Unutmak, insan fıtratına mahsus bir yaratılış özelliğidir.
Unutma kavramı üzerinde anlam ve içerik olarak durmayacağım.
Bugün geldiğimiz noktada asla unutulmayacak nice gerçekleri nasıl unuttuğumuzun muhasebesine bakacağım.
***
Tarihte "Medeniyet" denilen dünya süsünün en gizemli, en görkemli, en anlamlı, en başarılı, en huzurlu, en adaletli... temel çizgilerini atan, en canlı renkleri gösteren, en şefkatli tomurcukları yetiştiren... biz değil miydik?
Unuttuk!..
İlimde dünya merkeziydik. Bütün ilmi kitaplar tercüme edilir, daha mükemmel tesbitler, yorumlar, icatlar... ortaya konurdu. 17. yy'a kadar ilmin temellerini atan, bütün teorileri yazan ve bugünün teknik, endüstri, kimya, biyoloji, fizik, matematik... bölümlerinin çekirdeği, başlangıcı... olduğumuzu unuttuk...
Bir oyuncak cep telefonu üzerinde bugün "Made in Çin" mi yazmalıydı?
Bunu daha öncede misallendirmiştim. Yahu bir basit elektronikçi şu işi yapamıyor mu?
Neyse!..
Bir "Çankkale Mahşeri"ni yaşadık iman, aşk, vefa, birlik, kardeşlik... ruhunun nasıl "ehl-i salib'i yendiğini ne kadar çabuk unuttuk.
Bugün ehl-i salib'in kültür savaşına, ahlak savaşına, diyolog kurnazlıklarına hemen mağlup olduk... Parçalandık, sen-ben olduk. Kendimizi, ailemizi, köyümüzü, giysimizi, salımızı, çarığımızı... beğenmez olduk.
Daha dün!...
Yunan'ın Ege'de, Ermeni'nin Van, Erzurum'da işledikleri hunharca, barbarca cinayetleri, hayvanların yapamayacağı en iğrenç işkenceleri, zulumleri ne kadar da çabuk unuttuk.
Şimdi onlara dostluk mesajı veriyor, (acıdığım) gülücüklerimizle karşılıyoruz.
Burada insaf ile duralım.
Yahu bu adamlar tövbekâr mı oldular? Hayır.
Ne diye bunlara yamanıyoruz?
Hâlâ anlayamıyorum.
Bugün Hristiyan ve Yahudi olduğunu söyleyenlerin eline para ve silah gücü geçince nasıl Müslümanlara kan kusturduklarını bir türlü anlayamıyoruz.
Maalesef milli hassasiyet damarlarının bu en ince anlayışını okumayanlar, mektep görmeyenler daha iyi anlıyorlar.
İki yüz yıldan beri dünya'yı sömürmeye, yıkmaya, kışkırtmaya, bölmeye, parçalamaya çıkmış bir İngilizin dilini ilkokul seviyesine soktuk (lisan öğrenimine karşı değilim).
Lakin, Kur'an öğrenimini orta öğretimden attık.
Biz Batılı olacağız diye yarışırken doğumuzdan (Şark'tan) uzaklaştık. Orada Türkmenlerimiz, ceddimiz, kültürümüz, evimizin sofası vardı. Onlardan uzaklaştık. Yaban ellere bıraktık.
Müslümanlığımızdan, edebimizden, Kur'an'ımızdan, namazımızdan uzaklaştık.
Din alimleri paraya, mevkiye, süse, püse düştüler.
Fen alimleri birbirine düştüler.
Dede-torun arası uçurum...
En son kasamızı da "Na mahrem" ellere teslim ettik...
Biz şerefimizi, gayretimizi unuttuk.
Biz çok çabuk unutuyoruz.
Biz çok çabuk kanıyoruz.
Biz çok çabuk kandırılıyoruz...
***
Afganistan halkı "Kurtuluş Savaşı'nda nasıl imdadımıza koştular. Para ve zinetlerini hemen çıkarıp yolladılar? Ne için?
Orada Müslüman Türk kardeşleri var.
