M. Sıtkı Aras imzası ile yayınlanan Erzurum'un Manevi Mimarları isimli eserden kısa bir bölümü aktararak başlayalım. Erzurum'un yakın tarihinde gönüllere taht kurmuş olan Haşiizade Hacı Ali Efendi'nin anlatıldığı bölümde şu satırları okuyoruz:
"Zaman II. Meşrutiyet sonrasıdır. Asırlarca efendilerinin lütuflarına mazhar olup efendice yaşamış olan Ermeniler azıtmışlardır. Her tarafta komiteler kurup fırsatlarına düşürdükleri Müslümanları kesmekte veya yakmaktadırlar. Günlerden bir gün bölgenin eşrafından birisi bu komitacıların ellerine düşer. Ermeniler sevinçlidir. Çünkü büyük düşmanları ellerindedir. Onu ölümlerin en fecisi ile öldüreceklerdir. Bunun için bir tandırı iyice yakarlar maksatları tutsaklarını burada yakmaktır. Müslüman lider kurbanlık koyun gibi akıbetini beklemektedir ancak mütevekkildir. "Biz ölüden diri, diriden ölü çıkarırız" vaadi gereğince ümitlidir de. O anda garip bir olay olur. Tandırın bacasından, değirmene boşalırcasına su akmya başlar. Ermenilerin bazıları bayılmış bazıları ise oradan sıvışmıştır. Tabii mütevekkil Müslüman ellerinden kurtulmuştur.
Aynı anlardaki Haşiizade (Haşıl) Efendi'nin tekkesini Şükrü isimli bir müridi şu şekilde anlatmaktadır:
"Halka çevirmiş zikir yapıyorduk. Birdenbire Şeyh Efendi zikri durdurdu ve kovalarla su getirip halkanın ortasına dökmemizi emir buyurdu söylediklerini yaptık. Döktüğümüz sular, ateşe dökülmüşçesine bir ses çıkarıyor ve kayboluyordu. Kimseler bunun sebebini sormadı. Sonradan öğrendik ki bizim sular, Müslüman bir kardeşimizi kurtarmak için bir kaç günlük yoldaki bir tandırın üzerine dökülüyormuş."
Doğu Anadolu, özellikle de güzel Erzurum'umuz yukarıda anlatılana benzer yüzlerce, belki binlercesine şahit olmuştur, mekan olmuştur.
Ermeniler ve bağlı bulundukları haçlı dünyası; zaman içinde anladılar, tesbit ettiler ki; bu bölgede müstevli emellerinin önündeki en büyük engel işte bu Allah dostlarıdır. Evliyanın kerameti haktır, Allah'ın izniyle, düşmanların nice tuzaklarını bozan, canlarına ot tıkayan bu basiret ehli gönül sultanları olmuştur. Bu tür olanları okudukça, canlı şahitlerinden dinledikçe; son yüzyılda tasavvuf kurumunun niçin en baş hedef seçildiğini daha iyi anlıyorum. İngiliz Sömürgeler Bakanlığı'nın bu iş için, yani genelde İslam coğrafyasında özelde işe Anadolu coğrafyasında veli yetiştiren mektepler anlamındaki tasavvuf kurumlarını yok etmek için, niçin çuval çuval altın harcadığını daha iyi anlıyorum. Öyle ya onların her şey tamam, son yumruğu indirdik mi işleri bitmiştir dedikleri noktada tam o anda planlarını altüst eden, hilelerini sezip su yüzüne çıkaran kim, kimler; veliler, Allah dostları, peki bunlar hangi mekteplerden yetişiyorlar?
İşte topyekün tasavvuf kurumunun hedef seçilmesinin, insanları bu kurumlardan uzaklaştırmak için yalanlara, iftiralara başvurulmasının ana nedeni bu.
Dün de, bugün de basiret ehli, firaset ehli, gönül gözü ile gören bu insanlara muhtaç olduğumuza göre, devir ne devridir diye dönüp bakmakta yarar var.
