Kitabına "Bu yazının yönetmen tiyatrosu denen kavramla bir estetik pesaplaşma olmasını amaçlıyorum. Ama genel ve soyut kavramlar üzerine tartışmayı, havanda su dövmekten daha anlamlı bulmadığım için; her zaman yaptığım gibi, bu yazıda da soyut kavramlar üzerine ahkam kesmek yerine, yine somut örnekler üzerinde konuşacak, somut örnekler üzerine tartışacağım" ifadeleriyle başlıyor Coşkun Büktel ve öyle de yapıyor.
İstanbul Devlet Tiyatroları'nda sahnelenen iki oyundan hareketle, adına yönetmen tiyatrosu denen fakat kitapta da örnekleriyle anlatıldığı gibi oyunların asıllarını tahrif ederek yeni bir oyun ortaya çıkarma ameliyesini eleştirel bir mantıkla gözler önüne seriyor Sn. Büktel.
YÖNETMEN OYUNU ÇALDI
Tiyatro seyircisi eğer biraz sonra izleyeceği oyun hakkında köklü bir bilgiye sahip değilse, sahnede olanların çoğunun yönetmen tarafından yazıldığını ve oyunun asıl metninden neredeyse tamamen koptuğunu asla farkedemeyecektir. Bunu söylüyor Coşkun Büktel ve devam ediyor, "Yönetmen tiyatrosunda mantık gerekmez. İnandırıcılık gerekmez. Yönetmen tiyatrosunda, yönetmenin "farklı" bir oyun yapması, oyunu "kendi oyunu" yapması; mantıklı ya da inandırıcı bir oyun yapmasından çok daha önemlidir. Mantık ve inandırıcılık "Shakespeare'de" esastır. Yönetmen tiyatrosunda, mantık ya da "inandırıcılık" değil, "farklılık" esastır. Yönetmen tiyatrosunda mantık ya da inandırıcılık, eskimiş, demode lâflardır. Önemli olan, oyunun mantıklı olması (yani yazarın oyunu olması) değil, mantıksız da olsa "yönetmenin oyunu" olmasıdır.
OYUNDAN KOPARILAN SEYİRCİ
Yönetmen tiyatrosu anlayışıyla aslından neredeyse tamamen uzaklaşmış bir oyunla karşı karşıya kalan seyirci, tabiri caizse tavşanın suyunun suyunun suyuyla yetinmek durumundadır. Devam ediyor Coşkun Büktel, "Yönetmen tiyatrosu yönetmenleri, seyircinin sahnede gerçek metni seyretmek hakkına, gerçek metni yorumlamak hakkına, saygı duymazlar. "Gidip kitabını okusunlar, efendim!" Peki ama, ya kitabı yoksa veya kitabın çevirmeni de yorum yapmışsa?.. "Gidip orijinal metni bulsunlar, efendim! Yabancı dil öğrensinler! Aslını okusunlar!" Peki ama, aslını okumuş olsalar bile, okudukları şeyi sahnede doğru bir çeviriyle seyretme hakları, sahnede "aslını" seyretme hakları, yok mu? Sahnede, sahihliği olan, sahici bir şey seyretme hakları, yok mu? "Yok."
YORUM YÖNETMENİN HAKKI
"Yönetmen tiyatrosu" yönetmenlerine göre, gerçek metni yorumlamak yalnızca yönetmenlerin hakkıdır. Seyircinin yorumlama hakkı yoktur. Bir oyunun aslını seyretmek hakkı yoktur. Seyirci ancak yorumu seyredebilir, yorumu yorumlayabilir; yani ancak tavşanın suyunun suyunun suyunu içebilir. "Yönetmen tiyatrosu" yönetmenleri seyirciye diyet uygulayarak, seyircinin tiyatral besinlerle direkt temas kurmasına engel olurlar. Onlara göre tüm tiyatral besinler, seyircinin bünyesine "uydurulmak" zorundadır. Tüm tiyatral besinler, (bir tür "hasta" olarak değerlendirdikleri) seyirciye ancak yağı alınmış, kalorisi düşürülmüş, "sulandırılmış" olarak sunulmalıdır. Tiyatral besinlerle direkt temas kurmaya hastalarımız (ya da "Türk halkı") henüz hazır değiltir".
Burada kısaca özetlemeye çalıştığımız kitap ciddi bir araştırma hüviyetinde. Tiyatroseverlere, seyrettikleri eserleri bir kez daha gözden geçirme imkanı tanıyor.
Okan EGESEL