Ya bizim orada kardeşimiz yok mu?
Yıllarca Rus, İngiliz, Amerikan ajanlarının, siyasetinin topaç çevirme kavgasına sahne oldu.
Rus zulmunden kurtuldular...
Sonra birbirine düşürüldüler...
Devlet gücü, halk gücü kırıldı.
Bedenler harab oldu.
Devletleri var parasız, insanları var perişan, ağaçlar da susuzluktan kuruyunca bu sefer "ABD"ye sıra geldi.
Vurdu başlarına!...
***
Heyhat ki!...
Hâlâ bunların demokrasi palavralarına, papazlarının diyolog siyasetine, hâlâ bunların dostluğuna saf saf inananlar var.
İnanın, gidin, yatın ve kalkın.
Sonunda kokusunu anlayacaksınız bu leşlerin...
***
Varlığımızı unuttuk...
Çiçeklerimizi unuttuk...
Ferhat ve Şirinlerin masallarını unuttuk...
İrade nerde?
Akıl hani?
***
En metin ahlakımız, yahut, görüp aldırmamak!
Yıktı bin mel'un kalem namusu, bizler uymadık.
"Susmak evladır" deyip sustuk... Sanırım duymadık.
Kustu, bin murdar ağız şer'in bütün ahkamına
Ah! bir ses bari yükselseydi nefret namına
Altı yüz bin can gider: milyonla iman eksilir
Kimseler görmez, gören sersem Allah'tan bilir
Sonra, şayet şahsının incinse bir tüyü
Yer yıkılmış zanneder seyreyleyen gümbürtüyü
Fes, külah, kalpak, sarık vermiş bakarsın el ele:
Midelerden fışkırır ta Arş'a aç bir velvele
Ortalık altüst olurken ses çıkarmazdım, hani
Öyle bir dernekte seyret gel de artık sen beni
Göster Allah'ım, bu millet kurtulur tek mucize
Bir "utanmak hissi" ver gaib hazinenden bize.
(23. C.Ahir 133. 16 Mayıs 1913).
Unutma kavramı üzerinde anlam ve içerik olarak durmayacağım.
Bugün geldiğimiz noktada asla unutulmayacak nice gerçekleri nasıl unuttuğumuzun muhasebesine bakacağım.
***
Tarihte "Medeniyet" denilen dünya süsünün en gizemli, en görkemli, en anlamlı, en başarılı, en huzurlu, en adaletli... temel çizgilerini atan, en canlı renkleri gösteren, en şefkatli tomurcukları yetiştiren... biz değil miydik?
Unuttuk!..
İlimde dünya merkeziydik. Bütün ilmi kitaplar tercüme edilir, daha mükemmel tesbitler, yorumlar, icatlar... ortaya konurdu. 17. yy'a kadar ilmin temellerini atan, bütün teorileri yazan ve bugünün teknik, endüstri, kimya, biyoloji, fizik, matematik... bölümlerinin çekirdeği, başlangıcı... olduğumuzu unuttuk...
Bir oyuncak cep telefonu üzerinde bugün "Made in Çin" mi yazmalıydı?
Bunu daha öncede misallendirmiştim. Yahu bir basit elektronikçi şu işi yapamıyor mu?
Neyse!..
Bir "Çankkale Mahşeri"ni yaşadık iman, aşk, vefa, birlik, kardeşlik... ruhunun nasıl "ehl-i salib'i yendiğini ne kadar çabuk unuttuk.
Bugün ehl-i salib'in kültür savaşına, ahlak savaşına, diyolog kurnazlıklarına hemen mağlup olduk... Parçalandık, sen-ben olduk. Kendimizi, ailemizi, köyümüzü, giysimizi, salımızı, çarığımızı... beğenmez olduk.
Daha dün!...
Yunan'ın Ege'de, Ermeni'nin Van, Erzurum'da işledikleri hunharca, barbarca cinayetleri, hayvanların yapamayacağı en iğrenç işkenceleri, zulumleri ne kadar da çabuk unuttuk.
