1968 yılından beri yasadışı davranışlardan kendimizi kurtaramadık. Önce iyi niyetle başlayan istekler zamanla yasadışı özellik kazandı. Terörün temelinde olan mevcut düzene baş kaldırmaktır. Ama yasal değil amaç kendi ideolojik yapısını gerçekleştirmek içindir.
Terörizmde beyinsel telkin ve ruhsal eğitim öyle bir noktaya getirilir ki kişi kendini ideolojik inancı uğruna yok eder. Bombalı intiharlar ve ölümü göze alan çatışmalar bu eğitimin sonucunda alınan meyvelerdir.
Suruç'taki, Ankara'daki ve İstanbul'daki toplu katliamlar belirli inanç için eğitilmiş insanların yaptığı caniliktir. Onların ağababaları o insanları kullanmış ve kendileriyle birlikte yüzlerce insanın yok olmasını sağlamışlardır.
Ben birkaç yazımda aynı konulara değindim, yine de değinmek gereği duyuyorum.
Eric Haffer diyor ki: "Teröristler, hayal kırıklığına uğramış ve tatmin olamamış kişilerin anlamsız buldukları hayatlarına, anlam katabilmek için kendilerini kurban edebilen kendi ideolojilerinde inançlı kişilerdir." Fanatik kimliklerini, grup kimliğinde eriten bu kişiler, aslında kendilerinden kaçmaktadırlar. Bu insanlar için kesin gerçek yoktur. Daha fazlasını istedikleri gibi tüm gerçekleri tekeline alırlar. Bireysel olarak ise yalnız yaşamın anlamsızlığından yakınırlar. Onun için kendilerini, kendisi gibi düşünen inançlı kişilerin içine atarlar. Çünkü toplu hareketin onlara kesin kurtuluş vaat ettiğine inanırlar.
Terörist için yakma, yıkma, öldürme meşru bir olaydır. Çünkü bunlar kendilerinin dışındaki insanlara nefretle bakarlar. İşte bu duygu teröristleri bir arada tutan tutkal görevi görür. Nefreti bir siyasal yapı olarak gördüklerinde karşılarında olan herkese nefretle bakarlar. En kısa zamanda ise nefreti şiddete çevirirler.
Mazlumun zalimi, mağlubun galibi taklit etmesi; öfkeyi nefrete, nefreti şiddete dönüştürüyor. İşte bu kez şiddet örgütleniyor. Ve teröre dönüşüyor. Kaynağını yönetimdeki kişilerin yönetim biçimi ve istilacı ülkelerin sözde demokrasi getireceğim diye o ülkede savaş çıkarması sonucu, karşılarında onları taklit eden aynı şiddeti uygulayan teröristleri buluyorlar.
Bizim Suriye'de ne işimiz vardı Allah aşkına? Karşılıklı iyi komşuluk ilişkilerimizi götürürken ne oldu da ilişkilerimiz birden tu kaka oldu? Birilerinin ayak oyununa geldik gibi geliyor bana. O birileri şu anda bizi yalnız bıraktı. Çünkü devletlerin dostluğu olmaz çıkarları olur. Bizden yeteri kadar çıkar sağlayamayan o büyük devletler başkalarına göz kırptı ve senin kara dediğin yere onlar ak demeye başladılar.
İstihbarat ne ile meşgul? 1975'lerde MİT bölge başkanı ile bir söyleşimizde, "Teşkilatımız güçlüdür, uçan kuştan bile haberi olur" demişti ve ben de mutlu olmuştum. Ama görüyoruz ki Ankara'nın kalbinde ve yol ortasında bomba patlatılıyor ve 28 kişi o anda ölüyor. Ama bu insanları koruyan ve yanlışı dile getiren bir sorumlu yok ve istifa eden de yok. Hatta topluma devlete karşı hesap veren de yok. MİT önceki olaylardan ders alsaydı ve bu kurum kendi görevini yapsaydı bu katliam olmayabilirdi. Ankara'nın göbeğinde Meclis'in, Genelkurmay'ın burnunun dibinde bir terör saldırısı oluyorsa ve bundan devletin haberi olmuyorsa demek ki tesadüfen yaşıyoruz.
