Aras (Azerbaycan Türkçesinde Araz) Nehri Doğu Anadolu’nun, Kafkasya’nın ve Güney Azerbaycan’ın ana arter damarlarından biriyse, Urmiye Gölü de önemli yaşam alanlarından sadece biridir.
“Araz araz, han araz
Men sene, kurban araz
Zaman meni yandırdı
Sende alış. Yan araz”
Azerbaycan’ın görkemli şairi Sabır Rüstemhanlı’nın dizelerinde olduğu gibi Urmiye Gölünde yaşanan çevresel felaket de yine Güney Azerbaycan Türkünün yüreğine düşmüştür, yüreğini dağlamıştır ve yüreğini yakmıştır. 5 bin 200 km2’lik yüzeyi ile İran’ın en büyük gölü olan Urmiye Gölü, aynı zamanda bir köprü ile Güney Azerbaycan’ın Tebriz ve Urmiye kentlerini bağlamaktadır. Normal zamanda Urmiye Gölü toplam 37 milyar metreküp su içermekte ve göl, kuzeyden güneye 135 km uzunluğunda, doğudan batıya 18 ila 55 kilometre genişliğindedir. Derinliği en fazla 16 metre olan gölde Tuz rezervi bakımından dünyanın ikinci büyük, kapsadığı alan bakımından dünyanın üçüncü büyük gölü olan Urmiye Gölü’ndeki suyun yüzde 60’ı son 10 yıl içinde kurumuş, ya da bilinçli bir şekilde kurutulmaktadır. Uzmanlara göre önlem alınmaması halinde birkaç yıl içinde göl tuzlu bir kara parçasına dönüşebilecektir. İstatistiklere göre bu gölün tamamen kuruması çevredeki 76 milyon kişiyi etkileyecek, bunlardan 6 milyon insanın hayatı ciddi sorunlar ve 14 milyon insan yaşama alanını kaybetme riski ile karşı karşıya kalabilecektir.
Şimdi bütün bunlardan sonra sormak gerekmektedir, bu durum büyük planın bir parçası mıdır? Daha doğru bir ifadeyle “Urmiye Gölü” Birleşik Kürdistan’ın Türkiye, Suriye, Irak ve İran’dan toprak alınmak suretiyle “Dört Parçada Kürdistan” ütopyasının gerçekleştirilmesinde odak noktasını teşkil etmekte değil midir? Agnostik bir sorgulama yaptığınızda bütün bunlar açık seçik ortaya çıkmaktadır. Hiç düşündünüz mü, “Urmiye Gölü” neden kurutulmaktadır, oradaki halk özellikle Güney Azerbaycan Türk halkı neden bu meseleyi feryad–ı figan dünya ve Türk kamuoyuna anlatma peşindedir? Şimdi hazır olun, Güney Azerbaycan’da Türk nüfusunun yoğunlaştığı “Urmiye Gölü” kurutulmak suretiyle bu bölgede işsiz kalacak olan Türk nüfusunun İran içlerine dağıtılması operasyonunun bir parçasıdır. İran Silahlı Kuvvetlerinin 2000 yılındaki bir araştırmasına göre Urmiye’nin nüfusunun %85,7’si Güney Azerbaycan Türkleri’nden, %10,5’i Kürtler, %1,7’si Süryaniler, %1,5’i Farslar, %0,5’ini Ermeniler oluşturmaktadır. Urmiye Gölü’nün kurutulmasıyla çoğunlukta olan Türkler bölgeden uzaklaştırılacak, böylelikle “Dört Parçada Kürdistan” ya da Birleşik Kürt Devleti’nin kurulması yolunda en büyük adım atılacaktır. Bu savın en büyük delillerinden birisi de geçtiğimiz 16 Ağustos’ta İran parlamentosunun Urmiye Gölü’nün sulanması için fon ayrılmasını reddetmesi olmuştur. Bunun ikinci ayağı ise ABD’nin açılımıdır. ABD, RF ile birlikte, nasıl ki Türkiye’yi Kafkasya’da Ermenistan ile Türk Dünyasından ayırmayı başardı ise, yine Türkiye’yi doğu ve güneyden çevreleme adına “Dört Parçada Kürdistan” ütopyasından da bir an için bile vaz geçmediğinin bir göstergesidir. Yapılması düşünülen güney ve doğudan Birleşik Kürdistan’ın, doğudan Ermenistan ile Türkiye’yi çevreleyecek tarzda eklemlendirilmesidir. Amaç Türkiye ile Türkistan’ın, Türk Dünyasının irtibatını kesmektir. Bunun böyle olduğun yıllarca önce ortaya koyan Türk Silahlı Kuvvetleri, Millî Askerî Stratejik Konsepti’nde “Dört Parçada Kürdistan” oluşumunu ülke egemenliğine doğrudan bir tehdit olarak belirlemiştir. Ama şimdi, bu açık tehdide karşın, ABD’nin bilinen baskıları sonucunda TSK, bu gidişin durdurulması yönündeki karşı koyma reflekslerini yitirmiş ve bütünüyle akamete uğratılmıştır.