"Zaman II. Meşrutiyet sonrasıdır. Asırlarca efendilerinin lütuflarına mazhar olup efendice yaşamış olan Ermeniler azıtmışlardır. Her tarafta komiteler kurup fırsatlarına düşürdükleri Müslümanları kesmekte veya yakmaktadırlar. Günlerden bir gün bölgenin eşrafından birisi bu komitacıların ellerine düşer. Ermeniler sevinçlidir. Çünkü büyük düşmanları ellerindedir. Onu ölümlerin en fecisi ile öldüreceklerdir. Bunun için bir tandırı iyice yakarlar maksatları tutsaklarını burada yakmaktır. Müslüman lider kurbanlık koyun gibi akıbetini beklemektedir ancak mütevekkildir. "Biz ölüden diri, diriden ölü çıkarırız" vaadi gereğince ümitlidir de. O anda garip bir olay olur. Tandırın bacasından, değirmene boşalırcasına su akmya başlar. Ermenilerin bazıları bayılmış bazıları ise oradan sıvışmıştır. Tabii mütevekkil Müslüman ellerinden kurtulmuştur.
Aynı anlardaki Haşiizade (Haşıl) Efendi'nin tekkesini Şükrü isimli bir müridi şu şekilde anlatmaktadır:
"Halka çevirmiş zikir yapıyorduk. Birdenbire Şeyh Efendi zikri durdurdu ve kovalarla su getirip halkanın ortasına dökmemizi emir buyurdu söylediklerini yaptık. Döktüğümüz sular, ateşe dökülmüşçesine bir ses çıkarıyor ve kayboluyordu. Kimseler bunun sebebini sormadı. Sonradan öğrendik ki bizim sular, Müslüman bir kardeşimizi kurtarmak için bir kaç günlük yoldaki bir tandırın üzerine dökülüyormuş."
Doğu Anadolu, özellikle de güzel Erzurum'umuz yukarıda anlatılana benzer yüzlerce, belki binlercesine şahit olmuştur, mekan olmuştur.
Ermeniler ve bağlı bulundukları haçlı dünyası; zaman içinde anladılar, tesbit ettiler ki; bu bölgede müstevli emellerinin önündeki en büyük engel işte bu Allah dostlarıdır. Evliyanın kerameti haktır, Allah'ın izniyle, düşmanların nice tuzaklarını bozan, canlarına ot tıkayan bu basiret ehli gönül sultanları olmuştur. Bu tür olanları okudukça, canlı şahitlerinden dinledikçe; son yüzyılda tasavvuf kurumunun niçin en baş hedef seçildiğini daha iyi anlıyorum. İngiliz Sömürgeler Bakanlığı'nın bu iş için, yani genelde İslam coğrafyasında özelde işe Anadolu coğrafyasında veli yetiştiren mektepler anlamındaki tasavvuf kurumlarını yok etmek için, niçin çuval çuval altın harcadığını daha iyi anlıyorum. Öyle ya onların her şey tamam, son yumruğu indirdik mi işleri bitmiştir dedikleri noktada tam o anda planlarını altüst eden, hilelerini sezip su yüzüne çıkaran kim, kimler; veliler, Allah dostları, peki bunlar hangi mekteplerden yetişiyorlar?
İşte topyekün tasavvuf kurumunun hedef seçilmesinin, insanları bu kurumlardan uzaklaştırmak için yalanlara, iftiralara başvurulmasının ana nedeni bu.
Dün de, bugün de basiret ehli, firaset ehli, gönül gözü ile gören bu insanlara muhtaç olduğumuza göre, devir ne devridir diye dönüp bakmakta yarar var.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- ‘İçi nasırlanmış elleri de yaz’ / 05.07.2025
- Kalemim elemime tercüman olabilseydi / 03.07.2025
- Ne olur? / 20.06.2025
- "Ben garip eşim garip/ Eşim yoldaşım garip" / 19.06.2025
- “Adana’da Ağustosta bulamadım yazımı Ağrı gibi başı duman kar ararsan işte ben” / 05.06.2025
- Emeklinin emeklemesi bile hayal oldu / 04.06.2025
- Olmuyor hacım olmuyor / 03.06.2025
- Mutlu musunuz? / 23.05.2025
- Bir gram güven bir kilo altından pahalı / 22.05.2025
- Gençlik Bayramında gençliğin hali / 20.05.2025
- Kalemim elemime tercüman olabilseydi / 03.07.2025
- Ne olur? / 20.06.2025
- "Ben garip eşim garip/ Eşim yoldaşım garip" / 19.06.2025
- “Adana’da Ağustosta bulamadım yazımı Ağrı gibi başı duman kar ararsan işte ben” / 05.06.2025
- Emeklinin emeklemesi bile hayal oldu / 04.06.2025
- Olmuyor hacım olmuyor / 03.06.2025
- Mutlu musunuz? / 23.05.2025
- Bir gram güven bir kilo altından pahalı / 22.05.2025
- Gençlik Bayramında gençliğin hali / 20.05.2025