2012 yılını bitirdik. 2013 yılına “Bismillah”
diyoruz.
Fert ve toplum olarak her birimiz, son bir yılda yaşadığımız gelişmeleri önümüze koyarak ele almamız gerektiği kanaatindeyim.
Ülkemizde yaşadıklarımıza, bölgemizdeki gelişmelere ve dünya olaylarına medeniyetimizin kriterleri, tarihi tecrübelerimiz ve akl-ı selim ile bakmak, otokritik yapmak durumundayız.
Aksi halde Türkiye’nin sürüklenişine sadece seyirci kalmış olmayız, ayını zamanda devlet ve milletimizi sürükleyenlere bilerek-bilmeyerek katkı sağlama pozisyonuna düşeriz.
Ki hiç kimse böyle bir vebalin altından kalkamaz.
On çiftçiden 8’inin haciz ve icra ile karşı karşıya olduğu bitmiş bir tarım süreci yaşıyoruz.
İngiltere’nin toplam yüzölçümü kadar, yaklaşık 24.2 milyon hektar tarım alanımız var. Böyle geniş ve dünyanın hiçbir ülkesinin sahip olmadığı iklim şartlarını haiz tarım alanı, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş beyin ifadesiyle on tane Türkiye’yi bakacak stratejik bir alandır. Fakat AB’ye verilen taahhütler sebebiyle AKP iktidarı, tarımı, köylüyü, çiftçiyi ortadan kaldırma süreci olarak yaşanmıştır. Köylü-çiftçi bitmiştir.
Aynı yokluk çalışma hayatında yaşanmaktadır.
Sendikalar ve TÜİK, ittifakla açlık sınırının 1025 TL olduğunu açıklıyor.
Böyle bir açlık sınırının yaşandığı ortamda, AKP hükümeti çalışana 720 TL asgari ücret takdir ediyor. Milyonları açlık sınırının altında hayat ile ölüm arasında bir yaşam tarzına mahkum ediyor.
Hak-İş ve Türk-İş başta olmak üzere, işçi konfederasyonları ve sendikalar ayağa kalkıyor.
Asgari ücret artışları insan onuruna yakışır standartta değilmiş…
AKP hükümeti ilk ve ikinci 6 ay için yüzde 5-6’lık oranlarda biz zam takdir etmiş.
AKP iktidarı, toplumu öyle bir açlık ve yokluk terbiyesine tabi tuttu ki, hazine üstünde oturan millet, bir lokma ekmeğe razı hale geldi.
Koca koca sendikalar bile, TÜİK’in ve kendilerinin “açlık sınırı” olarak açıklamış olduğu 1025 lirayı istiyorlar, 1026 lira olsun diyemiyorlar.
Hak-İş’ten Başkan Mahmut Arslan da bu kadar istiyor, Türk-İş’ten de Genel Eğitim Sekreteri Ramazan Ağar da...
İşin asıl vahim tarafı, sendika ve işçi temsilcilerinin bile zihinleri öyle iğdiş olmuş, kulakları öyle ağırlaşmış ki, asgari ücreti 3 bin TL yapacağım, işte hesap-kitap, işte kaynak, işte Milli Ekonomi Modeli diyen Prof. Dr. Haydar Baş beyi duymazlıktan geliyorlar.
Şu ufuk ve ideale bakın!
Çalışanların haklarını dava etmesi gereken sendikalar, bu asgari ücret ufuklarıyla, maalesef AKP hükümetinin değirmenine su taşıyan dolap beygirleri hizmeti gibi hizmet veriyorlar.
Bir Allah kulu çıkıp demiyor ki, ekonomisi batmış, dağılmaya yüz tutmuş AB ülkelerinde bile Türk işçisinin günlük mesaisi kadar bir günde çalışan Avrupalı işçi 2 bin 200 EURO yani 5 bin TL aylık alıyor, Türk işçisi ise 720 TL’ye talim ediyor. Avrupalı insanın vakti, ömrü ve emeği kıymetli de, Türk insanınınki kıymetsiz mi, Türk işçisi köle mi?!
Prof. Dr. Baş’ın “asgari ücreti en az 3 bin TL yapacağım, işte modelim” çıkışına kulak tıkayan sendikacılar, sadece bu gerçeği görseler, BTP’nin kapısında sıraya girerler.
2012 yılında bunu görmeyenler, 2013 yılında göremezlerse, ülkedeki kıtlık ve yokluk bu noktada kalmayacak, ağır sosyal patlamalara yaşanacaktır.
Yanısıra diğer temel ekonomi konuları, adalet, emniyet, asayiş, temel haklar, devlet düzeni, sağlık, eğitim, sosyal haklar ve dış politika vs. alanlarındaki müflis hükümet icraatlarını idrak ederek, 2013 yılımıza adeta yeni bir görüşle doğmamız gerekiyor. Bu bağlamda Türkiye’nin tek şansı vardır, o da Prof. Dr. Baş ve BTP’dir.
2013’ün basiretler, uyanışlar ve hayırlar getirmesi dileklerimle…
diyoruz.
