Son dönemlerde tarımsal çözüm adına ortaya konulan çözümler tam bir komedi… Kuru soğan ve patateste fiyat artışını önlemek için yapılan depo baskınları, marketlere yönelik denetimin artırılması, tehditler ve en nihayetinde belediyelerin sebze-meyveye el atmaları ve mobil tanzim satış mağazaları… Çözüm ve çareden ziyade, bu girişim 31 Mart seçimleri öncesi güzel bir seçim yatırımından başka bir şey değil. Devlet ticaret mi yapar, diyerek her şeyi ama her şeyi özelleştirenlerin düşmüş olduğu durum ortada: "Domates, biber, patlıcan…" Gel vatandaş geel… Devlet resmen pazara ve ayağa düşerek işportacılığa başlamış durumda.
Bu işportacı mantık ve kafa 1980'li yıllarda ekilenin bugün biçilmesinden başka bir şey değil. Tarımın köküne kibrit suyu daha o dönemlerde başlıyor.
Bu meyanda, Hububat Üreticileri Sendikası (HUBUBAT-SEN) Genel Başkanı Abdullah Aysu gelinen durumu çok güzel özetlemiş:
"Özal'ın Tarım Bakanı Hüsnü Doğan, tohum ithalatını serbestleştirmek için "elin adamları 40 yıl 50 yıl uğraşmış geliştirmiş. Biz geliştirmek için o kadar beklemeyiz. İthal ederiz olur biter" demişti. Süleyman Demirel, Adapazarı'nın birinci sınıf tarım toprakları üzerine otomobil fabrikası kurulmasına karşı çıkanlara "patates mi otomobil mi?" diyerek demagogluğunu konuşturuyordu.
Mesut Yılmaz, Orhangazi'de şekerpancarı üreticilerini yok edecek NBŞ fabrikası kuruluşu için firma ruhsat sorduğunda, "siz fabrikaya başlayın ruhsat arkadan gelir" dediği sonradan öğrenilecekti. Siyasiler sadece söylemediler, şirketler için ön açıcılık da yaptılar.
Hayvancılığı bitirecek EBK, SEK, YEM Sanayi özelleştirmelerinin altında at nalı gibi Çiller ve Karayalçın imzaları var. Tekel, şeker ve Tarım Satış Kooperatifleri Birliği kanunlarının idam fermanının altında dışarıdan bakınca birbirine benzemez üçüzler olan, Bülent Ecevit, Devlet Bahçeli, Mesut Yılmaz'ın imzaları arz-ı endam ediyor. Görüldüğü üzere çokuluslu tarım, gıda ve ecza şirketleri için Türkiye tarımının mutfağında Erdoğan öncesi yemek hazırlayan siyasi spesiyal usta(!) aşçılar Özal, Demirel, Karayalçın, Mesut Yılmaz ve Bahçeli'ydi.
'Usta' aşçıların hazırladığı spesiyali altın tepside çokuluslu tarım, gıda ve ecza şirketlerine sunan da Erdoğan hükümetleri oldu. Bugün sadece Erdoğan döneminin rakamlarını vererek tarımın kötüye gittiğini söylemek eksik olur. İçinde bulunduğumuz durumun vahametini anlaşılır kılmaz. Çünkü gerçekliğin ifadesi olan rakamlar sonuçtur ve tarımın şirketler lehine çiftçiler aleyhine değiştirilmesinin kaçınılmaz duvara toslama halidir. Duvara toslama hali de sistem kaynaklıdır.
Erdoğan, tarımın çöküşünü görmesine rağmen, düzeltmek için çaba harcamadı, hatta "tarımın çökmesi için çalıştı" demek yanlış olmaz. Ancak tarım spesiyali hazırlayan aşçılar ile sunanı birlikte değerlendirirsek o zaman tarımın çöküşünün nedenini eksiksiz ve bütünlüklü anlamış oluruz. Çünkü bu bir süreçtir. Sistemi değiştirme içerikliydi. Gayet tabii ki bilinçli bir tercihti. Aşçıların hazırladığı spesiyal, (özelleştirme yasaları) sisteme karşı direnç noktalarını kırdı. "Bu ülkeyi pazarlıyorum" diyen zat, hakkını teslim edelim(!) halkın kursağından ayırarak kurduğu (KİT'leri) kendisinden öncekilerinin hazırladığı kanunların ona sunduğu olanaklarla gözü kara bir biçimde pazarladı. Yani aşçılar, tarımda özelleştirilme, piyasalaştırma ve kuralsızlaştırma için yasal şoseyi döşedi. Erdoğan da döşenen şoseden ilerleyerek hazırlanan yemeklerin sunumunu yaptı, pazarladı. Sattı."
Evet, sevgili okurlar gelinen bu noktada elde avuçta hiç bir şey kalmadı. Elde piyasayı düzenleyecek ve regüle edecek ne bir kamu kurumu, ne de bir etkili ve yetkili var. Tarım piyasasını artık hükümet değil, şirketler belirliyor ve yönetiyor. Baskınların, mobil satış yerlerinin ve palyatif tedbirlerin çözüm olmadığı gün gibi aşikar. Eğer ithalatla ve depo baskınlarıyla fiyat düşseydi, kuru soğanın ve patatesin fiyatı artmaz düşerdi.
Çözüm ve çare elbette var: "
Milli Ekonomi Modeli ve mimarı Prof. Dr.
Haydar Baş. O'nu anladığımız ve kulak verdiğimiz gün tüm meseleler kökünden halledilmiş olacak. En basitinden Rusya uyguladı ve başardı. "Rus lider Putin bizim modeli uygulamaya başladıktan sonra 3 kez yılın lideri seçildi. Model'in başarısı hakkında bu örnek yeterlidir herhalde." (Prof. Dr. Haydar Baş)