Demokratik ülkelerde, her seçimden sonra yeni bir dönem başlar. Bu dönemde sadece yöneticiler değil, milletin önüne konulan projeler ve öncelikler de değişir. Her şeyden önce yeni bir heyecan, aşk ve şevk tüm milleti kuşatır. Yeni seçilen yöneticiler, milletten aldığı bu güçle, hızla işe koyulur. Son yapılan 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde, maalesef böyle bir şey olmadı. Böyle olması için seçime giren siyasi partilerin, yeni projeler sunması ve o projelerin, seçim kampanyası boyunca enine boyuna tartışılması gerekirdi. Bir başka deyişle millet, yeni projelerle, yeni ümitlerle, yeni ufuklara yönlendirilmeliydi. Ne yazık ki, bunların hiçbiri yapılmadı, tam aksine seçim kampanyası liderlerin birbirlerine hakaretamiz sözleriyle başladı ve bitti. İyi ki, liderlerin bu hakaretleri millette tam anlamıyla yankı bulmadı. Gerçekte ise liderin 'vur' dediği yerde, taraftarı öldürür. Demek ki, taraftarlar bile liderlerinin bu davranışını onaylamıyor ve tasvip etmiyor. Aksi halde, liderlerin hakaretleri, taraftarlara daha şiddetli şekilde yansırdı. Bütün bunlar göstermiştir ki, siyasi partiler yasasını da, anlayışını da kökten değiştirmek gerekiyor. İlk değişmesi gereken, yüzde 10'luk seçim barajıdır. Bir an önce bu garabet ortadan kaldırılmalı ve her partinin aldığı oy oranı kadar TBMM'de temsili sağlanmalıdır.Diğer bir haksızlık da siyasi partilerin eşit şartlarda seçime girmemesidir. Belli oranda oy alan partiler, hazineden yardım alıyor ve medyada öne çıkarılıyor, diğerlerine ise üvey evlât muamelesi yapılıyor. Hazineden yardım alan partiler, bir günde birkaç yerde miting düzenliyor, liderler her mitingde aynı sözleri sürekli tekrar ediyor. Bir de bunlar televizyonlardan canlı olarak yayınlanıyor. Millet, artık dinlemeye daha tahammül edemiyor. İletişim araçlarının böylesine yaygınlaştığı bir çağda, bu mitingler çok anlamsız ve ilkel kaçıyor. Siyasi partiler, bunun yerine, mevcut iletişim kanallarını tercih etmelidir. İleri demokratik ülkelerde yapıldığı gibi liderler, niçin açıkoturumlarda karşı karşıya gelmiyor? Hâlbuki demokratik ülkelerde, seçimlerin en belirleyicisi açıkoturumlar oluyor.Geçmişte ülkemizde de açıkoturumlar yapılıyordu. Şimdi yapılmaması, demokraside geriye gidişin göstergesi değil mi? Bunun nedeni, siyasi partilerin ortaya koyacak tez ve projelerinin olmamasıdır. Bu olmayınca, liderler açıkoturumda ne yapacaklar? Tabii olarak, meydanlardaki hakaretleri ve kavgayı açıkoturuma taşıyacaklardır. Milletin çoğunluğu bu durumdan şikâyetçidir. Ancak değişmesi yönünde de hiçbir girişimde bulunmuyor. Daha da kötüsü yapılanlara prim veriyor. Böyle olunca da kötü gidişat, ziyadesiyle kötüleşiyor. Millet, bu kötü gidişatı iyiye tebdil etmenin, bizzat kendi elinde olduğunu bilmesi gerekir. Bunu nasıl yapacaktır? Yapacağı iş, gayet basit ve nettir. Kendisinden oy isteyen partilerin adaylarına tez ve proje soracaktır. Tez ve proje sunmayanlara oy vermeyecek ve "projeni hazırla da öyle gel" diyecektir. Daha doğrusu partileri proje hazırlamaya mecbur bırakacaktır. Son yerel seçimlerde böyle davranılmadığını, seçim sonuçlarından anlıyoruz. Böyle bir tavır sergilenseydi, birinci parti 'Bağımsız Türkiye Partisi' olurdu. Çünkü Bağımsız Türkiye Partisinin adayları, milletin karşısına dünya çapında kabul görmüş 'Milli Ekonomi Modeli' ve 'Sosyal Devlet-Milli Devlet' teziyle, ayrıca da yerel projelerle çıktı. Ne hazindir ki, milletimiz bu farklılığı idrak edemedi. Dileriz, önümüzdeki seçimlerde Bağımsız Türkiye Partisinin farklılığı fark edilir ve gereği yapılır. Yoksa yeni bir dönem başlatmayan, seçimlerle oyalanır dururuz. Tabiri caizse çok daha havanda su döveriz ve boşa kürek çekeriz.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018