Şimdi onlara dostluk mesajı veriyor, (acıdığım) gülücüklerimizle karşılıyoruz.
Burada insaf ile duralım.
Yahu bu adamlar tövbekâr mı oldular? Hayır.
Ne diye bunlara yamanıyoruz?
Hâlâ anlayamıyorum.
Bugün Hristiyan ve Yahudi olduğunu söyleyenlerin eline para ve silah gücü geçince nasıl Müslümanlara kan kusturduklarını bir türlü anlayamıyoruz.
Maalesef milli hassasiyet damarlarının bu en ince anlayışını okumayanlar, mektep görmeyenler daha iyi anlıyorlar.
İki yüz yıldan beri dünya'yı sömürmeye, yıkmaya, kışkırtmaya, bölmeye, parçalamaya çıkmış bir İngilizin dilini ilkokul seviyesine soktuk (lisan öğrenimine karşı değilim).
Lakin, Kur'an öğrenimini orta öğretimden attık.
Biz Batılı olacağız diye yarışırken doğumuzdan (Şark'tan) uzaklaştık. Orada Türkmenlerimiz, ceddimiz, kültürümüz, evimizin sofası vardı. Onlardan uzaklaştık. Yaban ellere bıraktık.
Müslümanlığımızdan, edebimizden, Kur'an'ımızdan, namazımızdan uzaklaştık.
Din alimleri paraya, mevkiye, süse, püse düştüler.
Fen alimleri birbirine düştüler.
Dede-torun arası uçurum...
En son kasamızı da "Na mahrem" ellere teslim ettik...
Biz şerefimizi, gayretimizi unuttuk.
Biz çok çabuk unutuyoruz.
Biz çok çabuk kanıyoruz.
Biz çok çabuk kandırılıyoruz...
***
Afganistan halkı "Kurtuluş Savaşı'nda nasıl imdadımıza koştular. Para ve zinetlerini hemen çıkarıp yolladılar? Ne için?
Orada Müslüman Türk kardeşleri var.
Ya bizim orada kardeşimiz yok mu?
Yıllarca Rus, İngiliz, Amerikan ajanlarının, siyasetinin topaç çevirme kavgasına sahne oldu.
Rus zulmunden kurtuldular...
Sonra birbirine düşürüldüler...
Devlet gücü, halk gücü kırıldı.
Bedenler harab oldu.
Devletleri var parasız, insanları var perişan, ağaçlar da susuzluktan kuruyunca bu sefer "ABD"ye sıra geldi.
Vurdu başlarına!...
***
Heyhat ki!...
Hâlâ bunların demokrasi palavralarına, papazlarının diyolog siyasetine, hâlâ bunların dostluğuna saf saf inananlar var.
İnanın, gidin, yatın ve kalkın.
Sonunda kokusunu anlayacaksınız bu leşlerin...
***
Varlığımızı unuttuk...
Çiçeklerimizi unuttuk...
Ferhat ve Şirinlerin masallarını unuttuk...
İrade nerde?
Akıl hani?
***
En metin ahlakımız, yahut, görüp aldırmamak!
Yıktı bin mel'un kalem namusu, bizler uymadık.
"Susmak evladır" deyip sustuk... Sanırım duymadık.
Kustu, bin murdar ağız şer'in bütün ahkamına
Ah! bir ses bari yükselseydi nefret namına
Altı yüz bin can gider: milyonla iman eksilir
Kimseler görmez, gören sersem Allah'tan bilir
Sonra, şayet şahsının incinse bir tüyü
Yer yıkılmış zanneder seyreyleyen gümbürtüyü
Fes, külah, kalpak, sarık vermiş bakarsın el ele:
Midelerden fışkırır ta Arş'a aç bir velvele
Ortalık altüst olurken ses çıkarmazdım, hani
Öyle bir dernekte seyret gel de artık sen beni
Göster Allah'ım, bu millet kurtulur tek mucize
Bir "utanmak hissi" ver gaib hazinenden bize.
(23. C.Ahir 133. 16 Mayıs 1913).
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021