Adına erken seçim diyen var, baskın seçim diyen var. Nedendir diye tartışan var, önemseyen var, önemsemeyen var. Seçim der demez bedelli askerlik çoktan tartışılmaya başlandı bile. Hükümetten birisi gündemimizde var derken bir diğeri yok dese de, seçim üstü gündemde olacağı ve değerlendirileceği muhakkak. Oy avcılığı başlayacak her seçimde olduğu gibi. Neler olacak bir bakalım. Nihayetinde tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yok. Daha önce defalarca yaşadık aynı şeyleri.
Dediğimiz gibi bedelli çıkar mı çıkmaz mı bilemeyiz ama gündemde kalacağı kesin. Bize oy verirseniz de tekrar iktidara gelirsek çıkarırız gibi sözler de sarf edildi biliyorsunuz. Bu yaz yapılacak olan memur atamalarında ek kontenjan verilebilir ve sayı arttırılabilir mesela. Ne zamandır beklenen memurlara yıpranma verilmesi, doğum yapmış annelere her çocuk için 2 yıl yıpranma, tekrar gündeme gelebilir. Taşeron konusu tekrar gündemde olur. Asgari ücret illa ki konu olur. Var gücümüzle uğraşılır, dolar, euro kontrol altında tutulur ve yükselmesi engellenir. Engellenmesi pek de mümkün görünmeyen ekonomik kriz seçim sonrasına ötelenir. Eee Ramazan olacak malum. Bol bol iftarlar verilir, kumanyalar, erzaklar dağıtılır. Zaten çok kısa bir süre. Şu andan itibaren iki aydan az bir zaman var. Göz açıp kapayana kadar geçer.
Yönetim şeklimiz, anayasa değişikliği de tartışma konusu olabilir. Başkanlık sistemini kaldırma vaadi ile gündem olmak isteyen partiler de olacak gibi görünüyor. Yine NATO, AB, ABD gündemde olur. Terör ve şehitler gündemde olur. Onlar FETÖ'cü, bunlar değil tartışmaları olur. Birbirlerine terörist diyenler olur, sen onu demiştin, yok ben dememiştim tartışmalarıyla seviye sorunu da yaşayabiliriz.
Peki sonuçta ne olur? Halkımızdan birçoğu bu erzak, iftar yoğunluğuna kapılır. Buzdolabında bir şeyler bulunmasının verdiği sarhoşluğa kapılır ve yine gidip aynı tas aynı hamam şeklinde kullanırlar oylarını. Sonuç? Seçim sonrası yine sükut-u hayal. Yine açlık, yine sefalet, yine üç kuruşla geçim derdi. Bunu hep söylüyoruz, yine söylemeye devam edeceğiz. İki poşet erzağa, bir çuval patatese, 10 paket makarnaya satmayın oyunuzu. Sizi muhtaç hale düşürüp, sonra da lütfedermiş gibi birkaç torba erzakla oyunuzu satın almaya çalışanlara lütfen artık kanmayın. Bir dönem daha sürünmek zorunda kalmayın. Sizi bir gün, iki gün ya da on gün değil, her daim doyuracak olana verin oyunuzu. Oğlunuzu, kızınızı seçim öncesi geçici işe alıp seçim sonrası birkaç ay içinde kapının önüne koyanlara değil, her daim onlara iş imkanı verecek olana verin oyunuzu. Sınavları kaldırıyoruz deyip, yeni sınavlar getirerek çocuklarınızın geleceği ile oynayanlara değil, her okumak isteyen çocuğa gerçekten sınavsız okuma hakkı verecek olana verin oyunuzu. En önemlisi ülkeye, vatana sahip çıkacak olana verin oyunuzu. Madenler gitti, fabrikalar gitti, tarım bitti, hayvancılık bitti. Her şeyimiz bir bir satıldı. Milli servetimiz yabancılara peşkeş çekildi. Bunları geri alıp, sizin hizmetinize sunacak olana verin oyunuzu. Türkiye'yi bölünmeye götürmesi muhtemel federatif yapının ilk ayağı olan başkanlık sistemi de bir problem ama ekonomik, sosyal, siyasal sorunlara bütünsel bakıp hepsini çözebilecek olanın kim olduğuna bakmamız lazım. Çünkü parlamenter sistemdeyken de birçok sorunumuz vardı. Başkanlık sistemine geçince de bu sorunlar devam ederek büyüyecek ve yenileri eklenecek listeye. Şunu unutmayalım ki gerçekten çözümü olan, bu sorunların hepsine deva olacak olanı seçmek bizim için gerçek çözümdür. Yoksa bunlar yeter ki gitsin deyip bir yanlış tercihten diğerine savrulmak bize çare getirmez.
Lütfen bu sefer tarih tekerrür etmesin. Bu sefer hakkınıza sahip çıkın. Hakkınıza sahip çıkana sahip çıkın. Ahmet gitse, Mehmet gelse, Ayşe gitse, Fatma gelse, aynı kafada olduktan sonra hiçbir şey değişmez. Daha önce kaç kere ne hükümetler değişti ama sonuç değişmedi, hep aynı. Her seferinde daha da kötüye gidiyor her şey. Üstelik bu sefer daha kritik bir yol ayrımındayız. Çözümü olmayanlarla bir yere varılamadığı ortada. Lütfen bu sefer seçimimizi doğru yapalım. Aslında yıllardır bu çözümler önümüzdeydi, kulak vermedik. Bütün dünya Haydar Baş'ın sesini duydu da biz duymadık. Bu sefer de duymazsak umutlarımızı, ülkemizi, bütünlüğümüzü, çocuklarımızın geleceğini kaybedeceğiz. Bunu sakın unutmayalım...
