Suriye'ye müdahale konusunda en istekli, en heyecanlı, en aceleci davranan ülke kimdir desek, istisnasız herkes Türkiye cevabını verecektir. Bu savaşın öyle sıradan bir savaş olmayacağı önceden belli olmasına rağmen, en büyük bela ve musibetin bizim başımıza geleceği açık ve net belli olmasına rağmen, bu kadar aceleci davranılmasının gerçekten de izahı çok zordur. Müslüman bir ülke olmamıza rağmen, başka bir Müslüman ülkeye haçlı ordusunun safında saldırmak için iktidar sahipleri, ABD'nin ve gönüllü kuvvetler denen şer cephesinin iştahını kabartmaya çalışıyor. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç "Suriye'ye dur diyebilecek gücün ABD olduğunu", dile getirip ABD'ye müdahale için çağrı yapıyor. Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Obama'nın senatoya müracaat etmesinin zaman kaybı olacağından dert yanıyor. Başbakanımız telefon trafiğiyle, ziyaretleriyle, yoğun temaslarıyla, tarafları savaşa ikna etmeye çalışıyor. İktidar her fırsatta "aman ha müdahalede beni unutmayın, bende sizinleyim" tavrını sergiliyor. Suriye'ye yapılacak müdahalede Gönüllü Kuvvetler içinde yer alacağını dile getiriyor. Yandaş medya, iktidar yağdanlığı ekonomistler, siyasiler, bazı sözde kanaat önderleri, savaş çığırtkanlığı yapıyor. Bu makaleyi yazarken bir yandan da Meltem TV de canlı yayında Muharrem Bayraktar ve Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Ünal Emiroğlu hocamız, Haber Ötesi programında dünya gündemini değerlendiriyorlar. Sayın Emiroğlu'na Suriye'ye müdahale yapmak için ABD'nin ya da Gönüllü kuvvetler adı altında oluşan bu birliğin, Esad rejimi cezalandırma yetkilerinin olup olmadığı soruluyor. Bakınız Prof. Dr. Ünal Emiroğlu bunun hukuktaki yerini nasıl izah ediyor: "Suriye'de meydana gelen olaylar konusunda ne ABD'nin, ne gönüllü kuvvetler adı altında oluşan bu birliğin, ne de başka devletlerin kimseyi cezalandırmak diye bir yetkileri yoktur. Eğer kendi başlarına böyle bir müdahaleye kalkışırlarsa uluslararası hukuk çiğnenmiş olur. Eğer ortada bir suç varsa, bu suçun cezasının verilebileceği yer, uluslararası hukukta ya BM'dir, ya da Lahey Adalet Divanıdır. Verilmesi gereken bir ceza ya da yapılacak müdahaleye bu iki kurum tarafından karar verilir ve sonra tatbik edilir."Gerek bizim iktidar sahipleri, gerek haçlı batı, kendini dünyanın jandarması yerine koymaya çalışırken hepsinin ortak tavrı: Yangına körükle gitmektir. Yanan Müslümanın vatanı, akan kan Müslüman'ın kanı, kirlenen Müslüman'ın namusudur. Bunlar göz ardı edilip, oyuna gelen de yine Müslümandır. İşin en acı tarafı da budur zaten. Rabbim, Müslümanlara iman etmenin şuurunu nasip eylesin! Âmin.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- 23 Nisan’ın hatırlattıkları / 25.04.2024
- 23 Nisan’a ulusal egemenlik açısından bakış / 24.04.2024
- 23 Nisan Bayramı Türk milletine hayırlı olsun / 23.04.2024
- Sorunlardan korkmayın! / 22.04.2024
- ‘Biz bitti demeden bitmez’ miş / 20.04.2024
- Timsah gözyaşları kanıma dokunuyor / 19.04.2024
- Emanetine biz sahip çıkacağız / 18.04.2024
- ‘Haydar Hoca ezber bozandı’ / 17.04.2024
- Ölüm sende dirildi / 16.04.2024
- Sensiz zifiri karanlıklardayız / 15.04.2024
- 23 Nisan’a ulusal egemenlik açısından bakış / 24.04.2024
- 23 Nisan Bayramı Türk milletine hayırlı olsun / 23.04.2024
- Sorunlardan korkmayın! / 22.04.2024
- ‘Biz bitti demeden bitmez’ miş / 20.04.2024
- Timsah gözyaşları kanıma dokunuyor / 19.04.2024
- Emanetine biz sahip çıkacağız / 18.04.2024
- ‘Haydar Hoca ezber bozandı’ / 17.04.2024
- Ölüm sende dirildi / 16.04.2024
- Sensiz zifiri karanlıklardayız / 15.04.2024