Fert ve toplum olarak her birimiz, son bir yılda yaşadığımız gelişmeleri önümüze koyarak ele almamız gerektiği kanaatindeyim.
Ülkemizde yaşadıklarımıza, bölgemizdeki gelişmelere ve dünya olaylarına medeniyetimizin kriterleri, tarihi tecrübelerimiz ve akl-ı selim ile bakmak, otokritik yapmak durumundayız.
Aksi halde Türkiye’nin sürüklenişine sadece seyirci kalmış olmayız, ayını zamanda devlet ve milletimizi sürükleyenlere bilerek-bilmeyerek katkı sağlama pozisyonuna düşeriz.
Ki hiç kimse böyle bir vebalin altından kalkamaz.
On çiftçiden 8’inin haciz ve icra ile karşı karşıya olduğu bitmiş bir tarım süreci yaşıyoruz.
İngiltere’nin toplam yüzölçümü kadar, yaklaşık 24.2 milyon hektar tarım alanımız var. Böyle geniş ve dünyanın hiçbir ülkesinin sahip olmadığı iklim şartlarını haiz tarım alanı, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş beyin ifadesiyle on tane Türkiye’yi bakacak stratejik bir alandır. Fakat AB’ye verilen taahhütler sebebiyle AKP iktidarı, tarımı, köylüyü, çiftçiyi ortadan kaldırma süreci olarak yaşanmıştır. Köylü-çiftçi bitmiştir.
Aynı yokluk çalışma hayatında yaşanmaktadır.
Sendikalar ve TÜİK, ittifakla açlık sınırının 1025 TL olduğunu açıklıyor.
Böyle bir açlık sınırının yaşandığı ortamda, AKP hükümeti çalışana 720 TL asgari ücret takdir ediyor. Milyonları açlık sınırının altında hayat ile ölüm arasında bir yaşam tarzına mahkum ediyor.
Hak-İş ve Türk-İş başta olmak üzere, işçi konfederasyonları ve sendikalar ayağa kalkıyor.
Asgari ücret artışları insan onuruna yakışır standartta değilmiş…
AKP hükümeti ilk ve ikinci 6 ay için yüzde 5-6’lık oranlarda biz zam takdir etmiş.
AKP iktidarı, toplumu öyle bir açlık ve yokluk terbiyesine tabi tuttu ki, hazine üstünde oturan millet, bir lokma ekmeğe razı hale geldi.
Koca koca sendikalar bile, TÜİK’in ve kendilerinin “açlık sınırı” olarak açıklamış olduğu 1025 lirayı istiyorlar, 1026 lira olsun diyemiyorlar.
Hak-İş’ten Başkan Mahmut Arslan da bu kadar istiyor, Türk-İş’ten de Genel Eğitim Sekreteri Ramazan Ağar da...
İşin asıl vahim tarafı, sendika ve işçi temsilcilerinin bile zihinleri öyle iğdiş olmuş, kulakları öyle ağırlaşmış ki, asgari ücreti 3 bin TL yapacağım, işte hesap-kitap, işte kaynak, işte Milli Ekonomi Modeli diyen Prof. Dr. Haydar Baş beyi duymazlıktan geliyorlar.
Şu ufuk ve ideale bakın!
Çalışanların haklarını dava etmesi gereken sendikalar, bu asgari ücret ufuklarıyla, maalesef AKP hükümetinin değirmenine su taşıyan dolap beygirleri hizmeti gibi hizmet veriyorlar.
Bir Allah kulu çıkıp demiyor ki, ekonomisi batmış, dağılmaya yüz tutmuş AB ülkelerinde bile Türk işçisinin günlük mesaisi kadar bir günde çalışan Avrupalı işçi 2 bin 200 EURO yani 5 bin TL aylık alıyor, Türk işçisi ise 720 TL’ye talim ediyor. Avrupalı insanın vakti, ömrü ve emeği kıymetli de, Türk insanınınki kıymetsiz mi, Türk işçisi köle mi?!
Prof. Dr. Baş’ın “asgari ücreti en az 3 bin TL yapacağım, işte modelim” çıkışına kulak tıkayan sendikacılar, sadece bu gerçeği görseler, BTP’nin kapısında sıraya girerler.
2012 yılında bunu görmeyenler, 2013 yılında göremezlerse, ülkedeki kıtlık ve yokluk bu noktada kalmayacak, ağır sosyal patlamalara yaşanacaktır.
Yanısıra diğer temel ekonomi konuları, adalet, emniyet, asayiş, temel haklar, devlet düzeni, sağlık, eğitim, sosyal haklar ve dış politika vs. alanlarındaki müflis hükümet icraatlarını idrak ederek, 2013 yılımıza adeta yeni bir görüşle doğmamız gerekiyor. Bu bağlamda Türkiye’nin tek şansı vardır, o da Prof. Dr. Baş ve BTP’dir.
2013’ün basiretler, uyanışlar ve hayırlar getirmesi dileklerimle…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019