Şaşmamak elde mi? İnsan sözleri, bir bir yaşanırken gördükçe derinden çarpılıyor. Hakkında ikaz edilen şeyler; ete, kemiğe, zamana bürünüp "gerçek" olarak önümüze çıkıyor.
Neden mi bahsediyorum?
Prof. Dr. Haydar Baş'ın öngörülerinden.
Liderlik adına ne sayabilirsek, tereddütsüz sağ tarafına bir "Haydar Baş" ekleyip, Prof. Haydar Baş'a sıfat edebileceğimiz bugün sosyal ve siyasi bir gerçektir.
Dağın arkasını gözler önüne çekmek, her lidere de nasip olmaz. Bir kurtuluş kapısı olarak sunulan, bir açmazın açıcısı, bir çıkmazın çıkar yolu olarak çıkan, bütünüyle deva ve çözüm olan kişilere nasip olur. Tarihte birkaç defa şahitlik edilebilecek denli az sayıda lidere nasip olur.
Mübalağa yapmıyorum. Abartmıyorum. Türkiye, ateşler içerisinde cayır cayır yanıyor. Hal buyken, böylesi bir gerçeği, yani çözümü bilip söylememek de ihanettir.
"Prof. Dr. Haydar Baş, ne yaptı; çözümü nedir?" sorusuna, Prof. Dr. Haydar Baş'ın siyaset sahnesine çıktığı günden itibaren ilan ettiği tüm yollar cevaptır.
Bilmem kaç yıllık insanlık tarihinde, insanlığın en mecburi ve temel meselelerinden olan iktisadı; çözüm ve gerçekle alaka barındırmayan karanlık çukurundan tutup çıkaran liderin adıdır Haydar Baş! Bu hareketiyle iktisada "yeni bir şey eklememiştir." Aksine, iktisat ilmine milat olmuş; onu kurmuştur.
Şüphesiz ezbere alınan "kaynakların yetersizliği" lafını sunanların yetersizliğini; "kaynakların sınırsız olduğu" gerçeğiyle gözler önüne sermiştir.
"İhtiyaçlar sınırsızdır" obur ve aç mantığının, aslen gerçekle uyuşmadığını da; yine aynı insanın "ihtiyaçların belirli bir hududu, sınırı vardır. Doymayacak olansa, insanın aç gözü; ihtiraslarıdır" tezi ve kanunuyla ortaya dökmüştür.
Böylesi bir devayı sunacak teorik derinliğe sahip bir insan olarak da, bir fikir atıp izbelerde kitaplara gömülmemiştir. Aksine, gerçeği bilmesi hasebiyle tebliğ ve ikazı kendine bir vazife bilmiş, coğrafyasında bir insanı ikaz edilmemiş bırakmamıştır.
Başta neden mi bahsettim?
Şundan:
Çeyrek asır evveli. Saddam Kuveyt'e girdiği gün. Bir öngörüdür, ya Rabbi! İşte, buna şaşmamak mümkün değil:
"Irak bölünecek. Suni Kürdistanlar eldiveniyle beraber kanlı elin ana hedefi, Türkiye!"
Bunu söylüyor, Prof. Dr. Haydar Baş!
Bugün, Kuzey Irak'ta yaşanan; Türkiye'de yaşamanın arefesinde olduğumuz şeyler bu değil de ne?
Nasıl inkar edebiliriz?
Bu koca mızrağı, hangi çuval alabilir?
Bu bin Güneşi baştan başa gizleyecek pisliği nereden bulabiliriz?
Saklanmaz bu gerçeği, elbet gizleyemeyiz ama nasıl ki sonunu bilmediğimiz kainatın elmadan küçük göze sığması oluyor ise, salt pislik olan gönlün Güneşten parlak ve koca aydınlığı da görmesi kabil değil.
Prof. Dr. Haydar Baş'ı baş etmedikçe, çözüm adına tek bir eylemi hayata geçirilmiş göremeyiz.
Neden mi bahsediyorum?
Prof. Dr. Haydar Baş'ın öngörülerinden.
Liderlik adına ne sayabilirsek, tereddütsüz sağ tarafına bir "Haydar Baş" ekleyip, Prof. Haydar Baş'a sıfat edebileceğimiz bugün sosyal ve siyasi bir gerçektir.
