7 Ekim tezkeresi sonrasının Türk askeri gitsin-gitmesin tartışmaları çerçevesinde bir konu, çok fazla çözümlenemeden kalmıştı.
"Askerin vazifesi savaşmak değil de nedir"e kadar varan laflar eden konunun amansız takipçisi TÜSİAD, o günlerde bir anda bu söyleminden çark ederek "askerimiz Irak'a gitmesin" açıklamasını yapmıştı.
Abdullah Gül "bunların arkasında kimler var" gibi laflar ettikten sonra, muhtemelen Hükümet Baş'ından gelen tepkiler üzerine sözlerini geri aldı, "benim böyle bir açıklamam yok" dedi.
Şimdi bu kısa hatırlatmanın ardından soralım. TÜSİAD bu önemli söylem değişikliğine niçin gitti?
O günlerde bizim dışımızda, Türkiye'ye çok fazla yansımayan, yansıtılmayan bir tartışma yaşanıyordu. Tartışma dedikse kastımız ciddi ciddi pazarlık. Üstelik Türkiye'nin odağında olduğu bir pazarlık...
Avrupa Birliği ve ABD Irak'ta savaş sonrasının paylaşımı için derinden derine bir görüşme ve pazarlık içine girmişlerdi. Tıpkı 1. ve 2. Dünya Savaşları sonrasında olduğu gibi.
Kısaca Sovyetlerin dağılmasının ardından dünyanın patronluğunu üstlenen bu iki kuvvet, Irak'ın yeniden yapılanması ve hisselerine düşen oran için kavga veriyorlardı.
İşte o günlerde ABD, Avrupa'ya karşı bir adım önde olmak için Türkiye'yi, Irak'a karşı sürebileceği kozunu oynuyordu.
Washington'un Türk askerini Irak'ta bir taraftan ister, öbür taraftan istemez gibi görünmesinin nedeni bu büyük pazarlığın seyrine göre takınılan tavırdan kaynaklanıyordu. Sonunda bu iki güç, bir başka ifadeyle dünyayı yönetenler, konuyu yani paylaşım sorununu aralarında ve masa başında çözdüler. Bunun devamı olarak BM'den biliyorsunuz o ünlü karar çıktı. Ve yine bunun devamı olarak, Türkiye'nin Irak'a gönderilmesinden vazgeçildi.
İşte Türk askerinin Irak'ta istenmemesinin sebeplerinden birisi de budur.
Şimdi yazının başında sorduğumuz soruya yeniden dönelim.
TÜSİAD'ın Irak'a gönderilecek asker tartışmalarıyla ilgili tavır değişikliğinin nedeni işte bu pazarlıklardır. AB'ye yakın duran TÜSİAD, tavrını ve tarafını beyan etmek anlamında o ünlü açıklamasını yapmıştı. Çünkü TÜSİAD'ın iş ilişkileri nedeniyle ABD'den ziyade, AB'ne yakın bir konumu vardı.
Şimdi gelelim bu tespitin İstanbul'daki terör eylemi ile ilgisine...
Irak paylaşıldı, sonrası pazarlıkta!
Pazartesi günü yapılan iki açıklama dikkat çekiciydi. Birincisi Bakanlar Kurulu sonrası Cemil Çiçek'in sarfettiği sözler.
Hükümet sözcüsü ısrarla yılan benzetmesi bile yaparak, PKK'yı destekleyen ülkelere yönelik ağır ifadeler kullandı. Mesajın AB olduğu kesin. Çünkü Türkiye'nin resmi söylemine göre PKK'yı ABD desteklemiyor, ama AB örgütün yanında.
Gelelim aynı gün yapılan ikinci açıklamaya. İsrail'de Pazartesi günü bir de değil, iki önemli açıklama yapıldı. Birincisi tıpkı Cemil Çiçek gibi, İsrailli hükümet sözcüsü de AB'ni terör konusunda tavır almamakla suçladı. İkincisi ise Mossad Başkanı Knesset'te konuşarak İran'ın, Irak'tan da tehlikeli olduğunu söyledi.
Şimdi Türkiye ve İsrail'den gelen açıklamaları toplayarak bir sonuca ulaşmaya çalışalım;
1- Ortadoğu'da rol kapma yarışı Irak için tamamlanmış olsa bile, daha sonrası adına pazarlıklar henüz bitmiş değil.
2- AB ile ABD-İsrail Ortadoğu'daki paylaşımın tarafıdırlar. ABD-İsrail A.Ş., bu savaşta bir adım önde olup bölgeye ağırlıklarını koymak ve Avrupa'nın itirazlarını kırmak istemektedirler.
