Yunanistan’dan beter olacağız!

AKP hükümetinin, kamu çalışanlarına ilişkin “komik bile olmayan zam” teklifi, Türk ekonomisinin çoktan iflas ettiğini “bugüne kadar anlamayanlar için” net göstergedir.
Milli Ekonomi Modeli’nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş bey, herkesin anlayacağı dille bu gidişatın sonunun “iflas ve yokluk” olduğunu anlatmış, çözüm ve projelerini sunmuştu... Burun kıvıranlar olmuştu!
AKP’nin komik zam süreci, o burun kıvıranlar için iyi bir derstir.
Bundan sonrası tufandır… Çünkü iş, memurla bitmiyor!
Çiftçi var, köylü var, işçi var…
Başbakan R. T. Erdoğan’ın zam konusundaki yaklaşımı, “tufanın itirafı”dır.
Hatırlayın, Erdoğan, kamu çalışanlarına teklif ettikleri yüzde 3 + 3 zam için, ne demişti: Hesaplar yapıldı, bu oranı aşarsak Türkiye, Yunanistan, İspanya’nın akıbetine uğrar.
Hükümet, Hakem Kurulu kararıyla, diyelim ki memur zammını geçiştirdi.
İş orada bitmiyor ki…
Çay müstahsili kan ağlıyor. Soğan-patates üreticisi kan ağlıyor. Buğday üreticisi kan ağlıyor. Zeytin, üzüm, pancar, kaldıysa tütün üreticisi kan ağlıyor, ağlayacak. Hayvancısı kan ağlıyor.
Hükümet, çayda olduğu gibi, hiçbir üretici kesimine dişe dokunur bir taban fiyat veremiyor, veremeyecek!
Taban fiyat açıklama döneminde Erdoğan yine diyecek ki, Yunanistan gibi oluruz, İspanya gibi oluruz!
Erdoğan’ın demesi şudur: Hükümetin koltuğunun sallanmaması için, memur ölsün, işçi ölsün, çiftçi ölsün… Erdoğan var olsun, hükümet var olsun!
* * *
Hükümet, topu Hakem Kuruluna attı, zam işini koparttı.
Kamu çalışanları, meydanları arşınlamaya hazırlanıyorlar… Protestolar, grevler planlanıyor.
Sadece hükümeti protesto etmek yetmez!
Kamu çalışanları meydanları arşınlarken; Anayasa paketi referandumunda kendilerine “şartsız evet” oyu kullandıran başkanlarının da alınlarını karışlamaları gerekiyor.
Hükümetin zam topunu pasladığı, kararına itiraz edilemeyen Hakem Kurulu, o paketin mahsulü…
Memur-Sen Başkanı Ahmet Gündoğdu, güya karar şerh düştüğünü belirterek kahramanlık gösterisi yapıyor.
Gündoğdu, referanduma hayır diyenlerin “tacizcisine aşık olma sendromu” içinde olduklarını söylemişti.
Şimdi söyle bakalım sayın başkan; kimlermiş “tacizcisine aşık olma sendromu” içinde olanlar!?
Anayasa paketi referandumunda “şartsız evet” kampanyası açarak tam bir AKP’li partizan gibi çalışan Gündoğdu, niye şimdi Hakem Kurulu kararına şerh düşüyor!? Kendisine şerh düşsün!
Oyun belliydi: Hükümet zam vermeyecek, Hakem Kurulu’nun önüne atacak. Onun kararı da itirazsız kabul edilecek… Bitti.
Bugünkü tablo budur… Memur, işçi, emekli, kamu çalışanı timsahın ağzına atılmıştır. Bunu yapanlar da “şartsız evet” seferberliği yapan sendika başkanlarıdır.
Tüm memur ve kamu çalışanlarına düşen görev, “AKP hükümetinin koltuğu”nun yanısıra “AKP’nin değirmenine su taşıyan kendi başkanlarının da koltuğu”nu sallamaktır.
* * *
Hükümet, memura zırnık veremedi. Köylüye, çiftçiye, işçiye verebilir mi? Veremez.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, açıkça söylüyor:
Bu zam, bütçeye 4.2 milyar yük getiriyor. Paramız yok.  Başka bir şey veremeyiz. Vermemiz için, ya millete vergi vuracağız yahut borç alacağız. Mali disiplini koruyacaksak; ya vergileri artırmamız lazım ya da başka seçenek yok!
Bu kadar… Çünkü emeğin, üretimin, alınterinin, mahsulün ve bilginin değeri yok, karşılığı yok Türkiye’de!
Bakan Şimşek’in ezberine göre, bunların karşılığı ancak ya vergi ile yahut faiz yüklü borç ile sağlanabilir… Bu süreçte her iki enstrüman da çok büyük risk!
O zaman memur da, işçi de, köylü de, çiftçi de açlığa ve yokluğa talim edecek!
Şimşek’in ezberinde yok, bilmiyor ki, açlığa talim eden bu geniş halk kitlesinin açlık derecesi arttıkça, yani tüketim kabiliyeti yok oldukça, ekonomi daha sert dibe vurur!
Yunanistan’da, İspanya’da, AB ülkelerinde ve ABD’de deniz bittiği gibi… Ankara’da da deniz bitti. Türkiye de dahil, liberal-kapitalist dünya batıyor, batmaya devam edecek!
Ne zamana kadar mı?!
Dünyanın ezberini bozan ve yüzü aşkın devlette uygulamaya konulan Prof. Dr. Baş’ın Milli Ekonomi Modeli, milletin tercihiyle iktidara taşınıp uygulamaya konulana kadar…
Milli Ekonomi Modeli’nde emek, ürün, üretim, hizmet ve bilgi, bizzat değerdir, paradır. Devletin “devlet olma görevi”, bunların karşılığında parasını devreye koymaktır, emisyonunu genişletmektir. Dahası tüketim de bir başka kaynaktır… Bu sebeple memura, işçiye, köylüye, çiftçiye, hocaya, öğrenciye, anneye, vatandaşa para vermek için vergi salmaya veya faizli borç almaya gerek yoktur.
Türk ekonomisinin kurtarmak için Milli Ekonomi Modeli’nin sadece bu formül ve matematiği yeter.
Türk milleti bu gerçeği görmezse, Başbakan doğru söylüyor, Yunanistan’dan da, İspanya’dan da beter olacağız!
Görürsek kurtulacağız… Arayan mevlasını da bulur…!