Bugün esnaf ziyareti yapıyoruz. Memur olduğunu söyleyen biri şöyle diyor: "Ben aktif olarak siyaset yapamam ama işte evladımı size veriyorum, gelsin bu çalışmaya katılsın."
Kadın-erkek seçmenlerinden kırgın, küskün olanlar da gördük ki, 'Prof. Dr. Haydar Baş' deyince gözlerini açıyorlar. Gönüllerinde ümit ışığı dalga dalga yayılıyor adeta...
Cefakâr, fedakâr, dinamit, şahsiyetli yepyeni bir kadronun çıkmasının lüzumlu olduğuna inanıp güller gibi tebessüm saçan Zonguldaklı, artık Prof. Dr. Haydar Baş'ı hasretle bekliyor.
Çaycuma'da yoldan geçen sade vatandaştan sanayicisine, esnafına ulaştığımız, konuştuğumuz insanlar: "Madem böyle bir şey vardı, niye bizim haberimiz olmadı, neden medyada göstermiyorlar?!" diyerek "Kurtuluşa hasreti", suya hasret gibi dile getiriyorlar.
Köydeki Mehmet amcadan başlayan karşılıklı dertleşmem, tornacı ustaya kadar sürüyor...
Bu parıltı, bu esinti, bütün umutların, bütün projelerin, beklentilerin resminin Prof. Dr. Haydar Baş olduğu gerçeğini ortaya koyuyordu.
Çaycuma'ya 48 km uzakta bir köyün muhtarıyla oturuyoruz. Şöyle dedi: "Size iki şey söyleyeyim" Bir, kendimize güvenmezsek, birlik beraberlik olmazsa ayağa kalkamayız. Neden benim 60 liram IMF'ye gitsin?"
Muhtar emmi, 100 liranın 60 lirasının gitmesinden, içindeki yangını böyle dile getiriyor.
Geçtiğimiz yerlerde, yürüdüğümüz yollarda, misafir olduğumuz evlerde yaşlısından, gencine gönüllerden akseden isteklerin duvarda beliren şekli Prof. Dr. Haydar Baş beyin resmidir.
Yürekler hazır.
Ümitler beklemede.
Zonguldaklı artık Prof. Dr. Haydar Baş'ı görmek istiyor.
Beklentilerinin resmini.
Umut ışığını.
Ayağa kaldıracak, insanı, Zonguldak'ta dolaşırken Filyos Çayı etrafının, yemyeşil bitki örtüsünün, toprağın kokusunun içindeki Anadolu sevdasını da ateşlemesiyle yürüdüğüm yollarda vatanın bağrından çıkan evladın sahiplenişine hazırlanıyor.
***
Dün yerel TV kanalı ve basın mensuplarıyla il binasında toplantı yaptık.
Anadolu insanını kendi imkanları, o tarafsız bakışı, cömertliği ile karşılaştığım basın mensuplarını takdirle karşıladım.
Büyük medya kuruluşlarının şu, tertemiz, can Anadolu medya kadrosundan alacağı dersin özeti :"işte dürüstlük, edep, mertlik ve merhamet."
Medya ile bugün de ilişkilerimiz sürecek. Bizi yalnız bırakmayan yerel medya mensuplarına çalışanlarına, sahiplerine, sorumlularına candan teşekkür ediyorum.
Kadın-erkek seçmenlerinden kırgın, küskün olanlar da gördük ki, 'Prof. Dr. Haydar Baş' deyince gözlerini açıyorlar. Gönüllerinde ümit ışığı dalga dalga yayılıyor adeta...
Cefakâr, fedakâr, dinamit, şahsiyetli yepyeni bir kadronun çıkmasının lüzumlu olduğuna inanıp güller gibi tebessüm saçan Zonguldaklı, artık Prof. Dr. Haydar Baş'ı hasretle bekliyor.
Çaycuma'da yoldan geçen sade vatandaştan sanayicisine, esnafına ulaştığımız, konuştuğumuz insanlar: "Madem böyle bir şey vardı, niye bizim haberimiz olmadı, neden medyada göstermiyorlar?!" diyerek "Kurtuluşa hasreti", suya hasret gibi dile getiriyorlar.
Köydeki Mehmet amcadan başlayan karşılıklı dertleşmem, tornacı ustaya kadar sürüyor...
Bu parıltı, bu esinti, bütün umutların, bütün projelerin, beklentilerin resminin Prof. Dr. Haydar Baş olduğu gerçeğini ortaya koyuyordu.
Çaycuma'ya 48 km uzakta bir köyün muhtarıyla oturuyoruz. Şöyle dedi: "Size iki şey söyleyeyim" Bir, kendimize güvenmezsek, birlik beraberlik olmazsa ayağa kalkamayız. Neden benim 60 liram IMF'ye gitsin?"
Muhtar emmi, 100 liranın 60 lirasının gitmesinden, içindeki yangını böyle dile getiriyor.
Geçtiğimiz yerlerde, yürüdüğümüz yollarda, misafir olduğumuz evlerde yaşlısından, gencine gönüllerden akseden isteklerin duvarda beliren şekli Prof. Dr. Haydar Baş beyin resmidir.
Yürekler hazır.
Ümitler beklemede.
Zonguldaklı artık Prof. Dr. Haydar Baş'ı görmek istiyor.
Beklentilerinin resmini.
Umut ışığını.
Ayağa kaldıracak, insanı, Zonguldak'ta dolaşırken Filyos Çayı etrafının, yemyeşil bitki örtüsünün, toprağın kokusunun içindeki Anadolu sevdasını da ateşlemesiyle yürüdüğüm yollarda vatanın bağrından çıkan evladın sahiplenişine hazırlanıyor.
***
Dün yerel TV kanalı ve basın mensuplarıyla il binasında toplantı yaptık.
Anadolu insanını kendi imkanları, o tarafsız bakışı, cömertliği ile karşılaştığım basın mensuplarını takdirle karşıladım.
Büyük medya kuruluşlarının şu, tertemiz, can Anadolu medya kadrosundan alacağı dersin özeti :"işte dürüstlük, edep, mertlik ve merhamet."
Medya ile bugün de ilişkilerimiz sürecek. Bizi yalnız bırakmayan yerel medya mensuplarına çalışanlarına, sahiplerine, sorumlularına candan teşekkür ediyorum.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021