3- Kilit ülke Türkiye'dir. Türkiye'nin alacağı tavır bu savaşın gerçek galibini de belirleyecektir.
4- İstanbul'daki eylem bu bağlamda Türkiye'ye ve AB'ne bir mesajdır. Erdoğan'ın Kıbrıs konusunda Denktaş'ın görüşlerine yaklaşmasının ve tavır değişikliğine gitmesinin sebebi de budur.
Bu dört önemli tespitin altını şimdi, şu iki kritik nokta ile çizelim.
1- Türkiye Ortadoğu'daki bu savaşta sadece bir araçtır. Bir adım sonrasında örneğin Irak, İran ve Suriye'den sonra sıra kendisine gelecektir. Yani yapılan pazarlıkların içerisinde Türkiye de büyük lokma olarak üstelik, vardır. Yapılan şey yarın paylaşılacak Türkiye'nin deyim yerinde ise bugün için etinden-sütünden, askerinden istifade etmektir.
2- Hükümette Abdullah Gül AB'ni,Tayyip Erdoğan ABD'ni temsil etmektedir.
Bu iki önemli tespite şunu ekleyelim ki terörist eylemin ardından kontrol altında tutulan medya gücüyle estirilen rüzgarlar sayesinde İsrail sevgisi, dinlerarası diyalog arzusu artmıştır. (Fethullah Gülen'in Cumartesi günü terörist eylemin ardından ilk taziye mesajı gönderen isim olduğuna dikkat)
Eylemin üzerinden geçen dört günün ardından Türkiye artık çok daha fazla ABD-İsrail çizgisine oturmuştur. Bunun anlamını Mossad Başkanının İran'la ilgili yaptığı ve yukarıda ifade ettiğimiz açıklamalarında arayabilirsiniz.
Irak sonrası hedef olacak ülkeler konusunda Türkiye, artık çok daha aktif, çok daha arzulu, çok daha fazla İsrail yandaşı haline getirilmiştir.
Teröristlerin Ortadoğulu kimliği bundan sonra iyice su yüzüne çıkacaktır.
Kim bilir belki de bu teröristlerin İran'lı olduğu ya da İran'da eğitim gördüğü! anlaşılabilir.
"Askerin vazifesi savaşmak değil de nedir"e kadar varan laflar eden konunun amansız takipçisi TÜSİAD, o günlerde bir anda bu söyleminden çark ederek "askerimiz Irak'a gitmesin" açıklamasını yapmıştı.
Abdullah Gül "bunların arkasında kimler var" gibi laflar ettikten sonra, muhtemelen Hükümet Baş'ından gelen tepkiler üzerine sözlerini geri aldı, "benim böyle bir açıklamam yok" dedi.
Şimdi bu kısa hatırlatmanın ardından soralım. TÜSİAD bu önemli söylem değişikliğine niçin gitti?
O günlerde bizim dışımızda, Türkiye'ye çok fazla yansımayan, yansıtılmayan bir tartışma yaşanıyordu. Tartışma dedikse kastımız ciddi ciddi pazarlık. Üstelik Türkiye'nin odağında olduğu bir pazarlık...
Avrupa Birliği ve ABD Irak'ta savaş sonrasının paylaşımı için derinden derine bir görüşme ve pazarlık içine girmişlerdi. Tıpkı 1. ve 2. Dünya Savaşları sonrasında olduğu gibi.
Kısaca Sovyetlerin dağılmasının ardından dünyanın patronluğunu üstlenen bu iki kuvvet, Irak'ın yeniden yapılanması ve hisselerine düşen oran için kavga veriyorlardı.
İşte o günlerde ABD, Avrupa'ya karşı bir adım önde olmak için Türkiye'yi, Irak'a karşı sürebileceği kozunu oynuyordu.
Washington'un Türk askerini Irak'ta bir taraftan ister, öbür taraftan istemez gibi görünmesinin nedeni bu büyük pazarlığın seyrine göre takınılan tavırdan kaynaklanıyordu. Sonunda bu iki güç, bir başka ifadeyle dünyayı yönetenler, konuyu yani paylaşım sorununu aralarında ve masa başında çözdüler. Bunun devamı olarak BM'den biliyorsunuz o ünlü karar çıktı. Ve yine bunun devamı olarak, Türkiye'nin Irak'a gönderilmesinden vazgeçildi.
İşte Türk askerinin Irak'ta istenmemesinin sebeplerinden birisi de budur.
