Yoklukla mücadele ederken "varlık"tan söz etmek… Neyse lafı da güzel. Güzel olmayan ise, Varlık Fonu'nun (VF) gerçek içyüzü.
Yüzleşelim mi?
1950'li yıllarda ve izleyen dönemde Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar gibi Körfez ülkeleri yanında, Norveç, Çin, Rusya ve Kazakistan gibi petrol, doğal gaz ya da sair gelir kaynakları yüksek bazı ülkelerin Bağımsız Varlık Fonları (Sowereign Wealth Funds) veya benzer adlarla kurdukları fonlar özel yatırımların finansmanında kullanılır.
Türkiye'de 2016 yılı Ağustos ayında oluşturulan fon yönetimi, doğal kaynaklara ya da cari fazlalık gibi devamlı gelir sağlayan kaynaklara dayalı olmayıp, çeşitli kamu kuruluşları bünyesinde atıl olduğu ve "ekonomiye kazandırılması" düşünülen kaynakların işletilerek ya da ipotek edilerek gelir sağlanması mantığına dayandırılmaktadır.
19 Ağustos 2016 tarihinde 6741 sayılı yasa ile oluşturulan Türkiye Varlık Fonu Anonim Şirketi, kamu kesimi bünyesinde olup, özel hukuk hükümlerine tabi bir kuruluştur. Yasa ile kurulan şirket, yapısı ve doğrudan Cumhurbaşkanı'na bağlı oluşu nedeniyle kamusal; piyasa kuralına göre faaliyette bulunma yetkisiyle özel; vergi muafiyeti ve kamu personel mevzuatı dışında tutulması ile de karma yapılı bir kuruluştur. Yani ne deve, ne de kuştur.
Sayıştay denetimi dışında olan şirket, bağımsız denetim kurumu raporları ışığında Parlamento Plan ve Bütçe Komisyonu denetimine tabidir. Şirket müdürü ve yöneticilerin Cumhurbaşkanı tarafından seçiliyor olması şirkete kamusal nitelik kazandırmakla beraber, yönetici ücretlerinin kamuoyundan saklı tutulması ve şirkete tanınan olağanüstü yetkiler, devasa boyuttaki kamu varlığının yönetimi hakkında ciddi kuşkulara neden olmaktadır.
Önceleri Varlık Fonu, Başbakanlığa bağlı olup, başkanı da Başbakandı. 10 Temmuz 2018'de 1 no.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi (CBK) ile Fon Cumhurbaşkanlığına bağlandı, başkanı da Cumhurbaşkanı olurken başkan vekilliği de yabancıya gitmedi, aileden birine Damat Albayrak'a verildi. Şimdilerde o koltuk boş. Yine aileye yakın birine verilmesi ihtimali yok değil!
Hemen her tür vergi, resim ve harçtan muaf tutulmakla birlikte, kamusal koruma çemberi avantajına da sahip olan fon işletmesi, kamu bütçesine, özel sektör sermayesine ve kamu iktisadi teşebbüslerine karşı da olağanüstü avantajlı konumdadır. Böylesi avantajlı kılınan şirket fonuna, Ziraat Bankası, PTT, BİST, BOTAŞ, ÇAYKUR, Eti Maden, TÜRKSAT, THY ve Halkbank gibi önemli varlıklar yanında Hazine'ye ait bazı taşınmazların da dahil edilmesiyle, siyasi otoriteye müthiş bir güç kaynağı sağlanmış olmaktadır.
Atıl olduğu düşünülen kamu varlıklarının ekonomiye kazandırılması, finansal şoklara karşı ekonominin korunması ve benzer ifadelerle gizlenen şirketin asıl amacı, yurtiçi ve yurt dışı kamu ve özel yatırımlara iştirak etmek ve Kanal İstanbul gibi büyük yatırımlara iç ve dış finansman sağlama yolunun açılmasıdır. Başka bir deyişle, asıl amaç, bugününün ve geleceğin varlıklarının riske atılması pahasına, siyasi erke güç sağlamaktır.
Bu hal ve statüde önemli denetim kurumu, mali yargının başı SAYIŞTAY, ne yazık ki, devre dışı bırakılmıştır. Başlı başına bu bile kuşkuları davet etmektedir.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023