Dediğimiz gibi bedelli çıkar mı çıkmaz mı bilemeyiz ama gündemde kalacağı kesin. Bize oy verirseniz de tekrar iktidara gelirsek çıkarırız gibi sözler de sarf edildi biliyorsunuz. Bu yaz yapılacak olan memur atamalarında ek kontenjan verilebilir ve sayı arttırılabilir mesela. Ne zamandır beklenen memurlara yıpranma verilmesi, doğum yapmış annelere her çocuk için 2 yıl yıpranma, tekrar gündeme gelebilir. Taşeron konusu tekrar gündemde olur. Asgari ücret illa ki konu olur. Var gücümüzle uğraşılır, dolar, euro kontrol altında tutulur ve yükselmesi engellenir. Engellenmesi pek de mümkün görünmeyen ekonomik kriz seçim sonrasına ötelenir. Eee Ramazan olacak malum. Bol bol iftarlar verilir, kumanyalar, erzaklar dağıtılır. Zaten çok kısa bir süre. Şu andan itibaren iki aydan az bir zaman var. Göz açıp kapayana kadar geçer.
Yönetim şeklimiz, anayasa değişikliği de tartışma konusu olabilir. Başkanlık sistemini kaldırma vaadi ile gündem olmak isteyen partiler de olacak gibi görünüyor. Yine NATO, AB, ABD gündemde olur. Terör ve şehitler gündemde olur. Onlar FETÖ'cü, bunlar değil tartışmaları olur. Birbirlerine terörist diyenler olur, sen onu demiştin, yok ben dememiştim tartışmalarıyla seviye sorunu da yaşayabiliriz.
Peki sonuçta ne olur? Halkımızdan birçoğu bu erzak, iftar yoğunluğuna kapılır. Buzdolabında bir şeyler bulunmasının verdiği sarhoşluğa kapılır ve yine gidip aynı tas aynı hamam şeklinde kullanırlar oylarını. Sonuç? Seçim sonrası yine sükut-u hayal. Yine açlık, yine sefalet, yine üç kuruşla geçim derdi. Bunu hep söylüyoruz, yine söylemeye devam edeceğiz. İki poşet erzağa, bir çuval patatese, 10 paket makarnaya satmayın oyunuzu. Sizi muhtaç hale düşürüp, sonra da lütfedermiş gibi birkaç torba erzakla oyunuzu satın almaya çalışanlara lütfen artık kanmayın. Bir dönem daha sürünmek zorunda kalmayın. Sizi bir gün, iki gün ya da on gün değil, her daim doyuracak olana verin oyunuzu. Oğlunuzu, kızınızı seçim öncesi geçici işe alıp seçim sonrası birkaç ay içinde kapının önüne koyanlara değil, her daim onlara iş imkanı verecek olana verin oyunuzu. Sınavları kaldırıyoruz deyip, yeni sınavlar getirerek çocuklarınızın geleceği ile oynayanlara değil, her okumak isteyen çocuğa gerçekten sınavsız okuma hakkı verecek olana verin oyunuzu. En önemlisi ülkeye, vatana sahip çıkacak olana verin oyunuzu. Madenler gitti, fabrikalar gitti, tarım bitti, hayvancılık bitti. Her şeyimiz bir bir satıldı. Milli servetimiz yabancılara peşkeş çekildi. Bunları geri alıp, sizin hizmetinize sunacak olana verin oyunuzu. Türkiye'yi bölünmeye götürmesi muhtemel federatif yapının ilk ayağı olan başkanlık sistemi de bir problem ama ekonomik, sosyal, siyasal sorunlara bütünsel bakıp hepsini çözebilecek olanın kim olduğuna bakmamız lazım. Çünkü parlamenter sistemdeyken de birçok sorunumuz vardı. Başkanlık sistemine geçince de bu sorunlar devam ederek büyüyecek ve yenileri eklenecek listeye. Şunu unutmayalım ki gerçekten çözümü olan, bu sorunların hepsine deva olacak olanı seçmek bizim için gerçek çözümdür. Yoksa bunlar yeter ki gitsin deyip bir yanlış tercihten diğerine savrulmak bize çare getirmez.
Lütfen bu sefer tarih tekerrür etmesin. Bu sefer hakkınıza sahip çıkın. Hakkınıza sahip çıkana sahip çıkın. Ahmet gitse, Mehmet gelse, Ayşe gitse, Fatma gelse, aynı kafada olduktan sonra hiçbir şey değişmez. Daha önce kaç kere ne hükümetler değişti ama sonuç değişmedi, hep aynı. Her seferinde daha da kötüye gidiyor her şey. Üstelik bu sefer daha kritik bir yol ayrımındayız. Çözümü olmayanlarla bir yere varılamadığı ortada. Lütfen bu sefer seçimimizi doğru yapalım. Aslında yıllardır bu çözümler önümüzdeydi, kulak vermedik. Bütün dünya Haydar Baş'ın sesini duydu da biz duymadık. Bu sefer de duymazsak umutlarımızı, ülkemizi, bütünlüğümüzü, çocuklarımızın geleceğini kaybedeceğiz. Bunu sakın unutmayalım...
Asude Havuzlu / diğer yazıları
- Mutluluk… / 22.11.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020