Ehl-i Beyt anlayışını terk ederek İngiliz ve ABD mamulü sentetik bir İslam inancını kendine şiar edinen Suudi yönetimi, dünyanın en fakir ülkelerinden Yemen'e 5 yıldır devam ettirdiği savaşta ciddi kayıplar vermeye devam ediyor.
Suudi yönetimini Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile beraber kendilerine hiçbir fayda sağlamayan, aksine ciddi maddi ve manevi kayıplar üreten Yemen Savaşı'na sürükleyen sebeplerin fikri arka planını anlamak zorundayız. Hiçbir savaş sebepleri ortaya konmadan ve sağlam bir düşünceye dayanmadan yapılamaz. Yapılsa bile sürdürülemez.
Yemen savaşı, Suudi veya BAE halkları için yapılmıyorsa kimin için yapılıyor? Eminim bu sorunun cevabını Suudi hanedanlık üyeleri bile bilmiyorlardır. Suudi ailesi içinde bu savaşı sorgulayanların bindiği helikopter esrarengiz bir şekilde geçen sene düştü veya düşürüldü. Helikopter kazasında(!) ölen 8 prensin tamamı Yemen ve İran savaşını sorgulayan kişiler olduğu biliniyor. Yine bu bağlamda tam bir yıl önce Suudi Arabistan İstanbul Konsolosluğu'nda öldürülen Cemal Kaşıkçı'nın aynı muhalif duruşundan dolayı öldürüldüğü daha yüksek sesle dile getiriliyor.
13-14 Şubat 2019 tarihinde Varşova'da Ortadoğu'da Barış ve Güvenlik Konferansı düzenlendi. ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, amaçlarının "İran karşısında, İsrail ile müttefik Sünni Blok cephesini güçlendirmek" olduğunu söyledi. Netanyahu ise "Arap ülkeleri ile bugüne kadar sağlanan en önemli diyaloğu sağladığını" ilan etti. Aynı konferansta konuşan Bahreyn Dışişleri Bakanı "İran'ın öncelendiğini Filistin meselesinin önemli olmadığını" vurguladı.
ABD ve İsrail tarafından bir konferans düzenlenirken ismine "Ortadoğu'da barış ve güvenlik" ismi veriliyor. Bu durum sahtekârlığıyla meşhur Sülün Osman'ın "Dürüst insan nasıl olur?" konferansları vermesine benziyor. Ortadoğu'da barış ve güvenlik nere, ABD ve İsrail nere!..
Geldiğimiz noktada İslam dünyasında olması gereken Arap-İsrail çatışması yerini Arap-Acem veya daha doğru bir ifade ile Şii-Sünni kavgasına bırakmıştır. Sonuncusu 1973 yılında yapılan Arap-İsrail savaşlarının Şii-Sünni savaşlarına evrilmesi İsrail'in kuruluşundan beri elde ettiği en büyük başarısıdır.
Şii-Sünni çatışmaları İsrail'e derin bir nefes aldırmış olup güvenliğini ve kalıcılığını perçinlemesi açısından da önemli fırsatlar barındırmaktadır. İsrail, bir taraftan Bahreyn, Suudi Arabistan, BAE, Kuveyt ve Umman hükümetleriyle resmi diplomatik ilişkiler kurarken, ABD'nin Suriye'nin ve Irak'ın kuzeyindeki işgalleri sonucu ortaya çıkacak 2. İsrail ise kendi güvenliği açısından bol fıstıklı kadayıfın üzerindeki kaymak tadına eşdeğer olacaktır.
ABD ve İsrail, İslam dünyasında hangi yöntemlerle bu bloklaşmayı sağladılar?
Ehl-i Beyt anlayışını reddeden Körfez Arapları, adına İslam deseler bile yaşadıkları hayat İslam'la bağdaşmıyor. Öyle bir sapma hali ortaya çıktı ki, "Müslümanım" diyenler Haçlı-Siyonist siyaseti adına İslam ülkelerine saldıran güruha dönüştüler.
Suudi-BAE koalisyonu, Yemen savaşını finanse etmek için her ay 6 milyar dolar para harcıyor. Yetmedi. Suudiler, Trump ile yapılan kılıç dansı sonrası 400 milyar dolarlık silah almayı taahhüt etti. Bunca masrafa rağmen Aramko'ya yapılan saldırı önlenemedi. Tam aksine Yemen'deki Husiler, Suudi Arabistan'ın Necran şehrine doğru 350 km2 toprağı ele geçirdiler. 2000 Suudi askerini esir aldılar. 200 askeri de öldürdüler. Sonuç koalisyon için tam bir hezimet oldu.
Prof. Dr. Haydar Baş, 1991 yılından beri İslam Dünyasında tezgâhlanan büyük oyuna dikkat çekerek Şii-Sünni kavgasının Ortadoğu'da Müslümanların ölüm fermanı anlamına geldiğini anlatıyor. Çözüm, Kur'an'da mü'minlere emredildiği şekilde Ehl-i Beyt'i tanımak ve bu istikamette hayatımıza yön vermekten geçiyor.
Sayın Baş, 12 Ehl-i Beyt İmamı ve Rahmeten Lil Âlemîn Hz. Muhammed (s.a.v) ile Hz. Fatıma adlı eserlerini kaleme aldı. Ehl-i Beyt külliyatında başta Kur'an-ı Kerim olmak üzere Resûlullah (s.a.v)'in emirleri ve Ehl-i Beyt'in yaşamı çerçevesinde Müslümanlara emredilen kimliğin ve karakterin nasıl olması gerektiği detaylarıyla ve delilleriyle anlatılmaktadır.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleme aldığı Ehl-i Beyt külliyatını okuduğunuzda Allah'ın emrettiği Müslüman kimliğinin, ABD ve İsrail'in istekleriyle taban tabana zıt olduğunu müşahede edebilirsiniz. Sözün kısası, Ehl-i Beyt ile ilgisini kesenler kendilerine "Sünni NATO" diyecek kadar İslam'dan uzaklaşarak masum kardeşlerine ateş ediyorlar.
- Kamçılı IMF dönemi başladı / 15.04.2024
- Mahkeme kadıya mülk değildir / 09.04.2024
- Türkiye sadece İstanbul'dan ibaret değildir / 08.04.2024
- Erken seçim çağrısı yapılmalı / 05.04.2024
- Müflis tüccar eski defter karıştırır / 04.04.2024
- Tencere dibin kara seninki benden kara / 26.03.2024
- Yel kayadan bir şey aparabilmez / 25.03.2024
- Milli Ekonomi Modeli belediyelere hayat verecek / 23.03.2024
- Milli Para istikrarın sembolüdür / 22.03.2024