Bizde böyle olur yargı ve hukuk dediğin… Önce karar verelim de gerekçesi sonra gelsin diyen Yüksek Seçim Kurulu (YSK), en nihayet, zorla güzellik olmaz ama zorla gerekçe olur diyerek, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini iptal eden "kısa karar"ının, uzun mu uzun gerekçesini (!) açıkladı. İsterseniz "Kısa karar" ne diyordu, önce ona bakalım; "Bir kısım sandık kurullarının, ilçe seçim kurullarınca kanuna aykırı oluşturulması ve bu hususun da seçim sonucuna müessir olması nedeniyle, 31 Mart 2019 tarihinde yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptaliyle yenilenmesine."
Anayasa, seçimlerin yönetim ve denetiminin yargı organı tarafından yapılacağını hükme bağlamış ve bu görevi YSK'ya vermiştir. Nasıl ki anayasa hukuku alanında Anayasa Mahkemesi, adli yargıda Yargıtay, idare hukukunda İdare Mahkemeleri ve Danıştay, mali yargıda Sayıştay görevli mahkemeler ise ki, bunlar yüksek mahkemelerdir; seçim hukukunda da YSK bu konumda olan yargı birimidir.
Mahkemelerin gerekçeli kararları, bir ispat amacı güder; verilen kararın doğru olduğunu ispat. Bu amacın gerçekleşmesi, iki koşulun gerçekleşmesine bağlıdır:
1. Delillerin (kanıtların) güvenli/güvenilir olması
2. Kanıtların böyle bir sonucu zorunlu kılması!
Bu koşulları gerçekleşmeyen hiçbir karar, artık ne bir ispat, ne bir doğrulama olmayıp, olsa olsa birtakım önyargıları haklı çıkarma gayreti olabilir. Gerekçenin kuvvetini meydana getiren mantıki zorunluktan yoksun, delilleri zihinlerde mevcut önyargılar lehine feda eden bir mahkeme kararı da artık hukuki olmaktan çıkmış, bir "hükmi karakuşi"ye (hesaba kitaba gelmeyen, abuk sabuk karar) dönüşmüştür. YSK'nın açıklanan gerekçesinin zihinlerde uyandırdığı ilk izlenim bu olmuştur.
YSK'nın 22 Mayıs'ta açıkladığı gerekçesinde "iptal kararını" doğrulayacak deliller yer almamıştır. Nitekim, oyçokluğu ile alınan karara muhalif YSK üyelerinin karşı oy yazılarında AKP itirazlarının delilsiz olduğu açıklanmıştır. Zaten YSK başkanının da içlerinde olduğu muhalif dört üyenin koydukları şerhler iptal kararının hukuksuzluğunu ispata yetmektedir.
Toplumun yüksek mahkemelerden beklentisi yasalarla ve hukukun genel ilkeleriyle belirlenmiş olan hak ve hukukunun sağlanması, adaletin tesisi edilmesidir.
Seçim hukukunda seçimlerin adaletli ve dürüstçe yapılmasından sorumlu YSK, vatandaşın seçme ve seçilme hakkını özgürce kullanmasının güvencesi olması gerekirken, verilen oyların hiçe sayılmasına alet olmuştur.
YSK kararının iptal gerekçesi bize şunu anlatıyor:
Siyaset yargının yerini almıştır; iktidar, hukuku kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmektedir. Çalmaktan söz edenler giriştikleri hukuk soygununa YSK'yı ortak etmekten çekinmemişlerdir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023