yollara düşen aç-yoksul vatan evlatlarının başına bombaları yağdırdılar. Milletin yüreğini derinden derine böldüler. Vatanı satılık parsellere çevirdiler. Ekonomiyi batırdılar.
Hepsi kadar önemlisi, “üç-beş kelam” edecek bir kapı komşusu bırakmadılar.
Türkiye’nin sürüklendiği vaziyetten söz ettiğimizi anlamışsınızdır.
İran ile dalaştayız.
Başbakan R. T. Erdoğan’ın son dakika manevrasıyla “Güney Akım” virajımız olmasaydı Rusya ile kozlarımızı paylaşma noktasına sürükleniyorduk.
Suriye ile kapışmışız.
Irak ile iki ileri bir geri nane-mollayız.
Ermenistan ile halimiz pürmelal.
Yunan ve Rum’un pervasızlıkları ve diş göstermeleri malum…
Yıllardan beri peşine kuyruk olduğumuz şu batan AB ile olan hukukumuz içler acısı.
Amerika ise kullandığı Türkiye’lilerin kullanılma performansları ve son kullanma tarihlerine kadar müttefik…
Türkiye, adeta “tecrit odası”na konmuş vaziyette.
Hapishanelerde problem çıkartan mahkumları tecrite atmadan önce ortama alışması için bazı odalara kapatırlar…
Türkiye böyle bir odada!
Odadaki kimi siyasi erkan, kendilerini Napolyon Bonapart zannediyor. Tüm komşularıyla “adeta kapıda savaş” halinde kavgalı Türkiye için “sıfır sorun”dan bahsediyor.
Bakırköy Akıl Hastanesi’nin tecrit odalarına uğradıysanız, şuna şahit olursunuz; oradakilerin birçokları, kendilerini Napolyon Bonapart diye takdim ederler. Sıfır sorundan bahsederler, her şeyi tozpembe gösterirler.
Akıl, iz’an, iman ve vicdan sahibi ve aynı zamanda proje sahibi insanlara ihtiyaç var.
Aksi halde tecrit odasında her şeyimizi kaybedene kadar tutarlar.
Ankara’dakiler akıllarını başlarına devşirsinler.
Hadi onlar devşirmediler; o zaman Türk milleti, aklını başına devşirerek, Türkiye’yi bu tecritten kurtarıp şahlandıracak akıl, proje ve iman sahiplerini işbaşına getirsin…
Prof. Dr. Haydar Baş ve BTP kadrolarını bu bağlamda tek şans olarak görüyorum. Türkiye’nin başka bir şansı daha var diyen, beri gelsin.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019