Son derece insani endişe ve kaygılar ile 27 Ağustos 2011 tarihinde yok olma tehlikesiyle yüz yüze olan Urmiye Gölü’nün kurtarılması için Güney Azerbaycan’ın Urmiye ve Tebriz şehrinde gösteriler düzenlendiği bilinmektedir. İran güvenlik güçlerinin bu gösterilerdeki sert müdahalesi nedeniyle çatışmalar yaşanmış, o günden bugüne çatışmalar gittikçe artan bir şekilde kitle eylemleri ile tırmanma dönemine girmiştir. Bilmem anımsayabildiniz mi, geçen Eylül ayının başında de benzer gösteriler Ankara’da da yapılmıştı. O günden bugüne Güney Azerbaycan Türkleri ayaktadır. İran Azerbaycan’ında yaşayan soydaşlarımızın işi zordur, Hem RF’nun, hem İran’ın ve hem de ABD’nin çıkarlarına ters düşeceksin, sonra da Urmiye Gölü’nü kurumaktan kurtaracaksın. Şimdi eğri oturup doğru konuşalım, bu olaya acaba “iki devlet bir millet” Türkiye ve Kuzey Azerbaycan nasıl bakmaktadır, ya da nasıl bakmalıdır? En azından “solak bakmamalıdır” mı demek lazım ya da “gölge etme başka ihsan istemem” mi demek lazım, her şeyi zaman gösterecek sevgili okurlar.
“Araz araz, han araz
Men sene, kurban araz
Zaman meni yandırdı
Sende alış. Yan araz”
Azerbaycan’ın görkemli şairi Sabır Rüstemhanlı’nın dizelerinde olduğu gibi Urmiye Gölünde yaşanan çevresel felaket de yine Güney Azerbaycan Türkünün yüreğine düşmüştür, yüreğini dağlamıştır ve yüreğini yakmıştır. 5 bin 200 km2’lik yüzeyi ile İran’ın en büyük gölü olan Urmiye Gölü, aynı zamanda bir köprü ile Güney Azerbaycan’ın Tebriz ve Urmiye kentlerini bağlamaktadır. Normal zamanda Urmiye Gölü toplam 37 milyar metreküp su içermekte ve göl, kuzeyden güneye 135 km uzunluğunda, doğudan batıya 18 ila 55 kilometre genişliğindedir. Derinliği en fazla 16 metre olan gölde Tuz rezervi bakımından dünyanın ikinci büyük, kapsadığı alan bakımından dünyanın üçüncü büyük gölü olan Urmiye Gölü’ndeki suyun yüzde 60’ı son 10 yıl içinde kurumuş, ya da bilinçli bir şekilde kurutulmaktadır. Uzmanlara göre önlem alınmaması halinde birkaç yıl içinde göl tuzlu bir kara parçasına dönüşebilecektir. İstatistiklere göre bu gölün tamamen kuruması çevredeki 76 milyon kişiyi etkileyecek, bunlardan 6 milyon insanın hayatı ciddi sorunlar ve 14 milyon insan yaşama alanını kaybetme riski ile karşı karşıya kalabilecektir.
