İç ve dış meselelerde bugüne kadar izlenen yanlış, tutarsız ve idealsiz politikalarla tam bir yalnızlığın içine itildiğimiz bir gerçek. Yanlış bir mantıkla tek taraflı ve ne olursa olsun düşüncesiyle kendimizi batıya teslim edince, sadece kendi kimliğimizden değil eski tarihi ve coğrafi dostlarımızdan ve komşularımızdan da olduk.
Bu bizim için yalnızlıktan başka bir şey değildi. Öyle bir yalnızlık ki hem kendimizden, hem çevremizden süratle kaçıyor ve hem de bir türlü yeni dostlar edinemiyorduk.
Kimbilir belki de biz batılılaşmayı sadece ve sadece kendimizden ve çevremizden kopmak ve kaçmak gibi değerlendirdik. Herhalde böyle olacak ki sadece hep kopmanın ve kaçmanın yollarını aradık, kendimizi yeni dostlara anlatma, kabul ettirme gibi bir düşüncemiz ve gayretimiz olmadı.
Dolayısıyla biz kendimizi anlatma ve kabul ettirme ihtiyacını hissetmeyince batı da bizi olduğumuz gibi değil, kendi göstermek istediği gibi anlamaya ve anlatmaya fırsat bulmuş oldu. Hatta öyle zamanlar oldu ki, biz bile kendimizi, tarihimizi, coğrafyamızı, dinimizi, kültürümüzü, örfümüzü ve bütün kimlik değerlerimizi batıdan öğrenmeye başladık.
Üretim ve teknolojiden çok dinde, ahlakta, kültürde ve kimlik değerlerde batı standartlarını vazgeçilmez bir ölçü olarak kabul ettik. Bu bizi kendi içimizde yalnızlığa itti.
Bir taraftan kendi benliğinden, kimliğinden ve kişiliğinden, bir taraftan komşularından ve çevresinden, dolayısıyla bir taraftan da bütün imkan, fırsat ve güçlerinden kopuyor ve uzaklaşıyorsun. Ve şimdi bu halinle de AB'ne girmek için can atıyorsun.
Öyle yağma yok. Üzerinde yolunmamış bir kaç tüyün kaldı. Hele onları da yoldur... Bak neler olacak. Ayrıca hala tarihin derinliklerinden gelen bir dostluk ve bir arayış var. Hele onlar da tamamen yok olsun ve bütün kapılar kapansın, asıl kıyamet o zaman kopacak.
Yalnız, kimsesiz, öksüz, yetim, aç, çıplak, sefil, perişan yalnız adamı kimilerinin seyretmesi, kimilerinin parçalaması için meydana atacaklar. Yani yalnızlığın ardından itilmişlik dönemi başlayacak. Leş kargalarının çığlıkları arasında senin feryadın artık duyulmayacak bile.
Bu bir senaryo, bir komplo teorisi değil. Eğer ülkenin içinde bulunduğu şartlar bunu göstermiyorsa, ABD ve AB adım adım değil son surat üzerimize gelmiyorlarsa mesele yok.
Ama bence bir ciddi mesele daha var. O da birileri için "hala mesele yok" halidir. Yani meseleleri oluşturup kotaranların mesele yok gibi davranmaları ve bunu kabul ettirmeleri işte asıl mesele de burada.
Bu bizim için yalnızlıktan başka bir şey değildi. Öyle bir yalnızlık ki hem kendimizden, hem çevremizden süratle kaçıyor ve hem de bir türlü yeni dostlar edinemiyorduk.
Kimbilir belki de biz batılılaşmayı sadece ve sadece kendimizden ve çevremizden kopmak ve kaçmak gibi değerlendirdik. Herhalde böyle olacak ki sadece hep kopmanın ve kaçmanın yollarını aradık, kendimizi yeni dostlara anlatma, kabul ettirme gibi bir düşüncemiz ve gayretimiz olmadı.
Dolayısıyla biz kendimizi anlatma ve kabul ettirme ihtiyacını hissetmeyince batı da bizi olduğumuz gibi değil, kendi göstermek istediği gibi anlamaya ve anlatmaya fırsat bulmuş oldu. Hatta öyle zamanlar oldu ki, biz bile kendimizi, tarihimizi, coğrafyamızı, dinimizi, kültürümüzü, örfümüzü ve bütün kimlik değerlerimizi batıdan öğrenmeye başladık.
Üretim ve teknolojiden çok dinde, ahlakta, kültürde ve kimlik değerlerde batı standartlarını vazgeçilmez bir ölçü olarak kabul ettik. Bu bizi kendi içimizde yalnızlığa itti.
Bir taraftan kendi benliğinden, kimliğinden ve kişiliğinden, bir taraftan komşularından ve çevresinden, dolayısıyla bir taraftan da bütün imkan, fırsat ve güçlerinden kopuyor ve uzaklaşıyorsun. Ve şimdi bu halinle de AB'ne girmek için can atıyorsun.
Öyle yağma yok. Üzerinde yolunmamış bir kaç tüyün kaldı. Hele onları da yoldur... Bak neler olacak. Ayrıca hala tarihin derinliklerinden gelen bir dostluk ve bir arayış var. Hele onlar da tamamen yok olsun ve bütün kapılar kapansın, asıl kıyamet o zaman kopacak.
Yalnız, kimsesiz, öksüz, yetim, aç, çıplak, sefil, perişan yalnız adamı kimilerinin seyretmesi, kimilerinin parçalaması için meydana atacaklar. Yani yalnızlığın ardından itilmişlik dönemi başlayacak. Leş kargalarının çığlıkları arasında senin feryadın artık duyulmayacak bile.
Bu bir senaryo, bir komplo teorisi değil. Eğer ülkenin içinde bulunduğu şartlar bunu göstermiyorsa, ABD ve AB adım adım değil son surat üzerimize gelmiyorlarsa mesele yok.
Ama bence bir ciddi mesele daha var. O da birileri için "hala mesele yok" halidir. Yani meseleleri oluşturup kotaranların mesele yok gibi davranmaları ve bunu kabul ettirmeleri işte asıl mesele de burada.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010