Şimdi yazının başında sorduğumuz soruya yeniden dönelim.
TÜSİAD'ın Irak'a gönderilecek asker tartışmalarıyla ilgili tavır değişikliğinin nedeni işte bu pazarlıklardır. AB'ye yakın duran TÜSİAD, tavrını ve tarafını beyan etmek anlamında o ünlü açıklamasını yapmıştı. Çünkü TÜSİAD'ın iş ilişkileri nedeniyle ABD'den ziyade, AB'ne yakın bir konumu vardı.
Şimdi gelelim bu tespitin İstanbul'daki terör eylemi ile ilgisine...
Irak paylaşıldı, sonrası pazarlıkta!
Pazartesi günü yapılan iki açıklama dikkat çekiciydi. Birincisi Bakanlar Kurulu sonrası Cemil Çiçek'in sarfettiği sözler.
Hükümet sözcüsü ısrarla yılan benzetmesi bile yaparak, PKK'yı destekleyen ülkelere yönelik ağır ifadeler kullandı. Mesajın AB olduğu kesin. Çünkü Türkiye'nin resmi söylemine göre PKK'yı ABD desteklemiyor, ama AB örgütün yanında.
Gelelim aynı gün yapılan ikinci açıklamaya. İsrail'de Pazartesi günü bir de değil, iki önemli açıklama yapıldı. Birincisi tıpkı Cemil Çiçek gibi, İsrailli hükümet sözcüsü de AB'ni terör konusunda tavır almamakla suçladı. İkincisi ise Mossad Başkanı Knesset'te konuşarak İran'ın, Irak'tan da tehlikeli olduğunu söyledi.
Şimdi Türkiye ve İsrail'den gelen açıklamaları toplayarak bir sonuca ulaşmaya çalışalım;
1- Ortadoğu'da rol kapma yarışı Irak için tamamlanmış olsa bile, daha sonrası adına pazarlıklar henüz bitmiş değil.
2- AB ile ABD-İsrail Ortadoğu'daki paylaşımın tarafıdırlar. ABD-İsrail A.Ş., bu savaşta bir adım önde olup bölgeye ağırlıklarını koymak ve Avrupa'nın itirazlarını kırmak istemektedirler.
3- Kilit ülke Türkiye'dir. Türkiye'nin alacağı tavır bu savaşın gerçek galibini de belirleyecektir.
4- İstanbul'daki eylem bu bağlamda Türkiye'ye ve AB'ne bir mesajdır. Erdoğan'ın Kıbrıs konusunda Denktaş'ın görüşlerine yaklaşmasının ve tavır değişikliğine gitmesinin sebebi de budur.
Bu dört önemli tespitin altını şimdi, şu iki kritik nokta ile çizelim.
1- Türkiye Ortadoğu'daki bu savaşta sadece bir araçtır. Bir adım sonrasında örneğin Irak, İran ve Suriye'den sonra sıra kendisine gelecektir. Yani yapılan pazarlıkların içerisinde Türkiye de büyük lokma olarak üstelik, vardır. Yapılan şey yarın paylaşılacak Türkiye'nin deyim yerinde ise bugün için etinden-sütünden, askerinden istifade etmektir.
2- Hükümette Abdullah Gül AB'ni,Tayyip Erdoğan ABD'ni temsil etmektedir.
Bu iki önemli tespite şunu ekleyelim ki terörist eylemin ardından kontrol altında tutulan medya gücüyle estirilen rüzgarlar sayesinde İsrail sevgisi, dinlerarası diyalog arzusu artmıştır. (Fethullah Gülen'in Cumartesi günü terörist eylemin ardından ilk taziye mesajı gönderen isim olduğuna dikkat)
Eylemin üzerinden geçen dört günün ardından Türkiye artık çok daha fazla ABD-İsrail çizgisine oturmuştur. Bunun anlamını Mossad Başkanının İran'la ilgili yaptığı ve yukarıda ifade ettiğimiz açıklamalarında arayabilirsiniz.
Irak sonrası hedef olacak ülkeler konusunda Türkiye, artık çok daha aktif, çok daha arzulu, çok daha fazla İsrail yandaşı haline getirilmiştir.
Teröristlerin Ortadoğulu kimliği bundan sonra iyice su yüzüne çıkacaktır.
Kim bilir belki de bu teröristlerin İran'lı olduğu ya da İran'da eğitim gördüğü! anlaşılabilir.
Ahmet Erimhan / diğer yazıları
- Sahili olmayan umman / 14.04.2022
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021