Dağın arkasını gözler önüne çekmek, her lidere de nasip olmaz. Bir kurtuluş kapısı olarak sunulan, bir açmazın açıcısı, bir çıkmazın çıkar yolu olarak çıkan, bütünüyle deva ve çözüm olan kişilere nasip olur. Tarihte birkaç defa şahitlik edilebilecek denli az sayıda lidere nasip olur.
Mübalağa yapmıyorum. Abartmıyorum. Türkiye, ateşler içerisinde cayır cayır yanıyor. Hal buyken, böylesi bir gerçeği, yani çözümü bilip söylememek de ihanettir.
"Prof. Dr. Haydar Baş, ne yaptı; çözümü nedir?" sorusuna, Prof. Dr. Haydar Baş'ın siyaset sahnesine çıktığı günden itibaren ilan ettiği tüm yollar cevaptır.
Bilmem kaç yıllık insanlık tarihinde, insanlığın en mecburi ve temel meselelerinden olan iktisadı; çözüm ve gerçekle alaka barındırmayan karanlık çukurundan tutup çıkaran liderin adıdır Haydar Baş! Bu hareketiyle iktisada "yeni bir şey eklememiştir." Aksine, iktisat ilmine milat olmuş; onu kurmuştur.
Şüphesiz ezbere alınan "kaynakların yetersizliği" lafını sunanların yetersizliğini; "kaynakların sınırsız olduğu" gerçeğiyle gözler önüne sermiştir.
"İhtiyaçlar sınırsızdır" obur ve aç mantığının, aslen gerçekle uyuşmadığını da; yine aynı insanın "ihtiyaçların belirli bir hududu, sınırı vardır. Doymayacak olansa, insanın aç gözü; ihtiraslarıdır" tezi ve kanunuyla ortaya dökmüştür.
Böylesi bir devayı sunacak teorik derinliğe sahip bir insan olarak da, bir fikir atıp izbelerde kitaplara gömülmemiştir. Aksine, gerçeği bilmesi hasebiyle tebliğ ve ikazı kendine bir vazife bilmiş, coğrafyasında bir insanı ikaz edilmemiş bırakmamıştır.
Başta neden mi bahsettim?
Şundan:
Çeyrek asır evveli. Saddam Kuveyt'e girdiği gün. Bir öngörüdür, ya Rabbi! İşte, buna şaşmamak mümkün değil:
"Irak bölünecek. Suni Kürdistanlar eldiveniyle beraber kanlı elin ana hedefi, Türkiye!"
Bunu söylüyor, Prof. Dr. Haydar Baş!
Bugün, Kuzey Irak'ta yaşanan; Türkiye'de yaşamanın arefesinde olduğumuz şeyler bu değil de ne?
Nasıl inkar edebiliriz?
Bu koca mızrağı, hangi çuval alabilir?
Bu bin Güneşi baştan başa gizleyecek pisliği nereden bulabiliriz?
Saklanmaz bu gerçeği, elbet gizleyemeyiz ama nasıl ki sonunu bilmediğimiz kainatın elmadan küçük göze sığması oluyor ise, salt pislik olan gönlün Güneşten parlak ve koca aydınlığı da görmesi kabil değil.
Prof. Dr. Haydar Baş'ı baş etmedikçe, çözüm adına tek bir eylemi hayata geçirilmiş göremeyiz.
Hüseyin Taşkın / diğer yazıları
- Ölenden borç var doğana borç kalıyor / 08.06.2019
- Eğer başarı aranıyorsa / 10.04.2019
- Enflasyonu da bilmiyorsunuz ki! / 15.03.2019
- Büyük devrim / 14.03.2019
- Çözüm sahibi olmak / 05.03.2019
- Taklit edilmeye çalışılan parti BTP / 26.02.2019
- Hepimiz orada olmak durumundayız / 20.01.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a kim tuzak kurar? / 15.01.2019
- Yarın değil, bugün / 25.12.2018
- Ata’ya vefa borcumuz var / 23.10.2018
- Eğer başarı aranıyorsa / 10.04.2019
- Enflasyonu da bilmiyorsunuz ki! / 15.03.2019
- Büyük devrim / 14.03.2019
- Çözüm sahibi olmak / 05.03.2019
- Taklit edilmeye çalışılan parti BTP / 26.02.2019
- Hepimiz orada olmak durumundayız / 20.01.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a kim tuzak kurar? / 15.01.2019
- Yarın değil, bugün / 25.12.2018
- Ata’ya vefa borcumuz var / 23.10.2018