3 Eylül'de 2018-2019 adalet yılı açıldı. Hani, "Bir dilek tut!" derler ya? Keşke "Yeni adli yıl umutların, adaletin ve hukukun olsun?" dileğinde bulunabilseydik. Yine de hayırlı olmasını temenni ediyoruz.
Perşembenin gelişi çarşambadan belli? Daha işin başı Bismillah derken, açılış törenine bakıyoruz yeni adalet yılı sanki ölü doğmuş. Tören Yargıtay'da olması gerekirken Saray'da yani siyasal iktidarın kanatları altında yapılmış. Hatta Yargıtay Başkanı, Yargıtay üyelerinin sağlık giderlerinin karşılanması ve yeni binalarının yapımı konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan'a teşekkürü borç bilirken, Atatürk'ü hiç anmamıştır. Oysa asıl minnet ve vefa borcu, Mustafa Kemal Atatürk'ün, yargının siyasetten etkilenmemesi için, Yargıtay'ı Ankara'dan uzak Sivas şehrinde çalışmasını sağlama hizmetine gösterilmeliydi.
Cumhuriyetin kurucusu Atatürk'ten ders alınmalıydı. O, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı için örnek davranışlarda bulunmuşken; bugünküler, yargıyı kuşatmak için ellerinden ne geliyorsa yapmaya devam kararlılığı içindeler.
Açılışın en büyük ayıbı, yargının kurucu unsuru savunma makamını temsil eden Barolar ve Türkiye Barolar Birliği'nin (TBB) davet edilmemesidir. Davetten vazgeçtik, yargının olmazsa olmazı bu önemli kurumlara törene katılma yasağı getirilmesiydi. Bu kurumlara yasak getirilirken, seçim meydanlarına adam taşır gibi Yargıtay çalışanlarının zorunlu olarak belediye otobüsleriyle törene taşınması da manzaranın bir başka traji-komik boyutuydu.
Dünyanın hali belli de, şu açılış töreninde gördüklerimiz, hukuk hallerinin de ne olabileceğini besbelli etmiştir.
Geçtiğimiz yıl yürürlüğe giren, "Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin 667 Sayılı Kararname" ile, adli ve idari yargı hâkim ve savcı adaylarının, adaylıklarında geçirdikleri süreye bakılmaksızın, Adalet Bakanı'nın teklifi üzerine hâkimlik ve savcılık mesleğine atanabilmeleri mümkün hale getirilmiştir. Bu değişiklikten yararlanılarak, hâkim ve savcılar tayin edilmiş, bir Ağır Ceza Mahkemesi'nde deneyimi olmayan genç hâkimler göreve atanmışlardır.
Mahkeme binası yapmak, adalet sarayları inşa etmek ve içine hâkim rolünde deneyimsiz hukukçuları koymak suretiyle adalet dağıtılamaz. Bu gerçeği adalet camiasına uzak-yakın herkes biliyor. Hiç değilse yeni adalet yılında duruma müdahale edilmeli ve düzeltilmelidir.
Ama her şeyden önce siyasi iktidarın temsilcilerinin yargı mekanizmasından ayıklanması, yani Adalet Bakanı ve müsteşarının (yardımcısının) mesleki kuruluş olan Hakimler ve Savcılar Kurulu'ndan kesinlikle çıkarılması, Barolar ve üst meslek kuruluşu Barolar Birliği'nin bağımsız meslek kuruluşları olduğu dikkate alınarak, Adalet Bakanlığı'nın bu kurumlar üzerindeki vesayetinden uzaklaştırılmasının sağlanması gerekmektedir.
Eğer bunları becerebilirsek, hukuk devletinden, yargının bağımsızlığından söz edebiliriz.
Adalet umutların ötesinde bir yer olmasın!
Perşembenin gelişi çarşambadan belli? Daha işin başı Bismillah derken, açılış törenine bakıyoruz yeni adalet yılı sanki ölü doğmuş. Tören Yargıtay'da olması gerekirken Saray'da yani siyasal iktidarın kanatları altında yapılmış. Hatta Yargıtay Başkanı, Yargıtay üyelerinin sağlık giderlerinin karşılanması ve yeni binalarının yapımı konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan'a teşekkürü borç bilirken, Atatürk'ü hiç anmamıştır. Oysa asıl minnet ve vefa borcu, Mustafa Kemal Atatürk'ün, yargının siyasetten etkilenmemesi için, Yargıtay'ı Ankara'dan uzak Sivas şehrinde çalışmasını sağlama hizmetine gösterilmeliydi.
Cumhuriyetin kurucusu Atatürk'ten ders alınmalıydı. O, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı için örnek davranışlarda bulunmuşken; bugünküler, yargıyı kuşatmak için ellerinden ne geliyorsa yapmaya devam kararlılığı içindeler.
Açılışın en büyük ayıbı, yargının kurucu unsuru savunma makamını temsil eden Barolar ve Türkiye Barolar Birliği'nin (TBB) davet edilmemesidir. Davetten vazgeçtik, yargının olmazsa olmazı bu önemli kurumlara törene katılma yasağı getirilmesiydi. Bu kurumlara yasak getirilirken, seçim meydanlarına adam taşır gibi Yargıtay çalışanlarının zorunlu olarak belediye otobüsleriyle törene taşınması da manzaranın bir başka traji-komik boyutuydu.
Dünyanın hali belli de, şu açılış töreninde gördüklerimiz, hukuk hallerinin de ne olabileceğini besbelli etmiştir.
Geçtiğimiz yıl yürürlüğe giren, "Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin 667 Sayılı Kararname" ile, adli ve idari yargı hâkim ve savcı adaylarının, adaylıklarında geçirdikleri süreye bakılmaksızın, Adalet Bakanı'nın teklifi üzerine hâkimlik ve savcılık mesleğine atanabilmeleri mümkün hale getirilmiştir. Bu değişiklikten yararlanılarak, hâkim ve savcılar tayin edilmiş, bir Ağır Ceza Mahkemesi'nde deneyimi olmayan genç hâkimler göreve atanmışlardır.
Mahkeme binası yapmak, adalet sarayları inşa etmek ve içine hâkim rolünde deneyimsiz hukukçuları koymak suretiyle adalet dağıtılamaz. Bu gerçeği adalet camiasına uzak-yakın herkes biliyor. Hiç değilse yeni adalet yılında duruma müdahale edilmeli ve düzeltilmelidir.
Ama her şeyden önce siyasi iktidarın temsilcilerinin yargı mekanizmasından ayıklanması, yani Adalet Bakanı ve müsteşarının (yardımcısının) mesleki kuruluş olan Hakimler ve Savcılar Kurulu'ndan kesinlikle çıkarılması, Barolar ve üst meslek kuruluşu Barolar Birliği'nin bağımsız meslek kuruluşları olduğu dikkate alınarak, Adalet Bakanlığı'nın bu kurumlar üzerindeki vesayetinden uzaklaştırılmasının sağlanması gerekmektedir.
Eğer bunları becerebilirsek, hukuk devletinden, yargının bağımsızlığından söz edebiliriz.
Adalet umutların ötesinde bir yer olmasın!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023