Zihin harbi

İletişim araçlarının yaygınlaşması sonucu, savaşlar, farklı bir şekle büründü. Daha doğrusu, medya yoluyla yapılan savaşlar, önem ve öncelik kazandı. Artık milletler, 'yumuşak güç yönetimiyle' teslim alınıyor, köleleştiriliyor. Eskisi gibi köle pazarları kurulmuyor, köleler satılmıyor, ama, kölelik sürüyor. Bir başka deyişle, milletler, kölelik zincirini kendi elleriyle boyunlarına takıyorlar. Bu, zihin harbiyle gerçekleştirilen bir olaydır.Açıkçası ABD, genelde dünyaya, özelde de İslâm alemine karşı bir zihin harbi yürütmektedir. Ne yazık ki, İslâm alemi, Türkiye dahil, savunmasız bir durumdadır. Dahası, savunma  araçlarının büyük bir kısmı,  karşı tarafın elindedir. Yani, medyadan ve medyada görev yapanlardan söz ediyoruz.Pentagon'un lügatına "zihin harbi" kavramını sokan Aquino'ya göre, zihin harbi, dost ve düşman bütün halklara karşı verilen stratejik, psikolojik harbin sürekli bir halidir. Aquino, özellikle elektronik medyaya dikkat çekiyor ve diyor ki: "Yabancı kültürleri kendi ahlâk yapımızla yönlendiremezsek, o ahlâk sahipleri ile daha acımasız bir şiddetle savaşmak zorunda kalırız. Bu durumla karşılaşmamak için zihin harbiyle milletleri şekillendirmeliyiz". Nitekim, öyle de yapıyorlar. Hedef tahtasına koydukları milletlerin davranış, düşünce ve duygularını kontrol altına alıyor ve yönlendiriyorlar.  Bu yolla esir alınan kişiler, kendi milli değerlerine sahip çıkmak isterken bile, farkında olmadan düşmanın   plânını uyguluyorlar.Zihin harbinde görev alanları veya esir düşenleri tanımak hiç de zor değildir. Sadece şu ölçü yeterlidir: Başka bir milletin gücüyle, kendi milletini korkutanlar, çaresizliğe, yılgınlığa sevk edenler, ya zihin harbinde görev almış, ya da esir düşmüş kişilerdir. Sözleri, sloganları da bellidir: Her yerde şunları terennüm ederler: " ABD'siz siyaset, IMF'siz ekonomi olmaz. Ne pahasına olursa olsun AB'ye girmemiz şarttır. Aksi halde medeniyetin varoşlarında kalırız". Zihin harbinin dini ve kültürel  boyutunda da "dinlerarası diyalog ve medeniyetleri uzlaştırma" çalışmaları yer alır.Son yıllarda yaşanan olaylara baktığımızda, zihin harbinin ne kadar etkili olduğunu görmemiz mümkün. Bu harp sayesinde partiler iktidar oluyor, iktidardan düşürülüyor. Halk, yönlendirildiğini hiç hissetmiyor, kendi iradesiyle karar verdiğini zannediyor. Zaten, zihin harbinin en önemli özelliği de budur. Seçimlerde istenilen sonuç alınamayınca, ' seçimlere hile karıştırıldı' bahanesiyle kitleleri sokaklara döküyorlar, 'turuncu devrim, kadife devrim' adı altında, yine iktidarları değiştirmeye muvaffak oluyorlar. Örnekler çok. Aslında,"karikatür krizi" denilen kriz de, bunlardan birisidir. Halbuki ortada karikatür diye bir şey yok. Batılıların İslâm'a bakışını gösteren bir durum var. Diğer bir deyişle, Batılılar, kendi dinleri gibi İslâm'ın da değiştirilmesini istiyorlar. Ernest Renan'a göre, "Müslümanların en büyük kusuru, tek hak din İslâm'ı kabul etmeleridir". Renan diyor ki, "Müslümanların bundan vazgeçip şöyle söylemeleri gerekir: 'Kur'an doğru söylüyor, ama diğer dinlerin de doğruları vardır'. Müslümanlar bu anlayışa gelince, uzlaşma ile çözüm bulunur". Dinlerarası diyalog, medeniyetler ittifakı bu temel görüşün birer yansımasıdır. Bunu böyle bilelim. Zihin harbinden korunmanın, ondan da öte karşı saldırının yolu,  kendi haber kaynaklarımızı oluşturmaktan geçer. Malezya eski Başbakanı Mahathir Muhammed, İKÖ 27. Dışişleri Bakanları Toplantısı'nda bu konuyu gündeme getirdi ve şöyle dedi: "Eğer kendi haber ajanslarımıza güvenemiyorsak, o zaman Batılı haber servislerinin söylediklerine inanarak yönlendiriliriz. Bu şekilde, en azından alternatif görüşler edinemeyiz. Medya bir güçtür. Medya bir araya geldiği zaman daha büyük bir güç oluyor ve bildiğimiz gibi bu güç, sürekli suistimal ediliyor. Batı medyası bu gücü tam anlamıyla suistimal ediyor".Bu görüşler, İcmal ve Öğüt dergileri organizatörlüğünde 7-8 Mayıs 1988 tarihinde İstanbul Odakule İş Merkezi'nde düzenlenen "1. Milli Basın Kurultayı"nda gündeme getirilmişti. Milli Ekonomi Modeli ile  yalnız Türkiye'ye değil, dünyaya bir çıkış yolu gösteren Prof. Dr. Haydar Baş, ta o yıllarda 'Milli Basın Kurultayı'nı toplayarak, zihin harbine karşı alınması gereken tedbirleri ortaya koymuştu. Ama hiçbir siyasi parti, bu konuya eğilmedi. Tam aksine, zihin harbi yapan medyaya teslim olma yolunu seçtiler. Şimdi ne oluyor? Söz konusu medya çalıyor, Bağımsız Türkiye Partisi hariç, bütün partiler oynuyor.