Şimdi bütün bunlardan sonra sormak gerekmektedir, bu durum büyük planın bir parçası mıdır? Daha doğru bir ifadeyle “Urmiye Gölü” Birleşik Kürdistan’ın Türkiye, Suriye, Irak ve İran’dan toprak alınmak suretiyle “Dört Parçada Kürdistan” ütopyasının gerçekleştirilmesinde odak noktasını teşkil etmekte değil midir? Agnostik bir sorgulama yaptığınızda bütün bunlar açık seçik ortaya çıkmaktadır. Hiç düşündünüz mü, “Urmiye Gölü” neden kurutulmaktadır, oradaki halk özellikle Güney Azerbaycan Türk halkı neden bu meseleyi feryad–ı figan dünya ve Türk kamuoyuna anlatma peşindedir? Şimdi hazır olun, Güney Azerbaycan’da Türk nüfusunun yoğunlaştığı “Urmiye Gölü” kurutulmak suretiyle bu bölgede işsiz kalacak olan Türk nüfusunun İran içlerine dağıtılması operasyonunun bir parçasıdır. İran Silahlı Kuvvetlerinin 2000 yılındaki bir araştırmasına göre Urmiye’nin nüfusunun %85,7’si Güney Azerbaycan Türkleri’nden, %10,5’i Kürtler, %1,7’si Süryaniler, %1,5’i Farslar, %0,5’ini Ermeniler oluşturmaktadır. Urmiye Gölü’nün kurutulmasıyla çoğunlukta olan Türkler bölgeden uzaklaştırılacak, böylelikle “Dört Parçada Kürdistan” ya da Birleşik Kürt Devleti’nin kurulması yolunda en büyük adım atılacaktır. Bu savın en büyük delillerinden birisi de geçtiğimiz 16 Ağustos’ta İran parlamentosunun Urmiye Gölü’nün sulanması için fon ayrılmasını reddetmesi olmuştur. Bunun ikinci ayağı ise ABD’nin açılımıdır. ABD, RF ile birlikte, nasıl ki Türkiye’yi Kafkasya’da Ermenistan ile Türk Dünyasından ayırmayı başardı ise, yine Türkiye’yi doğu ve güneyden çevreleme adına “Dört Parçada Kürdistan” ütopyasından da bir an için bile vaz geçmediğinin bir göstergesidir. Yapılması düşünülen güney ve doğudan Birleşik Kürdistan’ın, doğudan Ermenistan ile Türkiye’yi çevreleyecek tarzda eklemlendirilmesidir. Amaç Türkiye ile Türkistan’ın, Türk Dünyasının irtibatını kesmektir. Bunun böyle olduğun yıllarca önce ortaya koyan Türk Silahlı Kuvvetleri, Millî Askerî Stratejik Konsepti’nde “Dört Parçada Kürdistan” oluşumunu ülke egemenliğine doğrudan bir tehdit olarak belirlemiştir. Ama şimdi, bu açık tehdide karşın, ABD’nin bilinen baskıları sonucunda TSK, bu gidişin durdurulması yönündeki karşı koyma reflekslerini yitirmiş ve bütünüyle akamete uğratılmıştır.
Son derece insani endişe ve kaygılar ile 27 Ağustos 2011 tarihinde yok olma tehlikesiyle yüz yüze olan Urmiye Gölü’nün kurtarılması için Güney Azerbaycan’ın Urmiye ve Tebriz şehrinde gösteriler düzenlendiği bilinmektedir. İran güvenlik güçlerinin bu gösterilerdeki sert müdahalesi nedeniyle çatışmalar yaşanmış, o günden bugüne çatışmalar gittikçe artan bir şekilde kitle eylemleri ile tırmanma dönemine girmiştir. Bilmem anımsayabildiniz mi, geçen Eylül ayının başında de benzer gösteriler Ankara’da da yapılmıştı. O günden bugüne Güney Azerbaycan Türkleri ayaktadır. İran Azerbaycan’ında yaşayan soydaşlarımızın işi zordur, Hem RF’nun, hem İran’ın ve hem de ABD’nin çıkarlarına ters düşeceksin, sonra da Urmiye Gölü’nü kurumaktan kurtaracaksın. Şimdi eğri oturup doğru konuşalım, bu olaya acaba “iki devlet bir millet” Türkiye ve Kuzey Azerbaycan nasıl bakmaktadır, ya da nasıl bakmalıdır? En azından “solak bakmamalıdır” mı demek lazım ya da “gölge etme başka ihsan istemem” mi demek lazım, her şeyi zaman gösterecek sevgili okurlar.
YeniMesaj / diğer yazıları
- Gaflette ısrar / 24.01.2015
- 'Namaz kılan kimse felaha ermiştir' / 10.11.2014
- Saftan Başbakan olur mu? / 06.03.2014
- Ulusal devlet üzerine / 03.03.2014
- Anne sütü / 08.02.2014
- Minik cerrahlar / 20.01.2014
- Doğal yaşam / 13.01.2014
- Basit ve sade / 12.05.2013
- Faiz sarmalı / 24.03.2013
- Topraklarımız elimizden alınıyor / 20.03.2013
- 'Namaz kılan kimse felaha ermiştir' / 10.11.2014
- Saftan Başbakan olur mu? / 06.03.2014
- Ulusal devlet üzerine / 03.03.2014
- Anne sütü / 08.02.2014
- Minik cerrahlar / 20.01.2014
- Doğal yaşam / 13.01.2014
- Basit ve sade / 12.05.2013
- Faiz sarmalı / 24.03.2013
- Topraklarımız elimizden alınıyor / 20.03.2013