Bu kahpe saldırıda ölen insanlarımıza rahmet, kederli ailelerine sabır diliyorum.
Başka elimden ne gelir ki?
Terörizmde beyinsel telkin ve ruhsal eğitim öyle bir noktaya getirilir ki kişi kendini ideolojik inancı uğruna yok eder. Bombalı intiharlar ve ölümü göze alan çatışmalar bu eğitimin sonucunda alınan meyvelerdir.
Suruç'taki, Ankara'daki ve İstanbul'daki toplu katliamlar belirli inanç için eğitilmiş insanların yaptığı caniliktir. Onların ağababaları o insanları kullanmış ve kendileriyle birlikte yüzlerce insanın yok olmasını sağlamışlardır.
Ben birkaç yazımda aynı konulara değindim, yine de değinmek gereği duyuyorum.
Eric Haffer diyor ki: "Teröristler, hayal kırıklığına uğramış ve tatmin olamamış kişilerin anlamsız buldukları hayatlarına, anlam katabilmek için kendilerini kurban edebilen kendi ideolojilerinde inançlı kişilerdir." Fanatik kimliklerini, grup kimliğinde eriten bu kişiler, aslında kendilerinden kaçmaktadırlar. Bu insanlar için kesin gerçek yoktur. Daha fazlasını istedikleri gibi tüm gerçekleri tekeline alırlar. Bireysel olarak ise yalnız yaşamın anlamsızlığından yakınırlar. Onun için kendilerini, kendisi gibi düşünen inançlı kişilerin içine atarlar. Çünkü toplu hareketin onlara kesin kurtuluş vaat ettiğine inanırlar.
Terörist için yakma, yıkma, öldürme meşru bir olaydır. Çünkü bunlar kendilerinin dışındaki insanlara nefretle bakarlar. İşte bu duygu teröristleri bir arada tutan tutkal görevi görür. Nefreti bir siyasal yapı olarak gördüklerinde karşılarında olan herkese nefretle bakarlar. En kısa zamanda ise nefreti şiddete çevirirler.
Mazlumun zalimi, mağlubun galibi taklit etmesi; öfkeyi nefrete, nefreti şiddete dönüştürüyor. İşte bu kez şiddet örgütleniyor. Ve teröre dönüşüyor. Kaynağını yönetimdeki kişilerin yönetim biçimi ve istilacı ülkelerin sözde demokrasi getireceğim diye o ülkede savaş çıkarması sonucu, karşılarında onları taklit eden aynı şiddeti uygulayan teröristleri buluyorlar.
Bizim Suriye'de ne işimiz vardı Allah aşkına? Karşılıklı iyi komşuluk ilişkilerimizi götürürken ne oldu da ilişkilerimiz birden tu kaka oldu? Birilerinin ayak oyununa geldik gibi geliyor bana. O birileri şu anda bizi yalnız bıraktı. Çünkü devletlerin dostluğu olmaz çıkarları olur. Bizden yeteri kadar çıkar sağlayamayan o büyük devletler başkalarına göz kırptı ve senin kara dediğin yere onlar ak demeye başladılar.
İstihbarat ne ile meşgul? 1975'lerde MİT bölge başkanı ile bir söyleşimizde, "Teşkilatımız güçlüdür, uçan kuştan bile haberi olur" demişti ve ben de mutlu olmuştum. Ama görüyoruz ki Ankara'nın kalbinde ve yol ortasında bomba patlatılıyor ve 28 kişi o anda ölüyor. Ama bu insanları koruyan ve yanlışı dile getiren bir sorumlu yok ve istifa eden de yok. Hatta topluma devlete karşı hesap veren de yok. MİT önceki olaylardan ders alsaydı ve bu kurum kendi görevini yapsaydı bu katliam olmayabilirdi. Ankara'nın göbeğinde Meclis'in, Genelkurmay'ın burnunun dibinde bir terör saldırısı oluyorsa ve bundan devletin haberi olmuyorsa demek ki tesadüfen yaşıyoruz.
Bu kahpe saldırıda ölen insanlarımıza rahmet, kederli ailelerine sabır diliyorum.
Başka elimden ne gelir ki?
Ekrem Yazar / diğer yazıları
- Atatürk Gençlik ve Spor Bayramı / 20.05.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023